26 Eylül 2016 12:39

Ritmik bir mücadele: Rumba

Bu hikaye bir sınıfın dansla varolma hikayesi. Afrikalı işçi ve kölelerin kültürünü var etme mücadelesine ve aşklarına yolculuk. Rumba....

Paylaş

Selim CİZDAN
Çanakkale

Sömürgeci güçlerin İspanya ve Afrika’da sindirmeye çalıştığı köleler ve işçilerin, kendilerini var etme ve “Biz buradayız!” deme çabalarını dans ve müzikle anlattıkları bir hikaye bu. Tutkulu, mücadele dolu ve sanatsal bir hikaye, rumbanın hikayesi.
İlk olarak Hıristiyanlıkta önemli bir gün olan Üç Kral Günü’nde bir şölende gösteri olarak sergilenen sokakların eylem dolu dansı, devrimci ve zeka dolu bir yolla basit bir köle eğlencesi olarak anılmaktan çıkarak legal olacaktır. 1800’lerin sonuna doğru Latin Amerika’ya girişiyle sükse kazanan dans, İspanyolcada “dans etmek” anlamına gelen “rumbaaer”den adını alıyor ve gelişimine “cuban rumba” olarak devam ediyor. En bilindik icra ediliş eserlerinden biri olan Guantanamera isimli parça “Guantanamolu Kadın” anlamına gelmektedir ve ilk dinlediğinizde içinizde ağıtın verdiği hüzünlü ve tutkulu bir hava uyandırmaktadır. 
Zamanla yayılan ve yok sayılan bir kültürü politik ve mitolojik olarak ele alan müzik türü ve dans aynı zamanda içinde bulundurduğu erotizm ve aşkla izleyicilere büyük keyif vermektedir. Rumba yapan bir kadın güçlü duruşuyla dikkat çekmekte ve onu elde etmeye çalışan erkeğin onca çabasına karşın boyun eğmemektedir. Erkek ise dans boyunca kadını gösterir ve ona saygıyla hareketlerine devam eder. Tango, tutkunun dansı olduğu gibi şüphesiz ki rumba da aşkın ve mücadelenin dansıdır.

DİRENİŞİN DANS HÂLİ

Bol bol davul çalınır, omuzlar ve kollar hareket ettirilir ve şarkının içindeki ağıt, Afrikalı kölelerin bastırılmışlıklarını ifade eder. Sonrasında ortaya çıkan eserler de bu çizgide ilerlemiş ve duruşunu bozmamıştır.
1930’larda dans tekniği olarak “sıkı tutuş” adı verilen pozisyonla Amerika’da duyulmuş ve en parlak dönemlerini yaşamıştır. Sonraki yıllarda kültürün var oluşu bazı hükümetlerce tepki almaya başlamıştır. 2. Dünya savaşı sonrası Nazi Almanyasında “dejenere sanat” olarak dışlanmış ve yasaklanmıştır. 
Devrim sonrası Küba rumbayı milli bir değer haline getirmeye yönelik çalışmalar başlatır ve bu rumbayı ikiye ayırır: Bir tarafta turistlere yönelik şölenlerde sergilenen daha hızlı bir rumba, diğer tarafta halkın doğaçlama olarak sokaklarda yaptığı rumba. Bu hareket Küba’nın rumbayı bir sokak hareketi olarak görüp çok kalabalık kitlelerce sergilendiğinde tehlike oluşturacağını düşündüğü için bastırmaya çalışması olarak yorumlanmıştır. Ancak Küba halkı hiçbir zaman özgürce dans etmekten vazgeçmemiştir.

KÜLLERİNDEN DOĞAN RUMBA

Rumba, tek başına bir dans olmasına rağmen gerek partnerle ilişkisi gerek ritimsel benzerlikler nedeniyle zamanla salsanın içinde icra edilmeyle başlandı ve bu durum yayılmasına katkıda bulunsa da ruhunu kötü yönde etkiledi. 
1990’larda Hans Galke ve Bianca Screiber gibi dansçılarla birlikte on üç kez Latin Amerika Dans Şampiyonu Donnie Burns ve Gaynor Fairweather gibi dansçılar sayesinde rumba yeni boyutlara taşındı. Günümüze kadar etkisini kaybetmeyen rumba, 2013 yılında Dünya Dans Konseyi tarafından yılın dansı seçildi.
Bu hırçın, aşk dolu ve bir o kadar politik duruş barındıran dansın gösterdiği üzere sanat ve dans sınıfların kendini ifade etme yolunda azımsanmayacak bir güç olmuştur. Devrim dans ve sanatla beslenerek gerçekleşecektir.
Daima dans ve aşkla kalın.

ÖNCEKİ HABER

Ne söylediler? Neden söylediler?

SONRAKİ HABER

Tuncel: Türkiye’ye barışı getirmeliyiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa