9 Mayıs 2016 00:51

'Sırtımızda bir tek kırbaç eksik'

Belediye-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Avcılar Belediyesi taşeron işçileriyle direniş alanında görüştük

'Sırtımızda bir tek kırbaç eksik'

Fırat TURGUT
Eren ERGİNE
İstanbul

Avcılar Belediyesinin tam karşısına kurulmuş direniş çadırı. Her gün binlerce insanın geçtiği Marmara Caddesi’nin bir yanında belediye binası, diğer yanında taşeron işçiler... Hiç kesilmeyen müzikle beraber ara sıra anons yapılıyor: “Sendikalaştığımız için işten atıldık. İşe geri dönmemiz için bir imza da siz verin.” Çadırın önünde, üzerinde kağıtların ve bir kalemin bulunduğu masanın başında bekleyen işçi böyle çağırıyor halkı.

Çadırın caddeye bakan kısmına uzaktan okunacak büyüklükte, ‘Beldiye-İş İstanbul 2 Nolu Şube’ imzalı bir pankart asılmış: “Taşeron işçisi köle değildir, sendika anayasal haktır, atılan işçiler geri alınsın.” Bu pankartı “Ya sendika ya iş dayatması insanlık suçudur”, “İşçileri işten atmak sosyal demokrasinin gereği midir?”, “İnsanca yaşam yaşanabilir ücret” yazılı dövizler süslüyor. Küçük bir çocuk çadırın önünde duran iki taburenin birinde oturuyor. Önündeki taburenin üzerindeki kağıda bir şeyler yazıp siliyor, tekrar yazıyor. Ara sıra kafasını kaldırıp etrafındaki işçilere bakıyor. Caddeden geçenleri, işçilere tıpkı kendisi gibi bakanları, fotoğraf çeken bizleri meraklı gözlerle izliyor. Sonra tekrar başını öne eğip yazıp silmeye ve tekrar yazmaya başlıyor. İşten atılan bir taşeron işçi, “Benim kızım” diyor: “Ders çalışıyor. Eşim hastalandı. Hastaneye gidince, bırakacak da kimsemiz olmadığı için yanımda getirdim.”

Çadırın önünü-arkasını, sağını-solunu dolaşıyoruz. Hava çok soğuk olmadığı için çadırın etrafı kaldırılmış, sadece gölge edecek çatısı var. İşçiler son derece coşkulu... Çalınan müziğe göre şekilleniyor oyunlar: Halaylar, çiftetelliler... Her müzik bitiminde sloganlar, her slogan bitiminde müzikler başlıyor...

‘İSTİRAHATİMİZ YOK’

Yanımıza geliyor bir işçi. “Size çay vermedik” diyor, çadırın içine yönelerek. “İşimizi halledelim, bir çayınızı içeriz abi” deyince duruyor. Hemen geçiyoruz işçilerle muhabbete. Malum, sendikalaştıkları için işten atıldılar. Sendikalaşmalarına sebep ne ola ki?

İşçilerden Hasan Basri Kaya anlatıyor: “Yemek istirahati bile yapamıyoruz. Çalışırken çay dahi içermiyoruz. İçildiği zaman ‘İşten atarım. Hiçbir yerde çalışamazsın şeklinde tehditler savuruluyor. Baskı altında çalışıyorsun. Bizim işimiz ortada yani, çöpçülük, çöp toplamak. Temizliği sağlamak için özveriyle çalışıyoruz. Biz burada 2-3 ay maaş alamadık. Buna rağmen biz yarı aç yarı tok çalıştık. Sağdan soldan borç aldık. Bu şartlarda bile biz belediyemiz zarar görmesin dedik. İçimizde olan, olmayana verdi. Elimizde ne varsa ikiye böldük.”

‘EV SAHİBİ BİR İŞÇİNİN EŞİNİ DÖVDÜ’

2-3 ay ücret alamamak... Bu ülkede, parasız nasıl yaşayabilir ki bir insan? Borçla tabii... Ama bir de şiddetle... Kaya’nın ağzından dinleyelim: “Kiraları aksayan arkadaşlarımız oldu. Ev sahipleriyle kötü duruma gelen insanlar oldu. Ev sahibi parayı ödeyemediğinden dolayı çıkan tartışmada bir arkadaşımızın eşini dövdü!”

“İşte bu sebeplerden dolayı sendikalaştık” diyor Kaya: “Biz bu baskılarla karşılaştığımız için, haklarımızı savunabilmek için sendikaya üye olduk. Ha, sendikalı olduk diye iş aksayacak diye bir şey de yok. Yine her zaman olduğu gibi özveriyle çalışacağız. Canı gönülden çalışan insanlar buradakiler.”

‘ÜCRETLER ÖDENMEYİNCE EK İŞ YAPIYORUZ’

Sabahın 5’inde kalkıyor temizlik işçisi. 5 buçukta eline aldığı süpürgeyi akşama doğru 3’te bırakıyor. Hiç ücret almadan bu şekilde 45, 60, 75 gün geçiyor. 75 günün sonunda da ücretlerinin hepsi yatırılmıyor. “900’ar lira olmak üzere taksit taksit yatırıyorlar” diyor işçilerden Onur Beceren. O da Kaya’nın dediği gibi borçla yaşadıklarını anlatıyor: “Ay sonu geldiğinde de borç ödemekten bize para kalmıyordu. İki kira birikmiş, fatuları ikili ödüyorsun. Zaten iki elektrik faturası birikmeden elektriği kesiyorlar. 5 gün elektriğimin olmadığı zamanlar oldu. Çalışıyorduk ama boşuna çalışıyorduk yani.”

Ancak borç almak da nereye kadar? Ek iş yaptıklarını söylüyor: “Belediyeye bağlı işçiler olarak hurda toplamaya çıkıyorduk. E, baktık ki olmuyor. Bu taşeron köleliğine karşı sendikalaştık. Sendikaya üye olmak bizim hakkımız. Bunu çok görüyorlar bize.”

TEK KURTULUŞ ÖRGÜTLENMEK

İşten atılanlar hakkında bir tek tutanak yok. Hiçbiri bir kez bile savunma vermemiş. “Zaten çalıştığımız şirket bu tür konularda dikkatlidir ve akabinde tutanak tutar. Sendikal faaliyetlerden dolayı işimize son verildi” diyor Hüseyin Alptekin. “Ne yapalım” diye soran Alptekin’in anlattıklarında bu soruyu sorduran sebepler yatıyor: “2016’da modern kölelik yaşıyorduk. Kenarda bir tane sigara içtiğiniz zaman ‘Bu defa affettim, bir dahaki sefere yakarım’ deniyor. Bizim çalışmaktan yana korkumuz yok. Arkasından ücretlerin düzensiz yatırılması. Hesabınıza yatan paranın bir önceki ayla birbirini tutmaması. Bunun sebebini sorduğunuz vakit, ‘Sebep sormayın, işten çıkarılırsınız’ diye tehditler. Sürekli bir baskı, sürekli bir tehdit. Üstümüzün pisliğiyle evimize giderdik. Hayatı bir battaniye olarak düşünün, üstünüze çekiyorsunuz ayaklarınız açık kalıyor, ayaklarınızı örtüyorsunuz üstünüz açık kalıyor. Tek kurtuluşu sendikalaşmakta gördük.”

DAHA İYİ ŞARTLAR İÇİN

1,5 yıldır gece çalıştığını söylüyor Özgür Demir. Gece çalışmayı “Yarasa gibiyim” diye tarif ediyor: “Sosyal aktivitelerimiz yok, çoluğumuzla çocuğumuzla gezmelerimiz yok. Biz ‘belediyeyi zor durumda bıraklım’ diye sendikalı olmadık. Çalışma şartlarımızın iyileştirilmesi için olduk. Geciken maaşlarımız düzenli ödensin diye olduk. Biraz daha insani değerler altında çalışalım düşüncesiyle çıktık biz bu yola.”

İşten atma sürecinin 1 aya yakın sürdüğünü belirtiyor işçiler: “Yavaş yavaş, 3’erli 5’erli gruplar halinde işten çıkarmalar başladı. İşten atıldığımızdan itibaren 15 günlük bir uzlaşma için görüşme süreci vardı. ‘Şu gün çağırılacaksınız, şu gün işbaşı yaptırılacaksınız’ gibi şeyler söylendi ama bir türlü işbaşı yapamadık.”

‘SENDİKADAN İSTİFA ETMEYECEĞİZ’

İşten atılan 32 kişiden 6’sı işlerine geri dönmüş, tabii sendikadan istifa ederek. Direnişteki işçiler sendikadan istifa etmeyeceklerini söylüyor: “İstifa ederek dönmeyeceğiz işimize. Çünkü garantimiz yok. Bugün istifa edip giden arkadaşlarımızın orada ne kadar duracakları da belli değil. Çünkü kiralık işçilik geldi. Sürekli değişim olacaktır. Haklarını almasınlar diye işten çıkaracaklardır. Burada çok güzel bir atmosfer yakaladık biz. Biz bu yolda bedek ödemeye hazırız. Buradan dönecek arkadaşımız yok bu saatten sonra.”

Ailelerinden de destek gördüklerini belirten işçilerin son sözleri şöyle oluyor: “Çocuklarımız okulda olduğu için şu an burada değiller. İlerleyen zamanlarda ailelerimizle de bu direnişe devam edeceğiz.”

İŞÇİLER SORGU ODALARINA ÇEKİLDİ

Taşeron işçiler işten atılma süreçlerinde ciddi bir baskıyla karşılaşmış. Şirket yetkililerin kendilerini tek tek odaya aldığını aktarıyorlar: “Sorgu odasına aldılar bizi. Odaya girmeden telefonunu alıyorlar. Olur da bir ses kaydı falan olmasın diye. İçeride kendilerince bir mahkeme kurmuşlar. Hakaretvari tavırlarla, bağırarak çağırarak konuşuyorlar. Sendikadan istifa etmemizi istediler. Söyledikleri tek cümle, ‘Sendikaya üye olduğunuz için işinize son verildi’ oldu. 32 kişi işten atıldıktan sonra belediye başkanından bir haber geldi. ‘Şirkete gidin sizi tekrar işe alacaklar’ dediler. Gittik. Dedikleri, “Sendikadan istifa edin, notere gidin, istifa ettiğinize dair kağıt alın getirin. O zaman sizi işe alacağız” oldu.

‘ÖNCE İNSAN DEYİP BİZİ BU DURUMA DÜŞÜRDÜLER’

Avcılar Belediyesinin CHP’de olduğunu hatırlatıyor ve kendilerinin de CHP üyesi olduğunu dile getiriyorlar: “Yıllardır CHP üyesiyiz. Emek verdik, hizmet verdik. Hem CHP’li olup sosyal demokrat olacaksın. Hem taşeron çalıştıracaksın hem de işçi atacaksın. Bağdaştıramayoruz ve canımızı sıkan bir durum. Genel başkanımız çıkıp ‘İşçiyi sendikalaştıracağız, işçiyi örgütleyeceğiz’ diye bağırıyor. Ama sonuç bu. Önce insan sloganıyla yola çıkıp işçiyi bu duruma düşürmek rahatsız edici bir durum.”

‘TAŞERON YASASI’ BİR ŞEYİ DEĞİŞTİRMEYECEK

İşçilerle Hükümetin “Taşeronu kaldıracağız” şeklinde müjdeyle duyurduğu özel sözleşmeli personel uygulamasını da konuşuyoruz. İşçilerin hepsi ortak görüşte: “Özel sözleşmeli personel uygulamasıyla sadece yönetici değişecektir. Çalışma şartları, performans düzeni, haklarımız aynı olacak. İşçilere hayrlı olsun. Başka ne denebilir ki? Bu dönemde işçilik gerçekten modern kölelik. Sırtımızda bir tek kırbaç eksik. Taşeron işçiler bunu talep etmiyor. Biz zaten taşeronuz şu an. Yine aynısı olacdak. Bir şey değişmeyecek ki. Yine bize zam yapılmayacak, yine iznimiz tatilimiz olmayacak.”

TALEBİMİZ PROBLEMİMİZİN ÇÖZÜLMESİDİR

Belediye-İş İstanbul 2 Nolu Şube Başkan Yardımcısı Ercan Gürünlü: İşten atmalar başladığından beri görüşmelerle bu problemi çözmek istedik. Her görüşmemizde belediye başkanı ‘Benim sendikayla bir problemim yok. Arkadaşları işe aldıracağım’ sözü veriyordu. Biz de arkadaşların işlerine dönebileceğini düşünüyorduk. Ama söz tutulmadı. Bu işçiler durup dururken sendikaya üye olmadı. İşçilerin çalışma koşulları gerçekten çok zordu. Bu işçiler, çöp toplayanlar, temizlik yapanlar, sokağı süpürenlerdir. Bunlar Avcılar halkına hizmet edenlerdir. Arabanın arkasında çöp topladıkları elbiseleriyle eve gidiyorlar. Çay içecek bir salonları yok. Ellerini yüzlerini yıkayacak bir lavaboları yok. İhtiyaçlarını giderecekleri bir tuvaletleri yok. Avcılar Belediyesinin temizlik işinde geçmişi aratacak koşullar yaşanıyor. Direnişle başladıktan sonra işçilere 15 dakikalık çay molası vermişler. Bu güzel bir gelişme. Bizim derdimiz problemimizin çözülmesidir. Eğer problemimiz çözülmezse önümüzdeki günlerde farklı yöntemlerle, farklı eylemlerle direnişimizi sürdüredeğiz. Çözüm noktasına gelinceye kadar mücadele edeceğiz.

Evrensel'i Takip Et