31 Temmuz 2016 04:24

Kırılganlıktan saldırganlığa

Cumhurbaşkanı ve AKP hükümeti, başarısız darbe girişimi ile beraber hayalini kurduğu siyasal rejimi inşa etme fırsatını elde etti.

Paylaş

Özcan KIRBIYIK

Türkiye’de ana akım medya, imgeler üzerinden insana ve insanlığa dair olanın içinin boşaltılması, neyin insani olduğu, neyin insani olmadığı, kimlerin ölümlerinin “müstahak” olduğu kimlerin ölümlerinin yası tutulabilir olduğunu kitleler nazarında ve iktidarın arzusu dahilinde inşa etmek ister. Egemen olan iktidar, neyin ne kadar duyulacağını, neyin ne kadar duyulması gerektiğine karar vererek iktidarını sürdürmek ister. Darbe girişiminden sonra ana akım Türk medyası olup bitenleri hükümetin duyulmasını istediği kadarını duyurdu.

15 Temmuz darbe girişimine muhalefetin mecliste bütün olarak ortak bir karşı tavır aldığı görüldü. Bu durum, kimi çevrelerde AKP’nin muhalefete artık daha “yumuşak” yaklaşacağı izlenimi yarattı. Ama, bunun hiç de öyle olmadığı/olmayacağı hükümet cenahından gelen tepkilerden anlaşılıyor. Bu şekilde düşünen kesimlerin yanılacağı da görülüyor.

Cumhurbaşkanının ve hükümetin, 15 temmuz darbe girişiminin savuşturulduğunu anladığı andan bu zamana dek, sokağa çıkan kitleleri konsolide etmeye çalıştığı görülüyor. Ve çok belli ki, konsolide edilen bu kitlelerin enerjisi ve motivasyonu ilerleyen zamanlarda AKP hükümetine ve cumhurbaşkanına muhalif olan kesimlere karşı kullanılmak istenecektir.

Cumhurbaşkanı ve AKP hükümeti, cemaatin bu başarısız darbe girişimi ile beraber hayalini kurduğu siyasal rejimi sadece devlet bürokrasisinde değil, sokaklarda da inşa etme fırsatını ele geçirmiş oldu. Bu darbe girişimi, cemaatin Türkiye toplumuna yapmış olduğu en büyük kötülük oldu.

Darbe girişimi ile beraber -zaten birbirine yakın olan- MHP-AKP  tabanlarının politik yakınlıkları daha da artmış oldu. Bu iki partinin milliyetçi-muhafazakar tabanları arasında son yıllarda artan geçişkenlik böylece hat safhaya ulaşmış oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu darbe girişimi vesile ile kitlesinin sokaktaki performansını da test etme fırsatı buldu. Elbette ki, cami-devlet, ordu millet ilişkisini kullanıp bu fikri hayata geçirdiği ortadadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın ve AKP Hükümeti’nin, darbe girişiminde yer almayan kolluk güçleriyle de bu kalkışmayıbastırabileceğine dair ortada birçok veri var. Ama, halkın sokağa çağrılması ile oluşan tablo, hükümete ve Cumhurbaşkanına meclis ve bürokrasinin yanında sokaklara da hakim olma fırsatını tanıdı. Ve görülüyor ki, iktidar çevresi bu fırsatı kaçırmak istemiyor.

AKP SOKAĞA HAKİM OLMAK İSTİYOR

Darbe girişiminin ardından Türkiye’de selefi ve milliyetçi akımların sokaklara hakim olmaya çalışması bununla ilintilidir. Bu durum da ilerleyen zamanlarda metropollerdeki Kürtler, Aleviler ve sosyalistlerin her an hedef  haline getirilebileceğini gözler önüne seriyor. Bu tür muhtemel şiddet olaylarında, son zamanlarda AKP ile iyice yakınlaşmış olan MHP tabanının “vurucu güç” olarak kullanılması olası olacaktır. Genelkurmay Başkanlığı ve MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmak istenmesi de bununla beraber göz önünde bulundurulmalı. Tıpkı hükümetin bugünlerde, Taksim’de inşa etmek isteği Topçu Kışlası’na dair merakının tekrar depreşmesi gibi.
Hükümet’in, HDP’nin darbe girişimine karşı yaptığı bütün politik hamleleri görmezden gelmesi, ya da es geçmesi, üzerinde ayrıca durulması gereken bir durum. Bu, hükümetin, Kürt sorununa yaklaşımı konusunda ileriki zamanlarda uygulayacağı siyasetin ipuçlarını da ele veriyor. Muhtemeldir ki, Kürt sorunu konusunda şiddet içerikli politikalar artarak devam edecek ve milliyetçi söylemler derinleştirilecektir.

24 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan; Bahçeli, Yıldırım ve Kılıçdaroğlu’ya davet göndermesine rağmen HDP’ye davet göndermemişti. Bu davet etmeme durumundan hükümetin ve Cumhurbaşkanının, HDP’ye yönelik bastırma ve HDP’yi kriminalize etme politikasından vazgeçmeyeceği şeklinde yorumlanabilir. Bu yüzden, darbe girişiminin ardından hükümetin politikalarında “yumuşama” bekleyenlerin yanılacağı anlaşılıyor. Çünkü, bütün bu olup bitenler gösteriyor ki, AKP’nin ve Cumhurbaşkanı’nın iktidarda kalması içerde veya dışarda ilan edilecek düşmanlara, kavgalara ve korkulara bağlı hale getirilmiştir.
Kısa bir zaman öncesine kadar AKP cenahı kendilerine yönelik eleştirilere muazzam bir kırılganlıkla cevap veriyordu. Darbe girişiminden sonra bu “cevap verme şeklinin” kırılganlıktan saldırganlığa dönüşme riski vardır.
Medyayı, askeriyeyi, polisi, MİT’i ve son olarak sokağın hakimiyetini resmen ele geçirmek isteyen otoriter bir yönetimin neler yapabileceğini kestirmek pek de olası değil.

ÖNCEKİ HABER

Türkiyem, Türkiyem cinnetim...

SONRAKİ HABER

Magdalini’nin emanet anahtarı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...