07 Aralık 2015 10:09

Çukurova’dan Orhan Kemal Geçti

Adana’nın taşlı yolları, Arnavut kaldırımları, fayton arabaları, sivrisineği-sıtması ile hayatı yoksullar için cehenneme çeviren sarı sıcağı, bire üç veren tarlaları, portakal bahçeleri, taş köprüsü, çırçır prese fabrikaları, işçileri, patronları, ağası, ırgatı, marabası ile bir bütün olarak Çukurova’yı yansıtan Orhan Kemal bir kez daha 'Orhan Kemal Edebiyat Festivali'nde anıldı.

Paylaş

Halil İMREK
Adana

Çukurova İlçe Belediyesi tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen Orhan Kemal Edebiyat Festivalinin bu yılki teması “Kadın ve Barış” oldu. Üç gün süren festival kapsamında yapılan etkinliklere yoğun katılım oldu. Şiir dinletisi, müzik, film gösterimi ve Orhan Kemal’in öykü, romancılığının ele alındığı festival, hem konukları hem de izleyicileri memnun bıraktı.

ORHAN KEMAL’İN ÖYKÜCÜLÜĞÜ ELE ALINDI

Orhan Kemal dört büyük usta arasında yer alıyor

Festival kapsamında Orhan Kemal Öykücülüğü konuşuldu. Gazeteci Mazlum Vesek’in moderatör olduğu söyleşiye Yazar Tahir Şilkan ve Yazar Hasan Özkılıç katıldı.

Zahit romanı 2013 yılında Orhan Kemal Roman Ödülüne layık görülen yazar Hasan Özkılıç, Orhan Kemal’in çok üretken bir yazar olduğunu ve toplam 250 öykü yazdığını söyledi. Orhan Kemal’i dört büyük usta içinde gördüğünü belirten Özkılıç, bunların Memduh Şevket Esendal, Sabahattin Ali, Sait Faik ve Orhan Kemal olduğunu söyledi. Özkılıç, öykü, roman yazmak isteyen günümüz gençlerin bu dört büyük edebiyat ustasını iyi incelemesi gerektiğinin altını çizdi.

'ORHAN KEMAL ÖYKÜ KONUSUNDA İNATÇIYDI'

Orhan Kemal kuşağı yazarlarının birçok baskı gördüğünü söyleyen Özkılıç, ikinci dünya savaşında Hitlerin geleceği ve faşist bir düzen kurgulandığını belirtti. 1940’larda birçok yazarın tutuklandığını, baskılar ve zulümler gördüğünü anımsattı. Orhan Kemal’in ilk öyküsünün Yeni edebiyat dergisinde 1940 yılında yayınlanan balık adlı bir öykü olduğunu hatırlatan Özkılıç, 1940 yıllarında öykü yazan çok az yazarın olduğunu ama daha çok şiir yazıldığını, Orhan Kemal’in de bu yüzden önce şiirde ısrar ettiğini ancak Nazım Hikmet’in öyküye yönlendirmesinin isabetli olduğuna değindi. Asım Bezirci’nin Evrensel Basım Yayımda çıkan Orhan Kemal kitabını izleyicilere öneren Özkılıç, “Orhan Kemal’in 1949 yılında ilk kitabı yayınladığında 35 yaşındadır.  Daha sonra 12 yıl içerisinde 48 öykü kitabı yayınlanıyor. 12 yılda 48 kitap üç yılda ise hiç kitabı yayınlanmaz. Ama o öyküde ısrar ediyor.  İnatçı ve yoğun bir çalışma dönemine giriyor. Çok verimli ve üretken bir yazardır. Kısa dönemler çok kitap sığdırmıştır. Bazı yıllar iki üç kitap yazmıştır. Romanlar dışında on dokuz öykü kitabı yayımlanıyor. Yokluk ve yoksunluk içinde ama yazdıklarından ödün vermeden, yazdığı gibi yaşayarak üretmeye devam etmiştir” dedi. Özkılıç, Orhan Kemal’in 1970 yılında Bulgaristan’da öldüğünü ve işçilerin bir kartona “Biz işçiler hatıran önünde saygıyla eğiliyoruz” yazdığını kendisinin de saygıyla andığını belirtti.

'ORHAN KEMAL TERCİHİNİ İŞÇİ VE EMEKÇİDEN YANA YAPTI'

Yazar Tahir Şilkan da Orhan Kemal adının verildiği bir salonda Orhan Kemal Edebiyat festivalini gerçekleştiriliyor olmasının önemli olduğunu söyledi. Adana’nın Yüreğir ilçesinde bir caddeye Orhan Kemal’in adının verilmesinin, Çukurova belediyesinin toplantı salonuna Orhan Kemal adını vermesinin önemli olduğunu ama bunun yetmeyeceğini vurgulayan Şilkan, Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinin adının Orhan Kemal Fen Edebiyat Fakültesi olması gerektiğini söyledi. Bunu mücadelesinin verilmesini istedi. Orhan Kemal’in sadece edebiyat fakültelerinde değil, İktisat ve sosyoloji fakültelerinde de ders kitabı olarak okutulması önerisi yaptı. Şilkan, Orhan Kemal’in gerçekten kendisine ait bir roman evreni kurduğunu ve dünya çapında bir yazar olduğunu söyledi. Orhan Kemal’in "Bereketli Topraklar Üzerinde" romanı ile John Steinbeck'in “Gazap Üzümleri” romanı kıyaslandığında Orhan Kemal’in öne çıkacağına vurgu yapan Şilkan, “Orhan Kemal Balzac ekolünde gelen, gerçekçi edebiyatın temsilcisidir. Başak bir edebiyat yapamaya çalışmıştır. Sınıftan işçi ve emekçiden yana açık taraf olarak safını belirlemiştir. Orhan Kemal tercihini çok açık yapmıştır. Ağalardan, beylerden patronlardan yana değil işçilerden, ırgatlardan emekçilerden yana olmuştur. Kitaplarının adına dahi bakılırsa bu tercihi görülür. Orhan Kemal İstanbul Cibali tütün fabrikasının arkasında yoksul bir semtte yaşamıştır. Kendisine sormuşladır. Hilton’da Vehbi Koç’la oturup yemek yemeği mi yoksa Haliç’in kıyısında Cibali de tahta bir masada işçi ile yemek yemeği mi tercih ediyorsun. Benim tercihim Cibali’de Mustafa’nın tahta masasında tütün işçisi ile yemek yemektir demiştir. Orhan Kemal’in çeşitli işlerde çalıştığını işçilik yaptığını söyleyen Şilkan onun için yazarken içeriden ve tanıdığı, bildiği kendisinin de yaşadıklarını yazdığının altını çizdi.

Orhan Kemal’in örgütlü partili bir yazar olduğunu vurgulayan Şilkan, ekonomik sıkıntılarına rağmen bir çok yere borçlanmak durumunda kalmasına rağmen parti aidatını hiç aksatmadığını ve partiye borçlanmadığını söyledi. 

'EMEĞİN VE HALKLARIN KARDEŞLİĞİNİN YAZARIYDI'

Orhan Kemal’in içinde yaşadığı toplumun ekonomik, sosyal bütün sorunlarına değindiğini romanlarında, öykülerinde, emek sömürüsü ve değişik halklar ve inançların yer bulduğunu hatırlattı. Orhan Kemal’in romanlarında, Kürt, Türk, Arap her millette halkın olduğunu anlatan Şilkan, Orhan Kemal halkların kardeşliğinden yanadır. Aynı avluda, Kürt, Ermeni, Boşnak, Arap hepsi farklılıkları ile bir adadır. Orhan Kemal onları emekçi olmaları ile emek kardeşliği ile bir arada nasıl birleşebileceklerini göstermiştir. Orhan Kemal bu düzenin değişmesi gerektiğini söyler. Ve bunu yazar. halktan yana insandan yana, emekten yana, güzellikten yana bir düzen kurulacağını söyler buna inanır ve bunu yazar” dedi.

BEREKETLİ TOPRAKLAR ÜZERİNDE FİLMİ GÖSTERİLDİ

Orhan Kemal’in en önemli romanlarından olan Bereketli Topraklar Üzerinde, Erden Kıral tarafından yönetilen 1979 yapımı drama filmidir. Orhan Kemal'in aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Film, Çukurova'ya gelip ağır şartlar altında çalışan Köse Hasan, Pehlivan Ali ve Yusuf adlı üç arkadaşın başından geçenler konu edilmektedir. Yönetmen Erden Kıral tarafından 1979 yapımı drama filmi Çukurova gerçeğini çarpıcı bir şekilde ortaya seren sinema filmi 1980 sıkıyönetimi tarafından yasaklanmıştı. Darbeci Kenan Evren, filmi yasaklama gerekçesinde, “Adam işten atıldı diye gidip harman yakıyor, fabrikadan atılan da fabrikayı mı yaksın” demişti.  Aradan geçen yıllardan sonra tekrar gösterime giren filmin orijinal hali festival kapsamında gösterildi.

ERDEN KRAL: İYİ YAZARLARLA ÇALIŞTIM İYİ FİLMLER YAPTIM

Bereketli Topraklar filminin Yönetmeni erden Kıral, orijinali gösterilen film öncesi bir konuşma yaptı. Kıral, “Bereketli Topraklar Üzerinde” romanın Orhan Kemali ’in ve edebiyatımızın en büyük eserlerinden biri olduğunu söyledi.  Romanın tam bir başyapıt olduğunu söyleyen Kıral, kitaptaki olayları azaltarak daha çok insan ruhuna ve insan karakterine yoğunlaşarak filme çevirdiklerini söyledi. 

Yönetmen Erden Kral, Dünya Sinema tarihinde Menderes Samancılar’ın oynadığı karakterin hasta kişiyi sırtlayıp tuvalete götürmesi sahnesinin uzun zaman yazıldığını ve konuşulduğunun bilgisini verdi. Romanda inanılmaz güzel sahnelerin ve karakterlerin olduğunu bunları olabildiğince sinemaya yansıtmaya çalıştıklarını söyledi. İyi yazarlarla çalıştığını, iyi yazarların yazdıklarını film yaptığını belirten Kral, “Ben büyük yazarlarla çalıştım. Orhan Kemal bunların başında belir. Ancak büyük yazarlarla çalışmak aynı zamanda cesaret işi. Çünkü her an onla sizin omzumuzda, tepenizde siziz seyrediyorlar. Hem çekim sırasında hem senaryo sırasında. Buna rağmen ben bütün bu büyük yazarların eserlerinden yüzümün akıyla çıktığıma inanıyorum. Sanatçının görevi, bu dünyada ayrılmadan önce ardında, arkasında insanlık için bir eser bırakmak. Biraz iyilik biraz bilgi bırakmaktır. Bu romanda bana bunu öğretmiştir. Bu filmde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.

Orhan Kemal Edebiyat Festivali kapsamında “şiir saati” adlı etkinlikte şair Şükrü Erbaş ve şair Haydar Ergülen izleyicilerle söyleşti ve şiirlerini paylaştı. Erbaş, Tahir Elçi katliamını lanetlerken, Ergülen’de can Dündar ve Erem Gül’ün tutuklanmasını kınadı.

ŞİİRİN ÜÇ DÖNEMECİ VE DÖRT YAZARI

Şair Şükrü Erbaş, ilk okuduğu kitapların Orhan Kemal ve Yaşar Kemal’in kitapları olduğunu söyledi. Orhan Kemal’in aklında, ruhunda ve yazdıklarında yer edindiğini söyleyen Erbaş, çağdaş şiirin başlangıç çizgisini Nazım Hikmet’in oluşturduğunu belirtti. 

Erbaş, şiiri üç dönemece ayırdı ve bunu şöyle sıraladı: Başlangıç çizgisi olarak Yunus Emre var. Olağanüstü büyük bir şiir kurmuştur. Yedi yüz yıldan fazladır bir şiirin yaşıyor olması bu şiirin gücünü gösterir. İkinci dönemeç yakın zamanlarda yaşamış olan Karacaoğlan ve Pir sultan Abdal’dır. Bunlar şiirimizin iki büyük dönemecini oluştururlar. Üçüncü dönem ise Nazım Hikmetin kurduğu, oluşturduğu çizgi, dönemeçtir. Bu saydığım üç dönemeç ve dört isim, kendisinden sonra şiir, yazı, roman, öykü, yazan herkesin kaçınılmaz olarak doğal öğretmenleri, baş öğretmenleridir. Siz hiç okumamış olsanız dahi sizin alt bilincinizde kalbinizde, genlerinizde bir çınlama olarak bu şiirler size müdahale edecektir, seslenecektir. Yazdığınız düşündüğünüz her şeyi etkileyecektir. Siz bunu fark edersiniz veya fark etmezsiniz bu ayrı mesele. 

Ülkenin açık bir hapishaneye dönüştüğünü, bir kan gölüne çevrildiğini, faşizme doğru gittiğini belirten Erbaş, Diyarbakır Baro Başkanı avukat Tahir Elçi’nin alçakça katledildiğini hatırlattı. Böyle bir dönemde bu tip etkinliklerin anlamlı ve önemli olduğunu vurguladı. Edebiyatın ve sanatın kuracağı ilişkinin çarpıcı olacağını söyledi. 

Erbaş Arthur Müller’in bir sözünü hatırlatarak konuşmasına son verdi. Eskiden insanlar hayatlarından memnun değillerse devrim yaparlardı. Şimdi alışverişe çıkıyorlar. Müthiş bir hafıza kaybı yaşanıyor. İşte şiir, öykü roman, bir bütün olarak sanat edebiyat bu hafıza kaybını önlemek için önemli bir alandır. Ve şiirsiz kalmayalım” dedi.

'ORHAN KEMAL’İ ŞAİRDEN DE SAYARIZ'

Şair Haydar Ergülen ise Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasını şiddetle kınayarak konuşmasına başladı. Türkiye’de adaletin, yargının baştakinin iki dudağı arasında olduğunu söyleyen Ergülen, “Tepedeki ben size göstereceğim diyor. Mahkemelerde tutukluyor. Bu utanç verici bir durum. Böyle bir adalet, böyle bir yargı ve böyle bir düzen olamaz. tam bir diktatörlük rejimi. Şiddetle kınıyorum” dedi.

Orhan Kemal’in büyük bir halk yazarı olduğunu söyleyen Ergülen, her ne kadar Nazım Onun öykü yazmaya yönlendirdiyse de onun şairden de sayılabileceğini söyledi. Orhan Kemal'in okuma zevkinin gelişmesinde önemli bir rolü olduğuna dikkat çeken Ergülen,  bir kuşağa okumayı aşıladığını ifade etti.

Ergülen Cumhuriyet dönemi şiirinin kendisi için üç aşamalı olduğunu söyledi ve bunu şöyle sıraladı. Birinci Yeni, İkinci Yeni ve Gezi Direnişinin Türk şiirinin en büyük kalkışmaları olduğunu belirtti. Söyleşinin ardından Şair Erbaş ve Ergülen, şiirlerini okudular.

ÖNCEKİ HABER

Gözaltıları protesto ederken darbedilerek gözaltına alındılar

SONRAKİ HABER

Soma öykücüleri Eskişehir’de buluştu: İş cinayetlerinde taşeronlaştırmanın rolü büyük

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa