02 Ağustos 2015 04:58

Lisa Çalan: Sinema yapmak benim halkıma borcum

Paylaş

Ayşen GÜVEN

Arkadaş olmak bazen hiç görmeden dokunmadan sadece ortak bir iyiliği istemekle bile oluyor. Ya da bazen daha zoru; acıyı hissetmek ve paylaşmak istemekle... Lisa Çalan’ın yanına gitmesem böyle güzel gülen bir genç kadın kesinlikle arkadaşımdı. Çünkü biz bir sürü halk inanç ve duygudan insanla birlikte aynı halaydaydık. Lisa Diyarbakır ucundaydı. Genel seçime giden günlerden bahsediyorum. Hani barış diyenler büyümüş, kaynaşmış ve kazanıyorduk. Gelgelelim bizim halaydan korkanlar oldu. HDP’nin 5 Haziran’daki seçim mitingine bir bomba düştü. Lisa da orada bacaklarını kaybetti. O gün gömülü savaş baltalarının ucunu yeniden görmüştük. İrkildik! Üzerine ağır yaralı bir beraberlik halayı sevinci de  gördük. Sonra Sevgili Jülide Kural “Lisa’ya gidiyoruz. Gelmek ister misin?” dedi. “Birbirimizin Eli Ayağı Olalım” kampanyasından bahsetti. “Elbette gelirim” dedim. Diyarbakır’daki tüm yaralılarla dayanışmak ve onların tedavisi için başlatılan bir kampanyaydı bu. Biz yolculuğa hazırlanırken durdu mu dünya gene durmadı bir patlama sesi de Suruç’tan geldi! 32 arkadaşımızı yitirdik. Aynı paragrafta yaklaşık 1.5 aydan bahsettiğime şimdi yazarken bile inanmak güç. Devletin kirine pasına sayıp söverken Diyarbakır’a vardık anlayacağınız. Karşımıza tramva coğrafyasının dirençli kadını çıktı. Lisa Orta Doğu Sinema Akademisi çalışanı ve hayatının kalanında halkının kavgasını, yarasını anlatan filmler yaparak geçirecek. Kararlı cümlelerim Lisa’dan ilhamla. Benim şu koca paragrafta anlatmayı beceremediklerimi Lisa bakın nasıl anlatıyor... Bu arada yalan yok edası da güzelliği de fazlasıyla Frida Kahlo’ya benziyor.  

Tedavin devam ederken evde nasıl vakit geçiriyorsun?
Kolay olduğunu söyleyemem. Özellikle eve ilk geldiğimizde ana girişte çok zorlandık. Tekerlekli sandalyeyle dolaşmak, buna alışmak, öğrenmek... İlk günler bu hal sıktı beni ama sonra alıştım, alışmak zorundayım da zaten. Evde film izliyorum ve kendime küçük bir sinema odası oluşturdum aynı zamanda kitap okuyabileceğim, dergi karıştırabileceğim bir oda. Eğer misafir olmazsa daha çok bu odada zaman  geçiriyorum. Bunlar dışında hep yanımda olan arkadaşlarımla  ve ziyaretime gelen misafirler beraber oturup sohbet ediyoruz. Böyle geçiyor günlerim.

Peki haberleri izleyip, gündemi takip ediyor musun yoksa biraz uzak durmaya mı çalışıyorsun?
Ben etmek istiyorum ama ailem pek izin vermiyor. Tabii kötü etkiliyor beni. Yine de onlara hissettirmeden ara ara bakıyorum ne olup bittiğine. Mesela Suruç olayından sonra çok kötü oldum. Hiçbir şey yapamaz hale geldim. Adeta 5 Haziran’ı tekrar yaşadım. Zaten sorumlular belli olmasına rağmen ortaya çıkarılmıyor. Böyle olunca ne yapılabilir ki! Bu da insanı çok üzüyor ve yıkıyor.  O patlamadan sağ kurtulan arkadaşların ne yaşadığını ben çok iyi biliyorum, bunu derinden hissediyorum. Bütün bunlar daha çok yıpratıyor insanı.

5 Haziran’dan sonra seni en çok üzen şeyin Suruç olduğunu söyledin. En iyi gelen neydi, onu da bizimle paylaşır mısın?
Barajı aşmamız tabii ki. (Gülüyor) Ben olaydan sonra yoğun bakımdaydım yani seçim günü de. O günlerden hatırladığım tek ses kulağıma fısıldanan “barajı aştık” cümlesi. Gerçekten orada çok mutlu hissettim. Gülümsediğimi hatırlıyorum. Bir de seçimlerdeki o beraberlik halinin Suruç’tan sonra da devam ettiğini gördüm. Türkiye’nin farklı yerlerinden çok sayıda insan üzüldü. Sosyal medyadaki paylaşımları takip ettim o sıralar ve bu katliamların artık farkında olan başka başka çok fazla insan vardı. Buna şahit olmak biraz huzura ermemi sağladı. Umarım yanılmıyorumdur.
Orada ölenler sadece Kürtler değildi. Yan yana olmak için gelen dostlarımızdı onlar; Türkler vardı aralarında Lazlar vardı Çerkesler vardı. Onlar da katledildi. Yani bu ülkede barışı isteyen herkes katlediliyor. Artık görmeliyiz Kürtlerle Türkler hepimiz birbirimize muhtacız; iyi bir yaşam için, sağlıklı bir yaşam için, barış için. Birbirimizin elini bırakmamak üzere tutmalıyız artık.

Sağlıklı bir yaşam vurgun çok kıymetli Lisa...
Kesinlikle öyle. Eğer sağlıklı bireyler olmazsa gerçekten sağlıklı işler de yapılmaz, sağlıklı bir toplum da olunamaz. Her şey eksik kalır, eksiklerle de yaşanabiliyor. Ama durup dururken niye olsun. Daha iyi bir yaşam kurulabilmesi için insanların sağlıklı olması önemli.

Verdiğin röportajlarda da dikkat çeken şeyi şimdi karşımda görüyorum; dirençli bir kadın. Yaşadıklarından sonra da direngen davranabilmek nasıl mümkün oluyor?
Ben bir Kürt çocuğuyum. Ayaklarımı kaybettim diye direnmeyi bırakmamam gerekiyor. Çünkü benim halkım hep direnerek bir noktaya geldi. Herkes bilir; Kürtçe şarkı dinleyemediğimiz zamanlar vardı. Kasetlerimizi sakladığımız dönemler... Şimdi birçok şeyi aşabildiysek bu direnç sayesinde oldu. Eğer bu tekerlekli sandalyeye mahkum hissedersem sadece kendime değil bu halka da ihanet etmiş olurum. Çünkü yapmam gereken bir sürü şey var. Ben halkıma borçluyum. Bu kadar katledilen, yıkılan bir halkın çocuğu olarak direnerek, sinema yaparak onlara hizmet etmeliyim. Beni ayakta tutan tam olarak bu.  

Tedavin tamamlandıktan sonra Diyarbakır’da yaşamaya devam edecek misin?
Evet Diyarbakır’da olacağım. Zaten Ortadoğu Sinema Akademisi’nde çalışıyorum. İyileştikten sonra akademiye döneceğim. Orada sanat yönetmenliği yapacağım. Tabii bir yandan kendi senaryolarım var onlara yoğunlaşacağım. Onları muhakkak çekmek istiyorum. 

Harikaymış. Demek hazıra yakın senaryoların var. Mesela 5 Haziran’ı konu edeceğin bir çalışman olacak mı?
Evet, patlamadan sonra yani hastanedeyken bir senaryo aklıma geldi. Arkadaşlara hemen ses kaydını açtırdım çünkü yazamıyordum o zaman. Onu kesinlikle çekmek istiyorum. O gün neler olduğunu dünyanın görmesini istiyorum. Belki çektiğimde o film buna vesile olur. Başka senaryolarım da var. Halkımın hikayesini anlatacağım. Çünkü yüzyıllardır Kürtler yok deniliyor. Dilleri yok sayılıyor, kendileri yok sayılıyor. Hep kendilerini var etme çabası içindeler ve o karmaşada bir sürü psikolojik travma yaşıyorlar. Az önce bahsettiğimiz sağlıklı bireyler olamayabiliyorlar mesela. Hatta çoğu zaman bu böyle. Uzun metrajda böyle bir şeyi işlemeyi düşünüyorum.

Akademide sanat yönetmenliği yapacağım dedin. Peki senaryolarının sanat yönetmeni mi  yoksa yönetmeni mi olacaksın?
Hem yönetmeni olacağım hem sanat yönetmeni.

Oynayacağım da diyorsun...
(Gülüyor)Valla protez bacaklarım olduğunda oynayacağım da. Biz akademide zaten birkaç işi aynı anda yapabiliyoruz. Burada herkes her işi yapıyor ve hep komün çalışıyor. Kendi filmlerimizi çekiyoruz da, oynuyoruz da dublaj da yapıyoruz. Keyifli oluyor. Dostlarımızla birlikte sinema yapıyoruz.

Bir klasik soruyla devam edelim; senin yönetmenin kim? Ya da yönetmenlerin mi demeliydim?
Kesinlikle Yılmaz Güney  ve Halil Dağ’dır. Bunlar örnek alabileceğim sinemacılar. Kürt Sineması’nın oluşumunda yer etmiş insanlar.

MEKANİK BİR KADIN OLACAĞIM AMA PROTEZLERİNİ İSTİYORUM

Senin yanında olan, olmak isteyen bir sürü insan var. Nedir dileğin, onlara buradan ulaşsın?

Benim sinema yapmam için ayakta olmam gerekiyor. Bunun için gerçekten protez ama iyi bir protez lazım. Çünkü protezler çok pahalı ve kişiye özel yapılıyor. Çok hareketli bir insandım ben, yeniden o halime dönmek istiyorum. Mutlaka ayağa kalkmam gerekiyor, bu tekerlekli sandalye bana hiç yakışmıyor. O filmleri çekmem gerekiyor. Mekanik bir kadın olacağım ama protezlerimi istiyorum. Öyle diyeyim.

Olsun, Frida’ya selam çakan bir kadın sanatçı daha olur dünyada.
Frida’yı zaten hep çok sevmişimdir. O da benim gibi yürüyemiyordu. Bir sürü şey yaşamıştı. Ama hiç vazgeçmedi. Bir sözü vardı onun, “Neden yürümek için ayaklarım olsun ki, uçmak için kanatlarım var”. Sınırsızdır ya insan, hayal gücü sınırsızdır. Yapmak isterse her şeyi yapabilir insan. Aslında protezlerim de olmasa yaparım ama olsa daha kolay olur.

KAMPANYA, YARALI ARKADAŞLARIMIZA YALNIZ OLMADIKLARINI HİSSETTİRDİ

Kadın Sinemacıların başlattığı, bu güzel sohbete de olanak yaratan ziyareti de kapsayan “Birbirimizin Eli Ayağı Olalım” kampanyası için ne söylersin?

Bu kampanya sadece bana yönelik değil. Onu vurgulamak lazım. Diğer yaralı arkadaşlarımız için de sürdürülüyor. Bu nedenle beni daha çok sevindiriyor. O arkadaşlarım da bu sayede yalnız kalmadıklarını hissettiler. Kadın Sinemacılar bizim için illa Kürt arkadaşları değil bizimle beraber yürümek isteyen, barış isteyen isimleri yan yana getirdi. Barış yolculuğunda zaten hep beraberiz. Kürtler özgürleştikçe tüm ülke hepimiz özgürleşeceğiz. Ve bunu gören ne çok insan varmış meğer. Hepsine buradan selam!

ÖNCEKİ HABER

#kirlimedya savaşın suç ortağı!

SONRAKİ HABER

Gümüşhane'de PKK'lilerle jandarma arasında çatışma

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...