31 Temmuz 2016 04:27

Magdalini’nin emanet anahtarı

Pire’deki Yeni Sinasoslular Derneği’nin eski başkanı Kyriakos Vlasiadis annesinin doğduğu Sinasos’ta güzel ve duygulandıran bir sürprizle karşılaştı.

Paylaş

İskender ÖZSOY

Onlar Anadolu ve Trakya topraklarında huzur içinde yüz yıllar geçirdiler.
Erkeklerin sağdıçları; kızların evcilik arkadaşları ve sırdaşları hep Türk’tü.
Kirve oldular komşu çocuklarına, sünnetlerinde.
Askere gittiler birlikte.
Düğünlerde birlikte halay çektiler, harmandalı oynadılar ve aynı masada kadeh tokuşturdular.
Ayrı da olsa bayramları, bayram sevinçlerini paylaştılar.
Paskalya, Ramazan ve Kurban fark etmedi onlar için.
Paskalyada herkes sağdıçlarına çörek ve boyalı yumurta yollardı.
Kurban Bayramı’nda da Türk komşuları onları hiç ihmal etmez, paylarına düşen eti evin küçük çocuğuyla gönderirdi.

Gün geldi, ortalık toz duman oldu.
Ardından savaş ve çile.
Ve acı yolculuklar.
Bazıları treni, denizi, gemiyi doğup büyüdükleri toprakları terk ederken ilk kez gördü.
Sivas’tan, Nevşehir’den, Sinasos’tan, Kayseri’den, Niğde’den, Gelveri’den, Yozgat’tan, Bafra’dan, Tokat’tan yola çıkan yüz binlerce Rum göç yollarında çile çekerek tükendi.
Ege, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz limanlarından kendilerini Yunanistan’a götürecek İtalyan, İngiliz ve Fransız gemilerine bindiklerinde ellerinde sadece hüzün kalmıştı.
Zorlu yolculuklardan sonra Yunanistan’a ulaştıklarında onlar “ölü can”dı.
30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da Yunan Hükümetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti arasında “Yunan ve Türk Ahalinin Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol” imzalandı.
Sözleşmeye göre iki ülke arasında yaklaşık iki milyon kişi doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kaldı.
Ürgüp’ün Sinasos (bugün Mustafapaşa Mahallesi) kasabasından da  yüzlerce aile Yunanistan’a göç etti.
Rumların Sinasos’tan 1924’ün ağustos ayı sonundan başlayan zorunlu göçü Mersin’den 2 Ekim 1924’teki son çıkışla Pire’de tamamlandı.
Rumların yerine, aynı tarihlerde Yunanistan’ın Kastorya kentinden gelen mübadiller yerleştirildi Sinasos’a.

VLASIADIS’İ BEKLEYEN SÜRPRİZ

Ve iki ülkenin mübadillerinin ilk iki kuşağının hayatı bir burada, bir orada sürüp gitti; gurbeti vatan bilmenin acısını yüreklerinde saklayarak.
Ve hâlâ sürüyor vatan özlemi ve köklerinde koparılmanın dramı.
Pire’deki Yeni Sinasoslular Derneği’nin eski başkanlarından ekonomist Kyriakos Vlasiadis ikinci kuşak Sinasos mübadili.
Gün gelmiş, o da köklerinin peşine düşmüş; ailesinin filizlendiği Sinasos’a gitmiş.
İlk kez 2000 yılında atalarının “memleket”ine giden, babası Ilias Vlasiadis’in evini bulan Vlasiadis, 2004 yılındaki ziyaretinde unutamadığı bir sürpriz ve jestle karşılaşmış.

Sinasos’taki duygulandıran buluşmanın tanığı 72 yaşındaki Galip Doğru o günü anlattı. Galip Bey, Fatma Doğru’nun eşiyle amca çocukları.  (Fotoğraf: Birol Malçok)

Kyriakos Vlasiadis o gün hakkında şunları yazmış:
“Annem ve babam Sinasos’ta doğmuşlar, Yunanistan’da evlenmişler. Ben ve kardeşim Pire doğumluyuz. İlk kez 2000 yılında görebildim Sinasos’u. İlk işim baba evimi bulmak oldu. Baba evim Sinasosluların Mesohori olarak adlandırdıkları kasaba meydanındaki Konstantin ve Eleni Kilise’sinin sol tarafındaki evdi. Ondan sonra yedi kez ziyaret ettim Sinasos’u. 2004 yılında gerçekleştirdiğim ziyarette kasabayı dolaşırken bir ara Kipos Mahallesi’ne doğru yöneldim. Amacım, bana aktardıklarından yola çıkarak kızlık soyadı Hatziserafim olan rahmetli annemin yaşadığı evi bulabilmekti.  Bir kapının önünde yaşlı bir adam gördüm. Sormak istedim. Ama bu mümkün değildi. Ne ben Türkçe konuşabiliyordum, ne de o amca Yunanca biliyordu. Zaman durdu. Ne diyeceğimi bilemedim. O bana bakarak defalarca tekrarlıyordu: “Hacıserafim… Hacıserafim…’ Anladığım kadar orayı  ziyaret eden insanlara, bir   zamanlar bu evde Hacıserafim’in oturduğunu anlatmaya çalışıyordu. Rahmetli annemin evini bulduğumu anlamıştım. Ama ona ne diyeceğimi bilemedim. Bir şeyler yapmak, ona Hatziserafim’in oğlu olduğumu anlatmak  istedim. Kendimi göstererek ‘mama’ dedim. Ayağa kalktı. Bir an öyle kalakaldı. Anlamıştı. Beni kucaklayarak öptü, içeri davet etti. Evi gezmeye başladım. Evi biz nasıl bıraktıysak o şekilde muhafaza ettiklerini anlatmak istiyor, fakat bunu nasıl yapacağını bilemediği için de bildiği en yakın kelimeyi defalarca tekrarlıyordu: ‘Orijinal…. Orijinal…’ Sonra avluya geçtik. Avludan boylu boyunca Kipos Deresi görünüyordu. Duygulanmıştım. Kipos’tan aşağıya bakarken ağlamamak için   çaba göstermem gerekiyordu. Yaşlı adam mutluydu. Avuçlarında az önce kiraz ağacından topladığı meyveleri bana sunuyordu. Yerel kıyafetler içerisindeki ufak tefek bir hanım (Fatma Doğru. İ.Ö)  önümüze kuru yemiş ve meyvelerle dolu bir tabak koymuş, sevinç dolu bir ifadeyle gözlerini dikmiş bizi izliyordu. Evden ayrılmak için ayağa kalktığımda, kadın içeri gidip avuçlarında tuttuğu bir nesneyle bana yaklaştı. Elinde tuttuğu nesneyi avuçlarıma bırakırken “mama, mama” diye tekrarlıyordu. Avucumun içinde paslı bir anahtar bulunuyordu. Bu beklenmedik bir olaydı. Saygıyla mübadeleden evvel bir asırdan biraz daha az bir süre için  muhafaza edilmiş bir aile yadigârı. Annemin evinin anahtarı. Onlara sıkıca sarıldım ve hızlı adımlarla avuçlarımda anahtarla evden uzaklaştım. Ağladığımı görmelerini istemiyordum. Daha sonra yaşlı adamın isminin Galip Doğru olduğunu öğrendim. Annemin oturduğu ev her Sinasos ziyaretimin ayrılmaz parçası olmuştu. Onları akrabam gibi hissediyorum ve bu duyguların da karşılıklı olduğuna inanıyorum. Halk olarak bölüşemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Anahtar ise Sinasos koleksiyonumun ve hayatımın önemli  bir parçasını oluşturuyor.” (*)

O GÜNÜN TANIĞI ANLATIYOR

Kyriakos Vlasiadis’in annesi Magdalini Hatziserafim’in doğup büyüdüğü, yüz yılı çoktan devirmiş ev Sinasos’ta, Yukarı Mahalle’de.

Evin sahibi Fatma Doğru vefat etmiş.

O günün tanığı, Fatma Hanım’ın eşinin amca çocuğu 72 yaşındaki Galip Doğru, Vlasiadis’i ve kendilerini duygulandıran buluşmayı şöyle anlattı:

“Rahmetli Fatma Doğru’yla evlerimiz yan yana. Ben o gün tesadüfen onun evdeydim. Kyriakos Vlasiadis kapı önünde ‘Mama…. Mama …Sinasos’ diye bir şeyler söylüyordu. Ve arada bir ‘Hacıserafim. Mama.’ diyordu. Onunla sohbet etmeye çalıştık. Sonra eve girdik. Evin sahanlığında oturduk, birbirimizle konuşmaya çalıştık. Fatma Doğru misafire bir şeyler ikram etti. Sonra da evden ayrılırken hatıra olsun diye eski bir anahtar verdi. Bu hediye Kyriakos Bey’i çok duygulandırdı.  Yunanistan’daki krizden dolayı iki yıldır gelmiyor kendini ama bu yıl onun gönderdiği iki kadın geldi ve evi gezmeye çalıştı.”

(*) Çeviri: Despina Bougioukmanou Papandreou. PaxCappadocia (Barış Hikayeleri) facebook sayfası.)

ÖNCEKİ HABER

Kırılganlıktan saldırganlığa

SONRAKİ HABER

Cemaat ve Necip Hablemitoğlu suikastı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...