01 Ağustos 2015 13:18

Sömürüye dur demek için adım atın

Biraz sonra okuyacağınız mücadele öyküsü, bir fabrikanın önünde direniş çadırları kurarak, dayanışma yürüyüşleri düzenleyerek, birilerinin bana eşlik ettiği bir yolla ortaya çıkmadı. Kendi payına düşeni alıp susan, erkek işçilerin arasında yalnız başına çalışan bir kadın olarak benim verdiğim mücadelenin öyküsüdür

Paylaş

Sevcan KARATAŞ
Biraz sonra okuyacağınız mücadele öyküsü, bir fabrikanın önünde direniş çadırları kurarak, dayanışma yürüyüşleri düzenleyerek, birilerinin bana eşlik ettiği bir yolla ortaya çıkmadı. Kendi payına düşeni alıp susan, erkek işçilerin arasında yalnız başına çalışan bir kadın olarak benim verdiğim mücadelenin öyküsüdür. Eminim farklı sektörlerde, farklı işlerde çalışan benim gibi yüzlerce kadın işçi vardır. Ve eminim onlar da kendilerine yapılan haksızlığın farkında olarak kendileri için elbet bir gün mücadele edecektir.
Bir lokantada dört seneyi dolduran bir kadın işçiyim. İşe bulaşıkları yıkayarak başladığım bu lokantada şimdi kendime birçok şey kattım. Bu işin dışında da fedakar bir tavır sergileyerek bildiğim her işe el attım, öğrendim ve kendimi geliştirdim. Çalışan tek kadın işçi benim ve etrafımda çalışan erkek işçilerden eminim daha fazla iş yapıyor, hepsine yardım ediyor, işimi layığı ile yapıyorum.

TEK BAŞINA DA OLSA...
Tam dört seneyi ardımda bırakmama rağmen pazar günü dışında hiç izin kullanmadım. Sürekli çalışmama rağmen izin parası da almadım. 9.00-19.00 arasında her gün işe gidip gelmeme rağmen komik bir ücretle çalıştırılmaya devam ettim. Ramazan sürecinde lokantaların ne kadar önem teşkil ettiğini bilirsiniz. Ben de elbette işimin yoğun olacağını biliyordum. Çalışma saatlerim bu süreçte 22.00’ye değin uzatıldı. Ben karşılığını alacağımı beklerken, ne bir mesai ücreti ne de bir zam verildi bana ve benimle beraber çalışan işçi arkadaşlarıma. Onlara bunun yanlış olduğunu, ek ücret almamız gerektiğini söylerken bana destek olacaklarını sanmıştım. Oysa hiçbiri bu durumu umursamadı. Benden daha erken işe gelip daha geç çıkmalarına rağmen itiraz etmediler. Nedenini anlamadığım gibi, yalnız olduğumu hissettim. Yine de pes etmedim. Ara ara ne düşündüklerini yokladım fakat durum değişmedi, yalnızca birkaç kişinin bana hak verdiğini, fakat onların da somut olarak hiçbir şey yapmadığını görüyordum. Yine de devam ettim; hem işime, hem de yalnız başıma vereceğim bu mücadeleye…

KADIN OLUNCA EK ÜCRET YOK
Ramazanın bitimiyle beraber o yoğun çalışma temposundan kurtulduğuma ve bayram iznimin olacağına seviniyordum. En nihayetinde yalnızca pazar günleri izin yaparak geçirdiğim dört sene ortadaydı ve böyle 3 günlük bir izin benim için altın değerindeydi. İzne çıkmadan hemen önce iş arkadaşlarımın aldığı ücretlerin artması dikkatimi çekti. Garsonlar, iki aşçı 10-15 TL’yi bulan zam almışken benim ücretimde hiçbir değişiklik yoktu. Dört senedir aldığım 2.5 TL’lik zamlar ile asgari ücrete yeni erişmiş bir kadın işçi olarak bu durum hayli zoruma gitmişti. Öyle ki işe yeni girmiş 16 yaşındaki bir erkek çocuğu benim aldığım maaşa bu kadar yakın bir maaş alırken. Şimdi benimle çalışan erkek işçilerin neden sustuğunu anlamıştım. Ben bir kadın işçiyim, elbette onlardan daha az para alacaktım; onlardan daha fazla iş yapsam bile daha az kazanacaktım! Öyle mi?! Onlar kendi payına düşeni alıp kenara çekilirken kaç senedir beraber çalıştıkları iş arkadaşlarına yapılan haksızlığa göz yumuyorlardı.
Bayram iznine çıkarken de onlara patron tarafından verilen bayram harçlıklarının bana verilmediğini görmem, bardağı taşıran son damla oldu. Neden benim yalnızca haftalığımı aldığımı sorduğumda, aklımla alay eder gibi verdiğini söyledi. Bayramda onlar çocuklarının cebine harçlık koyacak, onları alıp gezdirecek, beraber zaman geçirecek; elbette daha fazla paraya ihtiyaçları var. Ya ben? Bir kadınım diye çocuklarıma harçlık da mı vermeyeyim?

PES ETMEK YOK
Üç gün izin yaptıktan sonra işe gitmem gerekti, ama ben gitmedim. Eşimi arayıp neden işe gelmediğimi sorup, gelsin konuşalım diye dönüş yapmışlar. Konuşmak için gittim, durumu anlattım. Fakat yine sadece 2,5 lira zam yapmayı teklif etti, ben de reddettim. İşe gitmeye devam ettim, fakat zam konusunda her gün hesap sormayı bildim. Patronum hatalarının farkına vardığında “Yanlışlık olmuş” demeye başlamıştı artık; fakat işten ayrılırım korkusu ile paramı da vermiyordu. Üstelik bana “Ben başka bir işçi alır, sana verdiğim maaştan daha ucuza çalıştırırım. İşini senin gibi yapmaz ama en azından bu kadar para vermem” diyordu. Bir süre sonra bunun pek mümkün olmadığını anladı ve benim bitmeyen mücadele hevesim, her gün bıkmadan konuşmam, derdimi anlatmam sonucu istediğim zammı vermeyi kabul etti. Çünkü biliyordu ki ben bu inançla buradan ayrıldığımda emeğimin mücadelesini verecektim.
Kadın işçiler, benim çalıştığım şartlar belki sizinkinden daha hafif ama inancım büyük. Yan yana gelin kendiniz için, geleceğiniz, emeğiniz, hakkınız için mücadele etmekten korkmayın. Yalnız olsanız da korkmayın. Çünkü bugün başardıklarınız yarın başaracaklarınızın anahtarıdır. Kadın emeğinin sömürüsüne dur demek için bir adım atın, elbet birileri sizinle koşmaya başlayacaktır.

ÖNCEKİ HABER

DİSK: İşçilerin birliği barışın ve demokrasinin teminatıdır

SONRAKİ HABER

‘Ben çözdüm, babam da çözecek’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...