20 Ağustos 2015 00:50

Dersim'in divane delileri

Paylaş

Sennur SEZER

Tunceli’yi ya da Dersim’i  gördünüz mü? Şehrin ortasında  dünyanın haline şaşıyormuş pozunda bir adamın heykeli vardır. Sorduğunuzda tek yanıt alırsınız sorunuza: Şewuşen. Heykeli Kamer Genç yaptırmış. Kimliğini merak edip başka sorular da soracaksanız, en yakın kahveye oturmanız gerekecektir, çünkü Şewuşen ya da Seyit Hüseyin öyle üç sözcüğe öyküsü sığdırılacak biri değildir. Anlatılanları belki ünlü Halife Harun Reşid döneminin meczubu Behlül-ü Dâna/Divane ile karşılaştırabilirsiniz. Bu adam Tanrı’ya sevgisinden dengesini yitirmiş bu yüzden kimileri onu Bilge Behlül (Behlül-i Dâna) kimileri Çılgın Behlül (Behlülü Divane) diye çağırırmış. O da nasıl çağrıldıysa bu ada uygun davranırmış; ya bilgece, ya divanece...

Şewuşen, Seyit Hüseyin ya da kimliğindeki adıyla Hüseyin Tatar, 1930 doğumlu. Mazgirt’e bağlı Beydamı köyünden. Kureyşan Aşireti’nden. İyi bir kerpiç ve duvar ustası. Söylendiğine göre askere gidip geldikten sonra ruh sağlığı bozulmuş. Bir ara Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesinden üç öğretim üyesi Seyuşen’in belgesel filmini çekmeye karar vermişti. İnsanın Deli Dediği adlı proje Egemen Adak ve Kumru Berfin Emre tarafından yürütülüyordu, projenin danışmanı ise Prof. Dr. Bahar Gökler’di. (Projenin şu andaki durumunu bilmiyorum.)      Şewuşen’in hastalığının en önemli nedeninin 1938 Dersim İsyanı’nda birçok yakınını kaybetmesi ya da tanık olduğu olaylar olduğu da varsayılabilir.  

ŞEWUŞEN’İ BİR DELİ ÖLDÜRDÜ

Şewuşen çevresinden saygı görür. Pek konuşmaz, ancak sevdikleriyle konuşur. Araçlarına davet edenlerin araçları arasında seçim yapar. Dilenmez, kimseyi rahatsız etmez, kimseye zarar vermez, gururludur. Girdiği aşçı ya da lokantalarda çağrıldığı her masaya gitmez, ısmarlanan her çayı içmez. Ancak kalbi temiz olanların ikramlarını kabul ettiği söylenir. Onun deli değil veli olduğuna inanılır kısacası.  

Rivayetlere göre çaresiz denilen hastalıklara şifa vermiş, bazı olayları önceden bilmiştir. Kendi ölümü için de, “Ben kolay kolay ölmem, beni ancak bir deli öldürebilir,” demiş. Gerçekten Tunceli’ye atanan ruh hastalıklı bir öğretmen, 1994’te gece sokakta yatan Şewuşen’in başını taşla ezerek öldürmüştür.  

Şewuşen artık bir roman kahramanı. 1965 yılında Dersim’in Hozat ilçesi Pakıra köyünde doğan Nurettin Aslan sayısı pek de az olmayan (Müslim, Kezo/Kazım, Baba Bertal, Deli İbo/Abo vb.) Dersim’in Divane Delileri’nin romanını yazmış. 25 yıldır Almanya’da yaşayan yazar, fıkraları, olaylarıyla bir Dersim romanı yazmış da denebilir. Çünkü kahramanları arasında deliliğin dışarıda yaşamaktan daha rahat olduğunu fark edip Elazığ Akıl Hastanesini barınak olarak kullananlar da var, dolandırıcılar da. Hatta o ruh hastalıkları hastanesinde yatması gerekirken dışarıda yönetici olarak dolaşanlar da.

Romanda boyu tutmadığı için çürük raporu verilen bir delikanlının kendi kendini deli ilan edişi de yer alıyor. Delilerin kimi zaman taşlanışı da. Şewuşen’in ruh hastalığı akla yakın bir olayla açıklanıyor.

Mera kavgaları, kış hazırlıkları, devlet toprağına el koyanlar, dağa çıkan gençler, dağa çıkanları (aklınca) gizlice soruşturan görevliler, aşıklar, düğünlerde oynanan oyunlar... Evlenecek kadın bulamadığı için Adalet Bakanlığına mektup yazan ihtiyarlar, sevdiklerinin başkasıyla evlendirildiğini görünce çıldıranlar. Anlatılan olaylardan Şewuşen ile ilgili bir olay dramatik. 12 Eylül’de sokaklardaki askeri araçları, sokağa çıkamayışı görünce Seyit Hüseyin amca cebine taşları doldurup emniyetin kapısına gitmiş: “Ne ettiniz milletime, 1938 geri mi geldi” diye savurmuş taşları...

Dersim’i gördünüzse de, görmedinizse de okuyun Dersim’in Divane Delileri’ni. Bir şehri tanımak için onun neyi normal, neyi anormal saydığını bilmek gerek.

Nurettin Aslan,
Dersim’in Divane Delileri,
Roman,
Yayına hazırlayan Bülent Yıldız,
İletişim Yayınları,  310 sayfa

ÖNCEKİ HABER

Gülizar’ın ‘Kara’ direnişi

SONRAKİ HABER

Erdoğan: Biz emri dağdan değil Hak'tan ve halktan aldık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...