03 Ekim 2015 15:48

İşyeri de sokak da yoruyor

Bayram vesilesiyle, çalışmadıkları için, belki daha çok vakitleri olur, buluşur ve uzun uzun konuşuruz kadınlarla diye düşündük, ama yine olmadı.

Paylaş

Sema BARBAROS

Çağlayan’da kadın işçilerle buluşmanın zorluklarını Ekmek ve Gül sayfalarından daha önce de paylaşmıştık. Bu kez bayram vesilesiyle, çalışmadıkları için, belki daha çok vakitleri olur, buluşur ve uzun uzun konuşuruz kadınlarla diye düşündük, ama yine olmadı.
Eve gelen misafirler, çalışırken yapılamayan ev işleri, okul hazırlıkları dört bayram gününe sıkıştırılmış. Kadınların dinlenmek bir yana, iki kat efor sarf ettikleri günlere dönmüştü bayram günleri. Biz yine çalışma gününün o kısa yemek molalarına sıkıştırmak zorunda kaldık görüşmelerimizi.

TEKSTİLİN TOZU, KİRİ, DUMANI YORUYOR
Öğle arasında Asiye geldi önce; 23 yaşında, 7 yıldır tekstilde çalışıyor. Tekstile ailesinin okulu bırakıp çalışmaya zorlaması nedeniyle başlamış Asiye. Samimiyetle konuşuyor: “Her gün evden çıkarken beddua ile çıkıyordum. Aileme az beddua etmedim ama sonra sanırım alıştım. Geçti o sitemlerim. Şimdi memnun muyum, değilim. Bir fırsat olsa bırakacağım bu işi. 7 yıllık işçiyim. Beş yıl sigortasız çalıştım. O yaşlarda zaten pek gerekli gelmemişti sigorta. Sigortamın maaşa eklenmesi çok daha cazipti. Zaten düşürüyordu maaşı.” Burası yerine nerede çalışmak istediğini soruyoruz. Bir mağazada satış elemanı olarak çalışmak istediğini söylüyor. O işin de kolay olmadığını biliyor ama tekstilde “toz, kir, duman, kaba davranışlar” onu artık çok yormuş. Mağazada uzun saatler ayakta kalmak zorunda olsa da bunun daha kolay olacağını düşünüyor.
Asiye Çağlayan’da çalışıyor, yaşıyor; arkadaşlarıyla oturup sohbet etmek için de Çağlayan’ı tercih ediyor. Tüm yaşamı burada kurulu. Önceleri Ümraniye’de yaşadığını, o vakitler ailece Diyarbakır’a döndüklerini ancak geri dönmek zorunda kaldıklarını anlatıyor: “Tüm aile Diyarbakır’a döndük, belki geçim daha kolay olur diye. Ama olmayınca bir yıl sonra İstanbul’a geri döndük. O zamandan beri hep buradayız.”
Asiye için sadece işyeri değil, işyerinden eve giderken yaşadıkları da sinir bozucu. Başından bir çok olay geçtiğini belirterek, korkarak eve gitmekten yorulduğunu söylüyor. Bir akşam işten çıkıyor. Evi de öyle çok uzak değil. Adamın biri ona bir kağıt uzatmaya çalışıyor. Asiye çok korkuyor, bağıracağını söylüyor. Adam ısrarcı, koşarak halasının binasına girip bekliyor. Adam vazgeçince eve gidiyor. Kimseye de anlatamıyor. Bir daha da görmüyor adamı ve o kağıtta ne yazdığını da hiç bilmiyor. “Böyle olaylar çok yaşanıyor” diyor Asiye, tekstilde tozdan, dumandan bıktığı kadar sokağın karanlığından, tehlikelerinden de bıkmış anlayacağınız.

‘ERKEKLERİN AĞZI BOZUK, ÇEKİNİYORUZ’
Dilan 12 yaşından beri tekstilde çalışıyor. Dilan uzun çalışmaktan, işin yoruculuğundan çok, kötü muameleden rahatsız. İlk işe başladığında ustadan yediği tokadı anlatıyor: “Usta hiçbir şey sormadan bir tokat attı. Tabi ben işi bıraktım. Ama hâlâ hatırımda o tokat.” Dilan evin geçimini omuzlamış. Bir abisi cezaevinde, diğeri askerde. Her ay onlara düzenli para gönderiyor. Bir yandan geçim zorluğu diğer yandan hem işyerinde hem de sokakta kadınların yaşadıkları onun için de çekilmez hal almış. “Çağlayan’ın hırsızı, tinercisi, sapığı çok” diyor. Dilan da başından geçen bir olayı birkaç cümle ile hızla anlatıyor. İşten ancak akşam onbirde işten çıkıyor. Maaşını almış. Tiner çeken bir genç yolunu kesiyor. Dilan tedirgin ama bağırıyor. Mahalledekiler hemen toplanıyor...
“Çağlayan’da yaşam çok kolay olmuyor yani” diye özetleyiveriyor düşüncelerini. Çünkü hem mola zamanı doluyor, iş başlayacak, hem de aslında herkesin yaşadığından farklı bir şey yaşamadığını düşünüyor.
Dilan’la zor çalışma koşullarını, sokakta işyerinde erkeklerin hayatı zorlaştıran daha da zorlaştıran tutumlarını konuşurken, o vakte kadar yanımızda sessizce duran 19 yaşındaki tekstil işçisi de söze giriyor. İsminin yazılmasını istemiyor ama. Zaman darlığından dolayı uzun uzadıya konuşamadığımız bu genç kadın, iki yıldır Çağlayan tekstil atölyelerinde çalışıyor. İşyerindeki en büyük sorunlardan birinin erkeklerin de kadınlar tuvaletini kullanması olduğunu söylüyor. “İtiraz etmiyor musunuz?​” diye soruyor Dilan. Şöyle yanıtlıyor: “Ustabaşları görüyor zaten, çok küfür ediyor erkekler, arkandan çok laf söylüyorlar, çekiniyoruz. Yüz kişi çalışıyoruz. Kadınlar bu durumdan şikâyetçi ama bir şey diyemiyoruz. Ağızları o kadar bozuk ki…”
Bütün bunlara karşı neler yapabileceğimizi konuşmak üzere, bu sohbeti bir evde devam ettirmek üzere anlaşıyoruz. Onlar da işe dönmek için ayrılıyorlar yanımızdan.

ÖNCEKİ HABER

Hem sağlığımdan hem işimden oldum

SONRAKİ HABER

Galatasaray, Sneijder'in sözleşmesini 2018'e kadar uzattı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa