09 Nisan 2012 11:22

Rusya’da efsanenin (din) dönüşü

Bolşevik devrimi, devletle birey arasındaki mesafenin azaltılması devrimiydi. Dolayısıyla Lenin’in deyimiyle devletin özel formasyonları ya da ideolojik araçları, toplum yararı gözetilerek yeniden şekillendirilmişti. Artık iktidar, kurulan Sovyetler aracılığıyla işçi ve köylülere tevdi edilmişti.Devletin ideolojik araçları ara

Rusya’da efsanenin (din) dönüşü
Paylaş
İsmet Konak

Bolşevik devrimi, devletle birey arasındaki mesafenin azaltılması devrimiydi. Dolayısıyla Lenin’in deyimiyle devletin özel formasyonları ya da ideolojik araçları, toplum yararı gözetilerek yeniden şekillendirilmişti. Artık iktidar, kurulan Sovyetler aracılığıyla işçi ve köylülere tevdi edilmişti.
Devletin ideolojik araçları arasında ön plana çıkanlardan biri de kiliseydi. Kilise, bir nevi yalnızlığa itilmişti. Zaten laiklik demek, dinin kendi başının çaresine bakmasıdır. Sovyet devlet politikası da, dinin kalbe sıkıştırılmasından oluşuyordu. Bu bağlamda, kapitalist sistem yalnızca ekonomik sermayenin piyasa oluşturması değil, aynı zamanda dinin de bireyin yüreğinden silahlanarak çıkması ve bu piyasada mevzi kazanmasıdır.
Orhan Veli’nin bir sözü vardı, “Gemliğe döndüğünde denizi göreceksin, hiç şaşırma!” diye. Kilise de, bizi hiç şaşırtmadı. Bugünlerde Rusya’da kilisenin siyasi söylemlerle gündeme gelmesi, Sovyetlerde biriken ‘teokratik öfke’nin dışavurumudur. Her tarafta protesto var; halk, oligarşik diktanın uygulamalarından rahatsızken, kilise çıkıp “protesto etmeyin, dua edin” çağrısında bulunuyor. Halbuki Patrik Kiril, 1905 Devrimi’nde Papaz Gapon’un yaptığı gibi halka destek verebilirdi.
Milyarder kelimesi kendi başına, yaradılış teorisine terstir. Tanrının yarattığı doğal kaynaklara saldır, işlet, haksızca kazanç sağla, milyarder ol ve saraylarda geceleri tanrıya dua et. Ertesi gün kiliseye de bağışta bulun. Halktan nasıl bir dua beklersiniz ki daha. Kilise, her haliyle çarlık dönemine dönüş yaptı. Nazım Hikmet şunu söylüyordu: “Artık saray, güneştir. Asalet ve ruhban bu güneşin etrafında tavaf etmekte ve ışıklarını ondan almaktadır.” Tıpkı Gapon’un Ukrayna’da ziyaret ettiği din adamının anlattıkları gibi. İnancını tazelemek için gittiği din adamı, bir azizin atının izini ziyarete gelenlere sattığı mumlardan çok para kazandığını ve zengin olduğunu anlatmış.
Sergey Mitrohin’in analizine göre şu an kilisenin işlettiği oteller ve sattığı içme suları var. Yeni Rusya, Tanrıyı bireye anlatmak için 20 yılda 23 bin kilise yaptırdı. O para, 5 milyon evsize verilseydi Tanrı adına daha iyi bir sevap olmaz mıydı? Oysa bireyin yüreğinde gizlidir herşey. Varlık ve yokluk orada saklıdır. Ne bizdeki 80 bin cami, ne de İsrail’deki havralar bu hisse şamil olamazlar. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey diyor ya “Kendime bir saray yapıp da, yanına bir de cami yapmazsam Allah’a karşı utanırım.” Sanırım Allah, kendisi için saray yaptıran bir kula ihsan eylemez.
Patrik Kiril’in son dönemdeki tezkirelerinden biri de Çernobil’di. Ona göre Tanrı, Sovyetler Birliği’ni bu olayla cezalandırmıştı. Eğer bu mantıkla gidersek, Tanrı’nın Sovyet sonrası Rusya’dan memnun olduğunu söylemeliydik. Ancak, meydana gelen metro patlamaları, Çeçen savaşlarındaki hazin ölümler hiç de memnun olduğunu göstermiyor. Aslında Einstein, Tanrı konusunu yıllar önce açıklığa kavuşturmuştu: “Var olan herşeyin uyumlu birlikteliğiyle ortaya çıkan Tanrı’ya evet, ama insanların günlük işleriyle ilgilenen cezalandırıcı ve mükafatlandırıcı Tanrı’ya hayır.

ÖNCEKİ HABER

Mısır’da seçim gerginliği yükseliyor

SONRAKİ HABER

Bir kez daha Buika

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...