Yoldaş TAŞ
Denizli
Neredeyse saatte bir gündemin değişebildiği bir ülkede yaşıyoruz. Başkentinde son 5 ayda 3 bombanın patladığı, en kalabalık kenti İstanbul’da saldırıların düzenlendiği günlerdeyiz. Bu saldırılar sonucu iki yüzün üzerinde yurttaşının hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı, milyonlarca kişinin de ‘Acaba bu sefer nerede patlayacak’ endişesi ile yaşadığı bir ülkenin gençleriyiz.
ÜLKE NEREYE?
Diğer yandan Kürt illerinde sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar ile başlayan çatışmaların sonucunda yüzlerce kişi hayatını kaybederken, yüzbinlerce kişi göç etmek zorunda bırakıldı. Hükümet-saray birlikteliği, içeride Kürt halkının taleplerini sokağa çıkma yasakları eşliğinde sürdürdüğü operasyonlarla ezmeye çalışırken, dış politikada da ırkçı, mezhepçi ve yayılmacı bir politik hat üzerinden Suriye’de devam eden paylaşım savaşına müdahil olmaya çalışıyor. Cihadist örgütleri lojistik, askeri ve ekonomik anlamda destekleyerek, bölgesel güç olmak hayali peşinde ülkeyi savaş bataklığına doğru sürüklemeye çalışıyor.
ERDOĞAN ‘GÜZEL’ ÖZETLEDİ
Savaş politikalarına karşı çıkan akademisyenler tutuklanıyor, üniversitelerden atılıyor. Gazeteciler ‘onu öyle bırakmam’ tehditleri ile çalışıyor. Tüm bu tabloyu Erdoğan bir cümle ile özetliyor aslında bize. Ne dediğini hatırlayalım. “Ya bizdensiniz, ya teröristsiniz” sözleri hala kulaklarımızda. Demokratik hakların ortadan kaldırıldığı, taleplerin ezilmeye çalışıldığı şu günlerde işçi sınıfını, emekçileri, halkları savaş politikalarına yedeklemeye çalışıyor Erdoğan.
TGB GENÇLİĞİ NEREYE ÇAĞIRIYOR?
Bu yedekleme girişimlerini en somut görebileceğimiz yerlerden biri üniversitelerdir diyebiliriz. 13 Mart’ta Ankara’da yaşanan terör saldırısı sonrası Pamukkale Üniversitesi’nde “Savaş ve ölümlere hayır, barış hemen şimdi” diyerek AKP’nin savaş politikaları sonucu yaşanan katliamları protesto etmeye çağıran üniversite öğrencilerine bir saldırı girişimi oldu. Saldıranlar kimdir sorusu bizi polis, özel güvenlik birimleri cevaplarına götürmüyor. Sorumuzun cevabı; Türkiye Gençlik Birliği. Son dönemlerde “muhafazakarlar ile vatan cephesi kurduk” sözleri ile gündeme gelen Doğu Perinçek’in Vatan Partisi’ne yakınlığı ile bilinen bir grup. ‘Barış isteyenler PKK üyesidir’, ‘Barıştan yana olanlar terörden yanadır’, ’10 Ekim patlamasını da siz yaptınız’ gibi sözler ile kendilerince bir linç kampanyası örgütlemeye çalışmışlardı.
TAKSİM’DE MUHALİF, CİZRE’DE İKTİDAR
Gençlik mücadelesinin tarihine baktığımızda, egemenlerin savaşa kazanmakta en çok zorlandığı kesim her zaman savaşlarda kendi geleceklerinin karartılacağını bilen gençlik olmuştur. Bunun farkında olan egemenler ve başta AKP hükümeti içeride ve dışarıda savaş politikalarına gençliği kazanmak için elinden gelen her şeyi Erdoğan’ın da dediği gibi bir ‘seferberlik’ ruhu ile yapmaya çalışıyor.
Taksim’de muhalif, Cizre’de iktidar olan bir anlayış ile hareket eden TGB’ye hatırlatmakta fayda var ki, sermaye sınıfı ve işbirlikçi hükümetler savaş politikalarının yarattığı atmosferleri başta işçi sınıfının var olan haklarını geriletmek, eğitimi ve sağlığı ticarileştirmek, bugün AKP hükümetinin uygulamaya çalıştığı gibi kıdem tazminatının kaldırılması ve kiralık işçi büroları ile gençliği ve işçi sınıfını düşük ücretlerle, ağır çalışma koşullarına mahkum etmek için kullanırlar.
SAVAŞ ATMOSFERİ ALEYHİMİZE
Bugün üniversitelerde hükümetin savaş politikalarını sonuna kadar desteklediklerini belirterek gençlik içinde de şovenist söylemler ile savaş çığırtkanlığı yapan TGB’lilerin unuttuğu bir diğer şey de savaş politikalarının oluşturacağı atmosferin öğrencilerin değil iktidarın çıkarına olduğu gerçeğidir. Egemenler bu atmosferde üniversitelerin, parasız, bilimsel, demokratik bir eğitim, mali ve idari özerk üniversite talebinin bastırıldığı, barınma, ulaşım ve beslenme gibi en temel hak ve ihtiyaçların görmezlikten gelindiği, üniversitelerin üzerinde oluşacak baskı ve kaos zemini üstünden en ufak demokratik hak ve talebi şiddetle bastıracağı fırsatlar sunacağı olmasıdır.
SIRTIMIZI TALEPLERİMİZE YASLAYALIM
Güvenli, eşit ve özgür bir gelecek isteyen gençler olarak yapmamız gereken, egemenlerin ‘tek adam, tek parti’ yönetimi uğruna yarattığı savaş atmosferine karşı TGB vb. grupların yaptığı gibi savaş çığırtkanlığına değil, kendi ortak taleplerimize yaslanmak ve bu taleplerimizi barış talebi ile birleştirmektir. Aksi egemen sınıfların ve onların bekçisi AKP’nin çıkardığı yangına benzin dökmek anlamına gelir ki bu ateş de bizlerden başkasını yakmayacaktır. Bu yüzden gençlik savaştan değil barıştan yana taraf olmalı; güvenceli bir gelecek, özgür bir yaşam için barış mücadelesini bulunduğu her yerde okuluna, mahallesine ve atölyesine taşımalıdır.
Evrensel'i Takip Et