07 Şubat 2016 12:00

Bir Kadının Hayatı ve Bağdat Caddesinin Marka Değeri

Paylaş

HİLAL KILIÇ
Hacettepe Üniversitesi

Bu yazı bu sayfalarda okuyacağınız bilmem kaçıncı tecavüz yazısı olacak. Hikaye tahminlerinizin aksine bir süreç içermiyor. Gece evine dönmek için yürüyen genç bir kadın, eli bıçaklı bir adam, ölüm tehdidi, gasp, tecavüz. Olayı duyduktan sonra "oh neyse ki ölmemiş" diyoruz derin bir iç çekerek. Artık ölmediğimize sevinerek yaşıyoruz günlerimizi. Yaşamaktan algıladığımız tek şey tüm gün başımıza türlü bela gelse de, ülkenin dört bir yanında çığlıklar yükselse de akşam yatağımıza dönebilmek olmuş.
İstanbul'un "en nezih" caddelerinden Bağdat Caddesi'nde yaşanmış tecavüz olayı. Mahalleli, belediye başkanı, herkes şokta tabi. En marka kıyafetleri ile her gün salına salına dolaştıkları, en iyi kahveleri içtikleri, her adımlarında elitliklerine +1 puan ekledikleri, her magazin programının en az bir ünlüye rastladığı cadde burası. Yirmi yıl belediye başkanlığı yapmış Selami Öztürk, hemen klavyesine koşup "Olay Bostancı'da bir ara sokakta oldu, marka değeri olan bir caddeyi harcamayın" demiş. Ama ağzından 19 yaşındaki genç kadının harcanan hayatına, psikolojisine dair tek bir cümle dökülmemiş!
HANGİ SAATTE TECAVÜZ ETMİYORSUNUZ?
Olayın devamı yine bildiğimiz şekilde ilerliyor. Ülkenin yarısı bir diğer yarısını gece dışarıda olduğu için bir genç kadına tecavüz edilemeyeceğine ikna etmeye çalışıyor! Sosyal medyada polemikler birbirini kovalıyor. Güzel bir cevap vermiş bir arkadaşımız; "Siz hangi saat aralığında tecavüz etmiyorsunuz? Biz ona göre ayarlayalım kendimizi."
Tüm bunlar olurken tecavüzün faili savunmasında "pişmanım" demiş. Bunu söylerken neler düşünmüş olabilir diye soruyor insan kendine. Binlerce defa hafifletici sebepler üretilerek cezaları azaltılan hemcinslerini olabilir mi acaba? Kadına dair her meselede gözünü, kulağını kapatan yargıyı ya da ataerkil kodlarına sıkı sıkıya sarılmış, bir şekilde kadını suçlayacak bir şey bulabilecek çevresini mi? Bu arada tecavüzcü Cengiz A. vatan, millet sevdalısı, kaytan bıyıklı adamlardanmış. Hani şu Özgecan'ın failleri gibi. Zaten bu olayları birbirinden ayrı değerlendirmek mümkün olmayacaktır. Ortak bir zihniyetin ürünüdür tanık olduklarımız. Yaşananları bir anlık hata, nefse yeniklik, göz dönmesi şeklinde açıklamak demek bu zihniyeti kabullenmek olacaktır. Çokça kez dediğimiz gibi kadın cinayetleri politiktir, insanlık suçudur.
AĞACI KÖKÜNDEN KURUTMALI
Önümüzdeki hafta Özgecan Aslan'ın ölümü üzerinden tam 1 yıl geçmiş olacak. Geçen yıl bu zamanlar Özgecan'ı yazdık bu sayfalara. Türkiye'nin dört bir yanından yükselen Özgecan çığlıklarını anlattık. Ve sonra sormuştuk eğer Özgecan yaşasaydı ve o mahkemeye gitseydi ona neler soracaktınız diye. 19 yaşındaki E.F.B.'ye yöneltilen sorular, yapılan yorumlar bir yıl önce sorduklarımıza cevap niteliğinde. Halbuki E.F.B.'yi Özgecan'dan ayıran tek nokta yaşıyor olması, elbette bu yaşamdan ne anladığımıza bağlı olarak değişebilir. Böyle bir hükümet hala varlığını sürdürüyorken, yargının hafifletici sebeplerine her gün bir yenisi ekleniyorken, ataerkil köklerinden büyümüş bir çınar ağacı olduğunu söylediğimiz bu sistem hala hayatlarımızı gölgeliyorken idam cezası, hadım etme talepleri kurtuluşumuz olmayacaktır. Anlık çözümlere, öfke patlamalarına değil, yineliyoruz ki bu ağacı kökünden kurutmaya ihtiyaç vardır. Gece dışarıda olduğu için, mini etek giydiği için, kahkaha attığı için, kırmızı ruj sürdüğü için hiçbir kadına tecavüz etme hakkını, onu rahatsız etme hakkını kendinizde bulamazsınız. Sadece nefes alabildiğimiz için, hala tek parça olduğumuz için derin bir oh çekmeyi reddediyoruz. Bu çınar ağacının kökünü kuruttuğumuzda, gölgesini üzerimizden çektiğimizde işte o gün derin bir oh çekeceğiz.

 

ÖNCEKİ HABER

Bursa'dan Mesaj Var

SONRAKİ HABER

Filmin Adı Ne?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...