15 Mayıs 2016 04:47

O da yalan bu da yalan ekranlar hepten yalan

Hayat normale dönmüşse, dizilerden anlaşılır. Her şey değişir bir ihtimal, şehre bir film gelir.

Paylaş

Ayşen AKSAKAL

Uzun zamandır ana akım TV izlemiyorum; ondan daha uzun zamandır da TV’de dizi izlemiyorum.

Eskiden hepimiz izlerdik. En son o “Hepimiz izliyoruz” hissini Behzat Ç ‘de yaşadım.

Mesela 1998-2001 yılları arası perşembe akşamları sokaklar boş olurdu. Çünkü herkes eve “İkinci Bahar”ı izlemeye koşardı.

Bir bölüm kaçırırsan, o hafta onlarca muhabbetten geri kalırdın. Bir dizinin öyle hemen ardından aynı gece tekrarı, ertesi gün bir daha tekrarı filan da olmazdı.

Her bölümde, ayrı bir aşk, muhabbet, aksiyon, kahkaha ve gözyaşı bulunurdu. 

Sonra mesela Melekler Adası diye Hande Ataizi’nin bir dizisi çıkmıştı 2004’te, sanırım senaristin aklında yıllardır biriktirdiği ve projeye dönüştüremediği binlerce konu vardı. Zira bölüm başına abartmıyorum en az 30-40 büyük hadise oluyordu. Biri ölüyor, öbürü başkasının annesi çıkıyor, diğeri deliriyor olaylar olaylar.

Leyla ile Mecnun’u ise izlerken başka iş yapılmazdı, çünkü her mimik efsane, her cümle kaçırılmazdı.

Şimdi ise tek bir mevzuyu sündüre sündüre diziler çekiliyor.

Bazen dizi sektörünün, emlak sektörü krize girmesin de lüks evler dizilere set olarak kiralanabilsin diye uğraştığını düşünüyorum.

İnternette, gazetelerde karşıma “Bu akşamki bölümün özeti” sık sık çıkıyor.

Özetler genelde şöyle, “Harun ile Aysun bu bölüm iyice yakınlaşırlar, herkes şaşkınlıkla bu yakınlaşmayı izlemektedir.”

Başlığa bakıyorum 17. bölüm. ON YEDİNCİ!

Ya kardeşim siz on yedi bölüm çarpı doksan dakikadır konusu aşk olan bir dizide ne yaptınız?

Hala “yakınlaşma” diyor biz gerçek hayatta o sürede birbirimizi beğenip, sevgili olup, evlenip, geçimsizlikten tek celsede boşanabiliyoruz.

Eskiden tam böyle değildi. Aşk filmi ise “aşk be!” dedirtirdi. Asmalı Konak furyasını hatırlayın en basitinden. Hemen aklınıza en az 10 tane aşırı tutkulu öpüşme ve sevişme sahnesi gelecektir mesela.

Şimdi kanallar muhafazakar, izleyici muhafazakar “işte bu yaşanan da aşktır” diye bizi yiyiyorlar.

Siz hiç aşk görmemişsiniz o zaman sayın yapımcı, sevgili yönetmen.

Bir kere aşıksan, elin kolun durmaz; duramaz. Burnunu boynuna, başını omzuna, elini dizine koymadan duramazsın. Ateşle barutsun bir kere.

O anlatırken gözüne baksan aklın dudaklarında kalır, dudağına baksan gözünü özlersin.

Aşk öyle bir delilik hali.

Bunlar 17 bölümde aynı karede, birbirinin dudağına yapışmadan, çarşaflara karışmadan nasıl yaşıyorlar aşkı ben anlayamıyorum. Behzat Ç’nin en felaketlerle dolu bölümünde bile savcı Esra duramaz dizine yatardı, başını öperdi. Aşıksan dokunmadan duramazsın çünkü. İyi ve kötü günde öpersen iyi gelir her şeye.

Bu akımın adı galiba “halk aile dizisi istiyor” oldu. Halkımız sanırım salonda birbirlerine mesafeli oturuyor, yorulanın ayaklarını ovmuyor, evden çıkarken bir öpücük vermiyor. Halkımız demek ki aşkı unutmuş ya da hiç yaşanmamış gibi yapıyor.

Elimizde sığınabileceğimiz, bedavaya bulunabilen, ruhumuzu rahatlatabilen, “her şeye rağmen” dedirtebilen bir aşk kaldı.

Demek ki onun en gerçek hali de ekranda para etmiyor.

Bir gün hayat normale dönerse, belki yine uzanırım diye umuyorum televizyonun karşısına, elimde kumanda, ekranda dudakları dolusu öpüşüp, kucaklar dolusu sarılan aşıklar olur, komşuları yengeme benzer, esnafı eski mahallemi hatırlatır. 

Belki bir ihtimal dizi bizim mahallede geçer; bizim buralar aslında halkımıza çok daha yakındır.

Hayat normale dönmüşse, dizilerden anlaşılır.

Her şey değişir bir ihtimal, şehre bir film gelir...

Aklına geldikçe kur hayali, ekle uç uca işte kocaman bir umut zinciri.

“Her güne yeni bir özlem” artık halimiz; her gün burnumuzun direğini sızlatacak mevzumuz var.

Ortalık sahtelikten yıkılıyor, günlerimiz anormal.

Belki de özlediğim akşamları meyve soyup dizi izlediğimiz naif gecelerimizdir; belki de bana batan her yere yayılan yalana, ekran vasıtası ile aşkın da bulanmasıdır.

Sürç-i lisan ettikse affola, hak yediysek kimse kusura kalmaya.

ÖNCEKİ HABER

Hawar

SONRAKİ HABER

‘Acısını hissetmediğimiz yaraları iyileştiremeyiz’ 1

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...