02 Nisan 2016 10:11

Kim ne der diye düşünmeyi bıraktım, özgürleştim

Ankara Sincan’da oto lastik dükkanı işleten Gülseren Aydın’la sohbet etmek için bir pazar günü işyerine gidiyoruz. Hafta sonu nedeniyle işleri çok yoğun olduğundan içerde biraz beklememiz gerektiğini söyleyerek, arkamızdan sesleniyor, “Kızlar mutfaktan çay alın.” Çayımızı alırken ağzımız açık izliyoruz Gül ablanın o koca lastikleri şipşak söküp takışını.

Paylaş

Nur AKBULUT

Ankara Sincan’da oto lastik dükkanı işleten Gülseren Aydın’la sohbet etmek için bir pazar günü işyerine gidiyoruz. Hafta sonu nedeniyle işleri çok yoğun olduğundan içerde biraz beklememiz gerektiğini söyleyerek, arkamızdan sesleniyor, “Kızlar mutfaktan çay alın.” Çayımızı alırken ağzımız açık izliyoruz Gül ablanın o koca lastikleri şipşak söküp takışını. Çaylarımız bitince geliyor yanımıza, başlıyoruz sohbete. 
Her şeyin büyük oğlunun askere gitmesiyle başladığını anlatıyor. “Dükkana bakacak kimse olmayınca mecbur kaldım” diyor. “Eşinden boşanmış ve dava açarak bu dükkânı eski eşinin elinden almış” söylentilerini soruyoruz, “Hayır doğru değil” diyerek itiraz ediyor; “Kocam kuyumcuydu ama kocamdan hiçbir şey almadım boşanırken. Benim için, paradan önce gururum gelir. Hiçbir şey talep etmedim, bir an önce boşanmak istedim.” Bir kadın olarak bu işi yaptığından dolayı hayatının merak edildiğini ve böyle söylentiler çıktığını söylüyor. 
 

BAŞTA TEDİRGİNDİM, ZAMANLA SERTLEŞTİM
Sohbetimiz yaptığı işin zorluklarına geliyor. İşe ilk başladığında nasıl zorlandığını anlatıyor; “Allah var güzel bir kadındım, 37 yaşındaydım. Eşimden yeni ayrılmışım, ne yapacağımı bilmiyorum; tedirgin ve korkaktım. Sonra baktım öyle olmuyor, daha girişken ve sert olmalıyım, zamanla öyle oldum. Doğadaki gibi, güçlü hayvanlar güçsüzleri yutuyor. Maalesef öyle bir dünya...” İşe başlarken bu kadar kaslı bir kadın olmadığını, güç isteyen bu işte fiziksel olarak da değiştiğini belirtiyor.
Başta rahatsız edenlerin –özellikle erkeklerin- çok fazla olduğunu, şimdi de nadiren benzer şeyler yaşadığını belirtiyor. Ailesinden ise karşı çıkan olmamış. Esnaflığın zor bir iş olduğunu, insanların dilinden anlamak gerektiğini söyleyen Gül Abla, “Beni rahatsız eden her müşteriyi kovamam maalesef. Ona katlanacağım 15 dakika, bazen sabrettiğim oluyor” diyor. 
 

HIRS YAPTIM BİR GÜNDE ÖĞRENDİM
“Bu erkek işi, kadın anlamaz diyen oluyor mu?” diye merak ediyoruz. Yanıtlıyor; “İlk zamanlar evet. İçeri girip ‘Usta!’ diye bağırıyor müşteri, karşısında beni görünce ‘Kamera şakası mı?’ diyor. Ben bir günde usta oldum diyebilirim, o kadar hırs yapmıştım. Bu işi öğrenmek zorundaydım. Şimdi müşterilerim benden çok memnunlar bundan eminim. Zaten şimdi 6 yıllık ustayım.” 
Onu bu kadar hırslandıranın ne olduğunu da şöyle açıklıyor: “Kadınlar genelde psikolojileri bozulduğunda ağlar sızlar zannederiz. Ama bende ters tepti. Size inat ben dimdik ayakta duracağım demek istedim.”
 

ERKEK ÇOCUĞU NİYE EV İŞİ YAPMASIN!
Ev hayatını ve çocuklarını merak ediyoruz. Gül abla anlatıyor “İki oğlum var. Ama ben çocuklarımı yetiştirirken bazı şeylere dikkat ediyorum. ‘Erkek çocuğuna hizmet edilir’ diye bir şey yok. Eli ayağı tutuyor, niye kendi işini kendi yapmasın. Ben çocuklarımla mantı açıyorum. Öyle bir algı var ya ‘erkek çocuğu iş yapmaz’ diye, niye yapmasın! Büyük oğlum arada söyleniyor ama dinlemiyorum.”
Biz röportaj yaparken bir yandan da Gül ablanın müşterileri geliyor. Bir müşteriye bir bizim yanımıza koşturuyor. Onu daha fazla meşgul etmeyip dükkândan ayrılırken bir müşteriye Gül Abla’nın işinden memnun olup olmadığını soruyoruz. “Kimseye değişmem Gül ablayı, yıllardır onunla çalışırım, ilk geldiğimde çok şaşırmıştım, ama artık alıştım” diyor. 

KİM NE DER DİYE DÜŞÜNMÜYORUM
Çevresindeki kadınların kendi hayatına imrendiklerini düşünüyor Gül abla: “Bunu hissediyorum çünkü aile, koca baskısı yok. Kim ne der diye düşünmeyi bıraktım. Bu beni çok özgürleştirdi. Biz erkekleri çok farklı yetiştiriyoruz; ‘Erkek para kazanır, kadın ona hizmet eder’ diye düşündükçe bunların değişmesi çok zor. Kadınlar kendilerine güvensinler, istemedikleri hiç bir şeyi yapmak zorunda değiller. Kimsenin kimseye vurma, şiddet gösterme hakkı yok. Bakın, erkeğin kadına demiyorum. İnsanın insana vurmaya hakkı yok. Erkekler ve kadınlar eşit koşullarda yaşamalı diye düşünüyorum.”

KADINLARLA ÇALIŞMAYI İSTERİM
Dükkanın adının neden “GÜL ABLA” olduğunu soruyoruz. “Abla” diyerek kendisini mi korumak istemişti acaba? Aslında adının Gülseren olduğunu, ama müşterilerin Gülseren’i söylemeyi beceremediğini, en son Gül abla kaldığını anlatıyor. “Tabi ‘abla’ bir mesafe de koyuyor araya, iyi oluyor” diye de belirtiyor. 
Erkeklerin sayıca fazla olduğu bir yerde çalışmanın kendisini nasıl etkilediğini soruyoruz. “İnsan biraz yırtıcı oluyor zamanla. Böyle bir meslekte bunu yapmak, güçlü olduğumu onlara hissettirmek zorundayım” diyor ama yapısını erkeksi bulmadığının da altını çiziyor: “Erkek gibi kadın diyen olsa da bazen, ben kadın gibi kadınım.” Kadın müşterilerin kendisini gördüğünde çok sevindiğini söylüyor Gül abla. “Keşke kadınlar daha fazla bu tarz işler yapsa” diyenler oluyormuş.
Müşterileriyle patron-müşteri ilişkisi kurmayı sevmiyor Gül abla, “İşte biraz önce gördünüz, bana çay getirirler. Bazen paspas atan müşteri bile oluyor. İnsanların burayı benimsemesi hoşuma gidiyor. Ben de daha rahat ediyorum o zaman” diyor. 
Yanında kadın işçi çalıştırmak isteyip istemediğini merak ediyoruz bir de. Kadınlarla çalışmayı çok istediğini belirten Gül Abla, kadın işçi bulamamaktan yakınıyor. Bir arkadaşının çalışmaya başladığını, ancak iş ağır geldiği için devam etmediğini anlatıyor.

ÖNCEKİ HABER

Kol kırılınca yen içinde kalmasın!

SONRAKİ HABER

Ekonomik Özgürlük Parantez Değil Eşit Yaşamın Önkoşuludur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...