07 Şubat 2016 12:08

Dedem Karl Marx

Paylaş

Hakan POLAT
Kayseri

Polis bir gün arama yapmak üzere bir eve girer. Duvarda duran Karl Marx portresine bakıp, “kimdir bu?” sorusuna, “Rahmetli dedem” cevabını alır.  Öfkeyle bağırır polis: Dedenin nur yüzüne bak! Hiç mi utanman yok gomunistlik, anarşistlik yapıyorsun birde!

Evet, yukarda anlatılan bu kısa hikâyeyi 80 dönemine uyarlayan da olmuştur, kendi başından geçmiş gibi anlatan da. Peki, Marx portresine pratik bir zekâyla, “dedem” diye cevap vermiş bu kişi kimdir? Mahmut Celal, Sakallı Celal!
Osmanlı’nın son aydınlarından olan Sakallı Celal, bilge kişiliği, paraya önem vermeyen, öğrenmek ve öğretmekten keyif alan, mütevazı yaşamı ile Osmanlı’nın son döneminde yaşamış önemli sosyalist aydınlarından. Ancak yazar Orhan Karaveli olmasa, tarihin bir döneminde önemli bir yer edinmiş bu şahsiyeti tanıyamayacaktık. Çünkü kitaplar ve belgeler bırakmamıştı. O nedenle bu yazımıza vesile olan Karaveli’nin Celal üzerine yayınlanmış kitabını okumanızı tavsiye etmeden geçmek ayıp olur.
SAKAL’IN SIRRI…
Varlıklı bir aileye sahip olmasının olanakları gereği de, Galatasaray Lisesi’ni tamamladıktan sonra Fransa’nın Paris kentinde Siyaset Bilimi okumuştur. Ancak Celal’in hayalleri arasında Siyaset Bilimi okumaktan öte Mühendislik vardır. Osmanlı’nın askeri ve devlet adamı Hüseyin Hüsnü Paşa’nın oğlu olmak, Siyaset Bilimini okumayı zorunlu kılmıştı! Ailesinin siyaset bilimine olan ısrarı sonrasında Mahmut Celal, protesto etmek amacıyla sakal bırakmış ve bugünde anıldığı şekliyle Sakallı Celal olmuştur! Ömrü boyunca sakalı ile kalması ya kendisine yakıştırmış olması ya da ömrü boyunca Siyaset Bilimi okumasına nasıl zorunlu kaldığını hatırlatmak içindi.
Celal, Fransa’dan sonra Galatasaray Lisesinde öğretmen olmak için o dönemin sorumlusu Tevfik Fikret ile görüşmeler yapar. Tevfik Fikret, Celal’e görevli olarak başlayabileceğini söyleyerek alt sınıflarda sorumluluk verir. Sakallı Celal, Tevfik Fikret’e, “hocam beni iyi bir öğretmen olarak görmüyor musunuz?” diye sorar. Tevfik Fikret, Celal’in değerli bir şahsiyet olduğunu düşünmesi nedeniyle onu alt sınıflara vermiştir. Fikret, “Büyükleri boş ver. Küçükler senindir. Nasıl yetiştirmek istersen sen yetiştir. Onlar daha bir fidan. Yetişkinlere bu saatten sonra ne yapsan fayda etmez” der.
CELAL’İN EĞİTİMİ…
Bu yazıyı kaleme almama iten en büyük etkenlerden birisi de Sakallı Celal’in öğretmenliğidir.
Bölgede yaşanan katliamlar içler acısı bir tablo çıkarmıştı ortaya. Devlet yapacağı katliamın ilanını, eğitime ara verdiğini öğretmenlere duyurarak yaptı. Öğretmenler öğrencilerinin başına geleceklerini hiç düşünmeden şehri terk edip gittiler. “Onlarda korkuyor ne yapsın?” yorumları da oldu, “öğretmen sadece maaş karşılığı çalışan kişiden öte öğrencilerle yaşamı paylaşan kişidir” yorumu yapan da! Öğrencileriyle kalan öğretmenler de. Olasıdır, çok iddialı olmak da istemem ancak Sakallı Celal olsa öğrencileriyle o da kalırdı!
Sakallı Celal’in paraya değer vermeyen bir kişi olduğunu söylemiştik. Karaveli’nin anlattığı, “ceketini bir yere asar, öğrencilerine; ‘paraya ihtiyacı olan varsa cebimden istediği kadar alabilir’ derdi”alıntısı bile bize bu iddiayı ortaya koymamızı sağlıyor. Kendi parasıyla öğrencilerine top ve formalar almıştır. Bugün hala ne yazık ki “boş zaman” olarak anlaşılan spora öğrencilerini yönlendirmiştir. Mollalarla neredeyse hiçbir konu da anlaşamayan Celal, futbol meselesinde de karşı karşıya kalmaktan çekinmemiştir. Futbolkulüplerinin tohumlarının atıldığı o dönemde öğrencilerine hayatın her alanını öğretmekten geri durmamıştır! Belki anlatılması gereken ama bilmediğimiz hikâyeleri de vardır.
CELAL’İN İŞÇİLİĞİ…
Bolşevik Partisi önderliğinde Rusya işçi sınıfının iktidar mücadelesi ve devrimi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini göstermiştir. İstanbul’da pek çok aydın gibi Sakallı Celalde o dönem Sovyetlerin etkisi altındadır. 1922 yılındaKomitern’in 4. kongresine katılmış, orada Lenin’le tanışma imkânına da sahip olmuştur. İstanbul’da yapılan işçi grevlerine hiç düşünmeden destek olmuştur. Hatta bir defasında İstanbul’da temizlik işçilerinin eylemine katılmış, üstüne üstlük eline aldığı süpürge ile Nişantaşı’nı temizleyerek işçilere destek olmuştur.
İlerici ve devrimci gücün; aydınlardan öte işçiler olduğunu Sovyet deneyimi sonucu görmüştür.  
Sosyalist aydınların hayatının pratik olarak da işçilerle birleşmesi gerektiğini düşünen Celal, öğretmenlik hayatına son vererek fabrika işçisi olmuştur. Aydın’da çalıştığı incir fabrikasında da “iş kazası” sonucu parmağını kaybetmiştir. Ancak hedeflediği sosyalist topluma göre yaşamayı kendisine görev edinmiş Celal için bu durum çok da üzücü olmamıştır. İşçi sınıfının yeni yeni geliştiği o günlerde sınıf ile hayatını bir arada götürmeden “devrimci”, “aydın” olunamayacağını göstermiş ve ona uygun yaşamıştır.
HİKÂYEYE DÖNECEK OLURSAK…
Yazımızın başında yer verilen hikâyeye dönecek olursak, Celal’in evi polisler tarafından basılır. Nedeni ise Celal’in fabrikada çalıştığı parayı köylülerle paylaşıp “gomunist” fikirleri yaymaktır. Hayatını anlattığımız bu kısa bilgiler ışığında yaşamış olan Sakallı Celal günümüz aydınları ve gençleri için önemli anekdotlar içermektedir. Sınıfa bağlılık, onunla birlikte mücadele yürütmek şiarıyla yaşamından kısa bir kesit sunduğumuz bu özel kişilik Türkiye halklarının önünde ilk yaşamsal örneklerden biridir.

ÖNCEKİ HABER

Bütünlemeler bitti sıra barış mücadelesinde!

SONRAKİ HABER

Bilimi, Barışı, Özgürlüğü Savunmaya!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...