22 Temmuz 2016 09:05

#BlackLivesMatter(*) hareketine genel bir bakış

(*)Siyahların Yaşamları Değerlidir

Paylaş

Toivo Asheeke
Binghamton Üniversitesi
ABD

2013 yazında Alicia Garza, Patrisse Cullors ve Opal Tometi #BlackLivesMatter (Siyahların Yaşamları Değerlidir) hareketini kurdular. George Zimmerman, 17 yaşındaki Trayvon Martin’in öldürülmesinde suçsuz bulundu. Karar, yüzbinlerce insanın, ölümlere sebep olan ırkçılığa karşı daha ciddi tepkiler vermesine yol açtı. Garza’ya göre Black Lives Matter, siyahların sistematik ve kasıtlı olarak cinayetlerin hedefi haline geldiği dünyamızda ideolojik ve politik bir müdahale. Bir yıl sonra 1965 Watts Ayaklanması ve 1990’lardaki Los Angeles Olayları’nı anımsatan Ferguson Olayları patladı. Eric Gardner’ın kameralara da yansıyan katli ve Gardner’ı öldüren polisin beraati, ırkçılıktan kaynaklanan gerilimi arttırdı. 2014 biterken milyonlarca kişi ülkenin dört bir yanındaki protestolara katıldı.
2015’te tahminlere göre 1100 siyah, polis tarafından katledildi. BLM’nin yerellerde üzerinde durduğu bir konu da, polisin öldürdüğü siyah kadınların, eylemlere erkekler kadar yansımamasıydı. 


SİYAH KADINLAR


Polis şiddetinin yanı sıra, geçen sene Dylan Roof, Güney Carolina’da siyahların gittiği bir kilisede, siyahların ülkeyi ele geçirdiğini düşündüğü ve buna bir son vermesi gerektiği gerekçesiyle silahlı saldırı gerçekleştirdi. Zimmerman’ın suçsuzluk kararından beri, beyaz olmayanların katledilmesi zirveye ulaştı, Orlando’da beyaz olmayan LGBTİ’lerin gittiği bardaki saldırı bunun bir örneği.
BLM’nin bu kadar önemli olmasının başka bir sebebi de, bir siyah hareketi olarak siyah heteroseksüel ve LGBTİ kadınların mücadeledeki merkezi yeri. BLM’de siyah kadınlar, aktivistler olarak tarihsel mücadelemizin merkezinde yer alıyor. Bu katılım çok önemli çünkü tarihte bu ülkede gerçekleşmiş, heteroseksüel erkekler tarafından liderliği yapılmış, bizi özgürlüğe götüren ya da en azından bunu deneyen siyah mücadeleleri var. Bu mücadelelerde siyah kadınları hep sadık yardımcılar, kaya gibi güçlü ve sessiz destekleyiciler ya da ‘beyaz güzellik ve toplum’ standartlarına göre asimile olmuş karakterler olarak görüyoruz.
Kuruluş olarak BLM, ABD çapında merkezileşmiş bir örgütsel yapı olmadan, beyaz olmayanların bireysel örgütlenmelerini canlandırmak için tasarladığından bu açıdan soyut olarak Maoist/Anarşist bir modeli takip ediyor. Ferguson ve Baltimore adaletsizliğe karşı her topluluğun kendi içinde nasıl örgütlendiği açısından en radikal örneklerinden bazılarını sunuyor. Atlanta’daki baskı, harekette siyahların kendilerini silahlandırmasına neden oldu. New York ve Chicago’da polis birimlerinin yeniden düzenlenmesi için önemli girişimlerde bulunuldu. Benim üniversitemin de olduğu Binghamton’da, ırkçılığa ve homofobiye karşı kampüs içinde mücadele yürütüyoruz. Bu, dünya çapında sesimizi duyurmak ve insanları yüzleşmek istedikleri sorunlar karşısında güçlendirme için bir adım fakat yazının devamında da anlatacağım gibi bazı sorunlara yol açtı.


DÜNYA ÇAPINDA BLM


Mart 2015’te Cape Town Üniversitesi’nde sömürgeci Cecil Rhodes’un heykeline karşı yapıldıktan sonra tüm ülkeye yayılan, kurumsal ırkçılığı protesto eden eylemler, öğrencilerin taleplerini açıkça ortaya koydu. Güney Afrika’da başlayan “Black First, Land First (Önce Siyahlar, Önce Toprak)” kampanyası ise toprak dağıtımını ırkçılığa karşı savaşta önemli bir öge olarak kabul ediyordu. Bazı araştırmalara göre Güney Afrika’daki 35.000 beyaz aile toprağın %85’ine sahip. Bu durum, ırkçılığın sınıf sömürüsüyle ne kadar bağlantılı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. 
Öğrenci hareketliliği ve protestoları, bu yeni dalga aktivizmde önemli bir yer tutuyor. Bu yüzden bu bağlantıları anlamak önemli. Güney Afrika’ya dönersek, üniversiteler bütün ırkları, dinleri, etnik grupları “eşit” olarak kabul etse de bu grupların çok azı üniversiteye gidebiliyor. Bu ne anlama geliyor? Birincisi, Kıta Afrikası tarihi, beyaz öğrencileri rencide etmemek için çarpıtılarak anlatılıyor. Beyazların Güney Afrika’yı işgal etmedikleri bir tarih yazımı için beyaz yerleşimcilerin Afrikalılara karşı işlediği suçlara, sömürgeci projenin ırkçı ve cinsiyetçi yanlarına vurgu yapılmıyor. 

 

İkincisi, üniversitelerdeki öğrencilerin çoğunluğu beyaz değilken hocaların çoğu beyaz. Sonuç olarak, öğrettikleri birçok bilgi ve değer, öğrencilerin kendi değerleriyle ve dünyalarıyla çok da bağdaşmıyor. Bunun yanında, siyah hocalar için seçkin üniversitelerde iş bulmak hayli zor. Son olarak, 1994’te yasal ırk ayrımının sona ermesine rağmen siyah öğrenciler bu alanlarda ve toplumun genelinde hem açık hem gizli şekillerde ırkçılığa maruz kalıyor, bu durumdan şikayetçi olmamaları söyleniyor. Bu sıkıntılar ABD’deki üniversitelerde ve kampüslerde yaşanan olaylarla çarpıcı benzerlikler gösteriyor.

BLM’NİN ELEŞTİRİSİ


Hareketin hızlı büyümesine ve birçok insanı ırkçılığa, homofobiye, transfobiye, sınıf eşitsizliğine, cinsiyetçiliğe, polis şiddetine karşı ayağa kalkmaya teşvik etse de BLM’nin de bazı sorunları var. Öncelikle, BLM’de örgütsel disiplin eksik. Bu ne anlama geliyor? Polise ve adaletsiz yasalara karşı eylemler önemliyken, sonuçta fakir insanların yiyeceğe, barınmaya, işe ve iyi bir eğitime ihtiyaçları var. BLM bu ihtiyaçlardan bahsetse de bu sorunları çözecek açık bir plan ortaya koymuyor. Bunun yanında, sosyal medyayı kullanmanın BLM açısından hem iyi hem kötü yanları var. Birçok nedenden dolayı sosyal medya faydalı ama bir yandan da birçok gencin sadece sosyal medya aktivisti haline gelmesi ve aktif olarak bir eyleme katılmaması sosyal medyanın BLM’ye zarar veren yanlarından biri.
Bu sorunlar çözülebilir ama burada BLM’nin ABD’de aldığı yolu anlatmak için bu sorunlara çok kısaca değindik. Aynı zamanda, ben kendimi BLM’nin bir parçası olarak görüyorum, dolayısıyla bu eleştirilerin çoğu aynı zamanda kendime dönük. 

A LUTA CONTINUA!


1970’lerde başlayan neoliberalist saldırılarla birlikte üniversiteler, bilinçli vatandaşlar yetiştiren kurumlar olmaktan çıkıp tüketiciler, işletmeciler yetiştiren ticarethanelere dönüştü. Sonuç olarak, bazı fakültelere yapılan yatırımlarla birlikte sosyal bilimler giderek önemini yitirdi. Şu anki öğrenci hareketleri çok radikal olmasa da kendilerine, çevrelerine eleştirel bir şekilde bakabilecekleri alanlar açtılar. Öğrenciler, toplumun diğer bireyleri için daha iyi bir gelecek istiyorlarsa örgütlenmeleri ve harekete geçmeleri gerektiğini gösteriyorlar. Kabul etmek gerekir ki öğrenciler, ne Güney Afrika’da ne Brezilya’da ne de ABD’de toplumun en radikal kesimi değil. Fakat bizim görevimiz toplumun kalanını harekete geçirmek ve A Luta Continua (Mücadele Devam Ediyor) sloganına tekrar hayat vermek.


BLM'ye tarihsel bir bakış

BLM yeni bir hareket değil, ABD’deki siyah özgürlük hareketinin zengin ve uzun tarihsel birikiminin bir parçası. Yakalandıkları andan itibaren esir edilen Afrikalılar yaşamlarının değersiz olmadığını savunuyordu. Kuzey ve Güney Amerika’da kapitalist dünya sistemini kurmak için kullanılan kölelik, bizim insanlığımızın reddine dayanıyordu. Yakalandığımızda, köle gemilerinde, plantasyonlarda, hatta Amerika’da köleciliğin sözde sona erdiği 1862-1865’ten sonra bile direndik. Siyahlar isyan etti, kaçtı, intihar etti, köle olmasınlar diye çocuklarını öldürdü ve insanlıklarının reddine direnmek için farklı stratejiler kullandı. Köleliği, beyaz üstünlüğünü ve sömürgeciliği şiddetli bir şekilde yıkarak dünyayı şoke eden 1791-1804 Haiti Devrimi’nin başarısı, Black Lives Matter’ın 18. ve 19.yüzyıldaki beyanıydı. Yeni Haiti devletinin bağımsızlığını bildirmesi, kapitalist dünyaya en fazla sömürülen işçilerin savaşabileceğinin ve savaştığının sinyaliydi.
19.yüzyılda köleliğin yenilgisiyle birlikte, ırkçı yasalar yeni özgürleşmiş işçileri marjinalleştirmek için oluşturuldu, böylece beyaz işçilerle yarışamayacaklardı. Siyahlar beyazlarla eşit olarak işgücüne girerse İç Savaş sonrası gücü elinde tutmak isteyen kapitalistlere karşı siyah ve beyaz işgücü birleşebilecekti. Bunu engellemek için yasal yaptırımlara başvuruldu. Sonuç olarak, siyahlar eşit olmayan işçiler haline geldi, oy verme hakları ellerinden alındı ve 19.yüzyılın sonuna doğru ABD’deki faşist eğilimlerin silahlı terör ayağı olan Klu Klux Klan kuruldu.
Bu duruma cevaben, Ida B.Wells, Henry Turner ve diğer siyahlar bu şiddet ve yasal ırkçılığa karşı savaştılar. Bolşevik Devrimi’nin başarısı ve Garvey Hareketi’nin kurulmasıyla mücadeleleri 1920’lerde de devam etti. Bolşevik Devrimi önemliydi çünkü Afro-Amerikanlar,  SSCB’de toplumun daha eşitlikçi bir çizgide şekillendiğini gördüler. Üçüncü Enternasyonel, siyah sorununu komünist hareketin önemli bir ayağı saydı ve siyah radikallere komünizmin, sömüren ve baskılayan kapitalizme karşı bir alternatif sunduğunu gösterdi.
 

ÖNCEKİ HABER

Ne çizdiler? Niye çizdiler?

SONRAKİ HABER

Bir kişi: Stalin, Bir kavram: UKKTH

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa