29 Temmuz 2016 14:34

Onlarca yıllık nedamet sorusu: Terör örgütü mü, değil mi?

Fatih Polat, Çağlayan'dan yazdı: Gazetecilere sorulan ortak soru 'FETÖ sizce bir terör örgütü mü?'

Paylaş

Fatih POLAT
İstanbul

Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin D Blok 7. Katı bugün pek çok gazetecinin tedirgin bekleyişlerine ev sahipliği yaptı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gözaltına alınan çeşitli basın kurumlarından 21 gazetecinin ifadeleri “terör” davalarına bakan 4 savcı tarafından alındı. Sabah 09.30’dan itibaren Adliyeye dayanışmak için gelen birçok gazeteci vardı. İfadeler uzun sürdüğü için öğleden sonradan itibaren adliye koridorundaki gazeteci sayısında düşme oldu. Burada Sait Faik Abasıyanık’ın adliye muhabirliği yaptığı dönemde kaleme aldığı öykülerdeki havayı çağrıştıran manzaralar vardı.

Bir yandan ifadesi alınan ve seküler olarak bilinen gazetecilerin modern görünümlü aileleri, bir yandan da aynı anda süren askeri okul öğrencilerinin ifadeleri nedeniyle orada bulunan tesettürlü kıyafetli bir kalabalık. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlatılan operasyonlar sonucu gözaltına alınanların yakınlarının oluşturduğu bu karma manzara, aslında bu operasyonun uzandığı çerçeveyi de gösteriyordu.

30 YILLIK SORUNUN TÜREVİ SORULDU

Bir yandan adliye koridorundaki havayı anlamaya çalışırken bir yandan da ifadesi alınan meslektaşlarımızın ifadelerinin nasıl geçtiğini avukatlarından ve ailelerinden öğrenmeye çalışıyorduk.

Edindiğim bilgilerin toplamının gösterdiği gerçek şu: Bu operasyonlar gözaltına alınan herkese dair detaylı deliller üzerinden şekillenmiyor. Cemaat ile bağlantılı olduğu düşünülen kurumlarda çalışmış olan gazeteci ve yazarlar ile bununla hiç ilgisi olmadığı halde bu operasyona başka hesaplarla monte edildiği konusunda pek çok kesimin birleştiği, Hürriyet’in dijital yayınlar koordinatörlüğünü yürütmüş Bülent Mumay’ın bu süreçte yan yana konulmasının bunu yapanların kafasında bir mantığı olduğu kesin. Farklı nitelikleri olsa da Ahmet Şık ve Nedim Şener’in hiç ilgileri olamayacak Ergenekon davasına monte edilmeleri de bunu yapanların kafasındaki bir hesaba dayanıyordu.

İfadesi alınanlara sorulan ortak soru karşımıza köklü bir devlet refleksinin özelliklerini çıkarıyor. İfadesi alınanlardan hangi gazetecinin avukatı ya da ailesi ile konuşsak, şu sorunun ortak bir soru olarak sorulduğunu öğrendik: “FETÖ’ye terör örgütü diyor musunuz?” ya da aynı anlama gelmek üzere “FETÖ sizce bir terör örgütü mü?”

Bu soru en son Barış İçin Akademisyenler’e “PKK size göre bir terör örgütü müdür?” biçiminde sorulmuştu. Ve 30 yıldır, Kürt sorunuyla ilgili olarak yargılanan belki binlerce kişi bu soru ile karşılaşmıştır. Bu soru tarzı bize devletin cumhuriyet savcılarının “terör” başlığı altında sürdürdükleri soruşturmaların anatomisi hakkında bir fikir veriyor. Kişinin suçlandığı örgüt ile duygusal bir bağı olup olmadığını da muhtemelen açığa çıkarmayı amaçlayan bu soru, bir yönüyle de sorulan kişiyi yakayı kurtarabilmek için nedamete de çağırıyor.

Diğer bir ortak soru da, “FETÖ’nün basın koluna üye olduğunuz söyleniyor. Ne diyorsunuz?” Bu soru KCK Basın Davası kapsamında yargılanan gazetecilere de yöneltilmişti.

Bu noktada sormak gerekiyor, “Bir gazeteci Cemaat ile anılan bir gazetede ekmek parası için çalışıyorsa ve hakim niteleme sıfatları ile konuşmayı, düşünmeyi ve yazmayı sevmiyorsa, neden yakayı kurtarma duygusu ile belirli bir yapı hakkında kendisinden talep edilen “‘evet terör örgütüdür” yanıtını vermek zorunda bırakılsın? Bunu demek istemediği için neden o örgütü desteklediğine karar verilsin?

Burada avukatlarından, ailelerinden edindiğim bilgilerin teknik haber bilgisi boyutunu gazeteye aktardığım için aynı bilgilerin tekrarına girmek istemiyorum.

Ama bu süreçle ilişkilendirilmesi abes bir şekilde sorunlu olan Bülent Mumay’ın ‘adli kontrol uygulaması’ talebi ile diğerlerinin ise tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edilmeleri üzücü. Bülent Mumay’a zaten tweetlerinin sorulması bile onun hakkındaki suçlamaların ne denli temelsiz olduğunu gösteriyordu. Ama diğerlerinin tamamının Cemaat ile bağlantılı olduğu düşünülen yayınlarda çalışmış, yazmış olmaktan gelen ortaklık dışında, hangi ortak temelle darbeye teşebbüse iştirak ettiklerinin iddia edilebildiği gerçekten büyük bir soru işareti.

ÖNCEKİ HABER

Demirtaş: Cemaati eleştirdiğimizde AKP'liler saldırıyordu

SONRAKİ HABER

10 Ekim katliamından acı duymak, suç mu oldu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...