01 Mayıs 2016 03:09

Üç dilli 1 Mayıs

Suriyeli işçileri nasıl anlamalı, onlara nasıl yaklaşmalı? Bu soruya benim bir yanıtım var. Ama önce sizi 106 yıl öncesine götürmek istiyorum.

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Türkiye’deki Suriyeli işçileri nasıl anlamalı, onlara nasıl yaklaşmalı? Bu soruya benim bir yanıtım var. Ama önce sizi 106 yıl öncesine götürmek istiyorum.

106 YIL ÖNCE ‘ERGATİS’

Türkiye’de yayın yapan sosyalist Rum gazetesi “Ergatis” bakın 106 yıl önce işçilere nasıl bir çağrı yapıyor:
“...Türkiye’de işçiler değişik din ve uluslara aittir ve her türlü işte çalışırlar. Patronlar buna dayanıp işçi haklarını zarara sokar. İşverenler, işçilerin arasına düşmanlık saçmak için Rumlar veya Ermenilere, Musevilerle birlikte çalışmayın veya Türklere ‘gavurlarla’ birlikte çalışmayın der. Patronlar bu söylemlerle işçilere açlık ve fakirlik nedenlerini düşündürecek zamanı bırakmaz; daha kolay boyundurukları altında olmaları için birleşmemelerini, birbirlerinden nefret etmelerini ve ayrı kalmalarını sağlarlar. Patronlar için millet ayırımı yoktur. İşçilerle mücadele etmek istedikleri zaman derhal birleşirler… İşçiler biraz düşünseler; din veya millet ayırımının ortadan kalkması durumunda kardeş olduklarını göreceklerdir. Bütün işçiler işçi sınıfına aittir. Türk, Ermeni, Rum, Musevi işçileri; el ele verip mesleğinizin sosyalist sendikalarında birleşin ...” (25 Temmuz 1910)
Ergatis, Türkçe’de “Irgat” anlamına geliyor. Şimdi dikkatinizi Ergatis’te yayınlanan bir başka yazıya çekmek istiyorum;
“Çocuklarımız:
Fenerdeki Bomonti fabrikasında 10 ile 12 yaşları arasında 40-50 çocuk çalışmaktadır. Sabah saat 6.00’da iş başı yapar, akşam saat 19.00’a kadar çalışırlar. Öğlen için bir saat yemek molası verilir. Çoğu kez gece mesaisine de kalırlar. Çalıştıkları mekanda
köpekler bile barınamaz. Bütün gün karanlık bir odada, kırık şişelerin arasında cam parçalarının kendilerini kör etme tehlikesi içinde (ve) bira sularına batmış bir vaziyette çalışırlar …”  (8 Ağustos 2010)
Bu yazının, bira fabrikası sahibi “Mösyö Bomonti!”ye epeyce giydirdiğini de eklemiş olayım.
Ağırlıkla ceket ve şemsiye işçileri içinde örgütlenen Ergatis, işçileri hem sendikal mücadeleye sevk etmiş hem de sosyalizm fikrine kazanmak için çalışmış. Baskıcı rejim tarafından kapatılana kadar faaliyetini sürdüren gazete, sayfalarında Türkçe yazılara da yer vermiş. Çünkü amaç; farklı din, dil, milliyet ve cemaate üye işçileri tek bir çatı (sosyalizm çatısı) altında toplamakmış.
Osmanlı döneminde Ermeni, Rum, Slav, Musevi, Türk, Kürt ve diğer milliyetlerden işçileri örgütlemek sosyalistler için hiç de kolay değilmiş. Çünkü bunu hedefleyen bir sosyalistin (ya da sendikacının) en az dört dil biliyor olması gerekiyormuş; işçi sınıfı ve sosyalizm iddiasıyla yola çıkan gazetelerin de aynı şekilde sayfalarını farklı dillere açması.

VE BUGÜN...

2016 1 Mayıs’ının hemen öncesinde EMEP Küçükçekmece İlçe Örgütü’nden bir davet aldım. İlçe örgütü, Suriyeli işçilerle yapılacak toplantıya benim de katılmamı istemiş. Toplantı esnasında Arapça yazılmış bildiriler hemen dikkatimi çekti. Bildiride EMEP, Suriyeli işçileri 1 Mayıs’a çağırıyordu! Birkaç gün sonra benzer bildirilerin Antep’te de dağıtıldığını öğrendim. Arapça bildirinin Türkçe’si şöyle:
“Birlikte Daha Güçlüyüz!
Suriye başta olmak üzere bölgede yaşanan savaştan kaçarak, tarihinden, yurdundan kopartılarak ülkemize sığınmış kardeşlerimiz!
Ülkelerimizi kan gölüne çevirenler, biz işçileri ve halkları birbirine düşman ederek kan akıtmaya devam ediyorlar. Bizleri Şii, Şafii ya da Arap, Kürt, Türk diye bölüyorlar. Oysa yaşadığımız coğrafyada acının dili aynı. Şimdi ise savaştan kaçarak sığındığınız Türkiye’de sanayi sitelerinde karın tokluğuna çalışıyorsunuz. Çalıştığınız işyerlerinde alamadığınız maaşlarınız ve gördüğünüz şiddet, baskı ve hakaretler karşısında “kaçak” çalıştırıldığınız için sesinizi çıkaramıyorsunuz. Çok yüksek paralara iki üç aile aynı evi... paylaşmak zorunda kalıyorsunuz. Nasıl ki savaş kaderimiz değildiyse düşük ücretlerle köle gibi çalışmak da bizlerin kaderi değildir. İşçi sınıfının partisi olan Emek Partisi diyor ki “Dünyanın bütün işçilerinin geleceği birlikte mücadele etmeleri ile aydınlık olur. Her renk; din, dil ve milletten işçiler hakları için birlikte mücadele etmek, yan yana durmak zorundadırlar... Bu nedenle Partimiz Emek Partisi göçmen işçi kardeşlerimizi;
- Düşük ücretlerle çalıştırılmaya,
- İşyerlerindeki haksız uygulamalara,
- Mesai ücretlerinin ödenmemesine ve sigortaların yatırılmamasına
- Ev kiralarının adaletsizce yüksek olmasına ve ayrımcılığa karşı birlik olmaya çağırıyor.
Partimiz Göçmen işçilerin de partisidir bu nedenle işçi kardeşlerimizin karşılaştıkları her zorlukta yardım alabilecekleri tek adres Emek Partisi’dir. İşçi sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşmaktadır. Tüm dünya işçi sınıfın hakları için birleştiği bu günün arifesinde göçmen işçi kardeşlerimizi daha iyi bir yaşam için birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.
İnsanca yaşamak ve çalışmak için... Emek Partisi sizleri birlikte mücadeleye çağırıyor.
Barbarlık yenilecek işçi sınıfı ve halklar kazanacak...!”
Sizi bilmem ama bildirinin içeriği, ruhu, çağrısı beni 106 yıl öncesine; Ergatis’in sayfalarına götürdü. Tıpkı Ergatis’in, Rumca’nın yanına Türkçe’yi katması gibi EMEP de Türkçe ve Kürtçe bildirilerin yanına Arapça’yı eklemiş. Yani Suriyeli işçileri kendi dillerinde selamlayarak 1 Mayıs’a çağırmış.

İŞÇİ ENTERNASYONALİZMİ

Ergatis’in enternasyonalizm anlayışı da doğrusu dikkate değer. Muhafazakar Rum gazetesi Neologos (Yeni Söz) ile yaptığı polemik ise bunun en güzel örneği.
Neologos, sosyalizmin fikrinin; değişik halklardan oluşan Osmanlı topraklarında yeşeremeyeceğini söylerken Ergatis bu düşünceyi şiddetle eleştirir. Çünkü Ergatis’e göre Osmanlı’da (Türkiye’de) değişik halkların mevcut olması sosyalizm için daha elverişli bir zemin demektir...  
Ermeni, Rum, Musevi ya da Slav işçiler (ve sosyalistler) ne yazık ki artık bu topraklarda yoklar; Ergatis de öyle... Tehcir, sürgün, mübadele ve soykırımdan geriye kalanların payına ise ağır bir asimilasyon düştü.
Ama şu kadarını söyleyelim ki; 106 yıl önce Ergatis’in sayfalarında dile gelen o söz, bir işçi enternasyonalizmi dersi olarak bugüne miras kaldı;
“Bütün işçiler işçi sınıfına aittir.”
Bugün o sözün Arapça’sını kaleme alıp Suriyeli işçilere dağıtanlar doğru yolda ilerliyor. Darısı tüm sosyalistlerin başına...

ÖNCEKİ HABER

Hristiyanların Paskalya ayininde barış mesajları verildi

SONRAKİ HABER

Kalpsiz dünyanın kalbi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...