17 Temmuz 2016 04:49

Yerli ve milli madalya avcılığı

Atletizm Federasyonu 'Kıskanılıyoruz' diyor. Peki bu madalya kazanma stratejisinin neresinde “emek” var, neresinde spora katkı?

Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN

“Renge değil madalyaya bak” ya da “Renge değil emeğe bak.”
Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintımar’ın, Türkiye’nin 2016 Avrupa Atletizm Şampiyonası “performansı”nı eleştirenlere medya aracılığıyla verdiği yanıt, gazetelerde bu başlıklarla yer buldu.
Ha, tabii bir de Türkiye gazetesindeki manşet var: “Kıskanıyorlar.”
Herhangi bir konuda kıskanılmamamız düşünülemez zaten. Malum, 3. Köprü, 3. Havalimanı ve yol yaptığımız için Batı bizi çekemiyor. Hasetinden çatlayan Coniler, Hanslar ve Fransuvalar da kah ‘Gezi provokasyonu’ tezgahlıyor kah “Üst akıl” marifetiyle terörü azdırıyor.
Bu kez de Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda kazandığımız 12 madalyaya taktılar.
Real Madrid, 10 yabancıyla oynayınca ses yok, Türkiye yapınca aaauw!
İngiltere siyah sporcu koşturunca her şey tamam, Türkiye koşturunca her şey eksik!
Yer mi yerli ve milli spor erbabı?
Fatih Çintımar’ın açıklamalarındaki cinliğe bakılırsa yemez.
Bakın nasıl zeki: “Fransa ve İngiltere’nin 10’dan fazla yabancı sporcusu vardı” diyor. “Almanya’da Mesut Özil örneği var” diyor.
Mesut Özil’i Almanya’nın yabancısı sanması ya da doğma büyüme Fransa vatandaşı siyahla, 1 yıl önce transfer ettiği, adını değiştirdiği(sahi isimlerini niye değiştiriyorsunuz yahu!) Türkiye adına yarışmak dışında Türkiye sporuyla hiçbir ilişkisi olmayan sözgelimi Vivian Jemutai’yi(Yasemin Can) bir tutması hinliği konusunda fikir veriyor.

‘YABANCI’ DERKEN...

Lakin öncelikle -bazı okurlar, zekasıyla dalga geçiliyormuş gibi hissedebilir- şunları netleştirmekte fayda var.
Hayır! Almanya’da büyüyen, oranın spor sistemi altında yetişen Mesut Özil, sırf Türkiye kökenli bir aileden geldiği için “devşirme” değildir!
Ya da emperyalizmin(işlerine gelince çok seviyorlar bu kavramı) zorbalıkla hakimiyet kurduğu topraklardan zamanla göçmen olarak Fransa’ya, İngiltere’ye, Portekiz’e vs. gelmek zorunda kalan, sporla orada tanışan, orada yaşayan, orada ekmek yiyen(yine sevdikleri bir tabir) bir sporcu sırf derisinin rengi sebebiyle “yabancı” değildir.
Türkiye’nin atletizmde madalya kazanma stratejisi olarak kullandığı, “devşirme” stratejisi ile bu örnekler bir tutulamaz.
Türkiye’nin Amsterdam’daki 48 sporcusundan 16’sı basbayağı “devşirme” idi. 7’si Kenyalı, 2’si Jamaikalı, biri Etiyopyalı, biri Kübalı, biri Güney Afrikalı, biri Ukraynalı, biri Azerbaycanlı... Madalya kazanan 12 atletten 10’u sırf Türkiye’nin madalya sayısı yerlerde sürünmesin diye “transfer” edilmiş sporculardandı!

SİSTEM BOZUK, NİYET KÖTÜ

Söz konusu atletlerin Türkiye için yarışma konusundaki bireysel tercihini asla sorgulamam!
Hatta bana kalsa turnuvaları “ulus yarıştırma” arenası haline getiren, sporcuları “ulusal gurur üretecine” çeviren bu sistemin toptan lağvedilmesini öneririm.
Neticede bugün pek çok yetenekli atleti dopinge zorlayan, psikolojisini bozan düzen, siyasi iktidarlar tarafından ülkeye madalya kazandırması beklenen, aksi halde vatan hainliğiyle dahi suçlanmalarına sebebiyet veren “ulusal gurur üreteçliği” düzenidir.
Bakmayın Çintımar’ın “renge değil emeğe bak” diyerek sözde enternasyonalizm cakası satmasına. Türkiye’yi sadece madalya sıralamasında üst sırada gözükmek için dünyanın dört bir yanından transfer yapmaya iten gerekçe de budur. Madalyamız çok gözüksün de!
Hem böylece saraydan, medyadan da fırça yemeyiz.

SPORCU MU ULUSAL GURUR ÜRETECİ Mİ?

Oysa sorulması gereken sorular belli.
Bu madalyaların ülke sporunun gelişimine bir katkısı var mı? Halkın spora erişimi bu “başarı”larla kolaylaşıyor mu? İnsanlarımız böylece –amatör de olsa- sporcu olmaya özeniyor mu?
Elbette hayır! Ama zaten dert bu değil.
Genç yetenekleri doping batağına düşüren de, onları başarılı olduklarında kahraman, başarısız olduklarında hain olduklarına inandıran da aynı zihniyet.
Ve maalesef bu zihniyetin ülke sporuna hiçbir faydası yok. Bu koşullarda bize sadece Türkiye adına yarışarak birazcık daha fazla para kazanan, kendi bölgelerindeki güçlü rekabetten kaçarak madalya elde etme şansı yakalayan Kenyalı, Jamaikalı, Kübalı vs. atletlerin başarılarına sevinmek kalıyor.
Bir de Çintımar gibi cinlerin “yerli ve milli” böbürlenmelerine katlanmak!

Not: Tüm sporculara, Emel Dereli’ye, Özlem Kaya’ya, Avrupa Yıldızlar Atletizm Şampiyonası’nda yarışan Meyrem Bekmez, Mizgin Ay, Mahsum Korkmaz gibi gençlere başarılar. Umarım bu bozuk çark onları da öğütmez. Kendilerini asla bir “ulusal gurur üreteci” olarak görmezler.

ÖNCEKİ HABER

Barış elçisi şair: Neşe Yaşın

SONRAKİ HABER

Cinnete uzak, cennete yakın Yunan adaları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...