31 Temmuz 2016 04:06

Mezarlar üzerinden siyaset

Aydın Çubukçu, 'Hainler Mezarlığı'nın siyasi göstergelerini yazdı.

Paylaş

Aydın ÇUBUKÇU

Zaten karmakarışık olan darbe hikayesini, bir de İBB Başkanı Topbaş parmakladı. Sonradan vazgeçip o menhus levhayı kaldırdıysa da, “Hainler Mezarlığı” kavramı bir kez ortaya atılmıştı ve moloz dökülmüş gibi iyice çirkinleştirilmiş bu toprak parçasının adı bundan böyle kuşkusuz öyle kalacak.

DARBE ORTAMINDAN YAYILAN KARANLIK

Bir savaşta karşılıklı ölenlerin hangi sıfatla anılacağına kimin karar vereceği ciddi problemdir. Bu memleketin tarihinde, pek çok kez aynı dinden, aynı kavimden, aynı aileden insanlar birbirine girmiş, karşılıklı vurmuş vurulmuştur. Ya mal mülk, ya iktidar, ya da aşk yüzünden “kardeş kardeşi” fena kırmıştır. Birbirlerinin mezarlarına tükürmüş, geride kalanları da kılıçtan geçirmiş, bütün hayat izlerini yok etmeye çalışmıştır.

Siyaset açısından pek problem yoktur. Fakat din açısından ciddi sorun olmuştur ve pek çok kez tartışılmıştır.

Bunlardan en ünlüsü, Timur’un huzurunda yapıldığı rivayet edilen tartışmadır. Ankara Savaşı’ndan sonra, Yıldırım Bayezid yenilip askeri kırıldıktan sonra, şu soru zalimin aklını tırmalamıştır: “İki Müslüman ordu savaştığında, bunlardan hangisinin askeri şehit olur?”

Ayetler, hadisler karıştırılmış, zalim hakanı tatmin edecek bir sonuca ulaşılamamıştır. Kimi âlim Timur’a yalakalık uğruna, her savaşta yalnızca onun, yani galip gelenin askerlerinin şehit sayılacağını söylemiş, kimi işi ortadan almaya çalışmıştır. Derler ki, bu tartışmaya katılanlardan bir tek Şeyh Bedreddin, Timur’u da saf dışı bırakan bir cevap vermiştir. “Kimin tarafında olduğuna değil, kalbinin temizliğine bakılır!”

Benzeri bir kuşkuyu Haçlı Orduları komutanları da yaşamıştır. Önüne çıkan bütün halkları kılıçtan geçire geçire ilerlerken birilerinin eli titremeye başlamış ve kimin kâfir, kimin imanlı olduğunu bilemedikleri durumda ne yapacaklarını sormuşlardır: “Nasıl ayırt edeceğiz?” Fetva makamı şöyle buyurur: “Hepsini öldürün, Tanrı kendi kullarını seçecektir!”

Çözümü yukarıya havale etmek siyasetin işine gelir. Önemli olan kâfirle imanlıyı, hainle sadık olanı ayırt etmek değil, tam itaati sağlamak için kırıp geçirmektir. Sözün kısası, yapılanlar ölenlere değil, yaşayanlara yapılır. Ölen ölür, dert olmaktan çıkar ama geride kalanlar bundan ibret almalıdır! Yönetenle yönetilen arasındaki ilişkiyi düzenleyen siyaset bunun üzerinde yapılır.
Hainler Mezarlığı lafı, yaşayanlar için asılmıştır oraya, sonra yine yaşayanların bir kısmını “rencide edeceği” gerekçesiyle kaldırılmıştır.

ASLINDA NE OLUYOR?

Bütün memleketi, kahramanlık, şehitlik, gazilik, hainlik, satılmışlık, alçaklık gibi çapraz kavramların çatışmasından doğan zehirli bir hava sarmışken, gerçek problemleri konuşma imkânı da kalmıyor. Şimdi kafamızı ölüler dünyasından çıkarıp yaşayanlar dünyasına çevirdiğimizde, buradaki karanlığın mezar karanlığından daha koyu olduğunu fark edebiliyoruz. Ölülerin niteliğini tartışmaya çağrıldığımızda bu karanlığı görmemeye çağrıldığımızı biliyoruz.

Darbecilerin, ellerine verilmiş bir planı bile yürütme becerisinden yoksun bir gözü dönmüşler güruhu haline düşmeleri, şimdilik bütün gerçeği perdelemeye devam ediyor ve bütün bu boş tartışmalar perdeyi kalınlaştırmaya hizmet ediyor.

Planın ana kaynağı, “muhataplarımız hapiste” demekle gaf mı yaptı, yoksa yeni bir tehdit mesajı mı verdi, şimdilik karar vermek zor. Fakat şurası açıktır ki, ABD bu işin içinde olduğunu gizlemeye fazla gayret etmiyor. Aksine, bütün demeçler, değerlendirmeler, örtük-açık mesajlar “savaşa devam” kararlılığı gösteriyor. Asıl büyük tehlike ise siyaset alanında savaşın nasıl devam edeceğinin henüz açıklık kazanamamış olmasındadır.

Ölenlerin kimliğini tartışırken, yaşayanların kimlikleri özenle örtülü tutuluyor. Bu daha büyük bir kavganın eşiğinde olduğumuzun habercisidir.

ÖNCEKİ HABER

Nâzım’dan Melih Cevdet’e teşekkür

SONRAKİ HABER

Egemenlik kayıtsız şartsız üç harflilerin!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...