01 Ağustos 2015 12:50

Onur yürüyüşü duvarları yıkıyor

Biz 90’lardan bu yana emek hareketine yakın durduk. Ortak çalıştık. Emek hareketi ile aramızda sadece “Devrimci Ahlak” duvarları vardı.

Paylaş

Miran KOÇKIR
Sevgili Canlar,
Öncelikle aranızda olamamanın hüznünü yaşıyorum ve bu mektubun orada tartışılmasının, emeğin olduğu, mücadelenin olduğu bir yerde dile gelmesinin de mutluluğunu yaşıyorum. Sizlere bu yıl 13’sü düzenlenen “onur” yürüyüşünden bahsedeceğim ama ondan önce biraz zamanınızı almak istiyorum.
Roşin Çiçek, Kürdistan’da babası tarafından göz göre göre katledildi. Evden kaçtı, arkadaşına sığındı yine başka bir arkadaşının ihbarıyla kaldığı yerde bulundu ve bütün apartmanın kapılarını çala çala kaçmaya çalışsa da sığınacak bir yer bulamadı. Bir akşamüzeri Elaziz yolu üzerinde vücudunda onlarca kurşunla babası ve amcası tarafından cinayete kurban gitti. Ondan önce Ahmet Yıldız da törenin kurbanı olmuştu. Sonrasını hala korkarak yaşıyoruz. Bir insan düşünün ki, var olmak için yaşasın, devletler, kültürler onu tanımasın, sokak ortasında aşağılansın, öldürülsün, evleri basılsın, küfürler edilsin, nefes alamasın, emeğiyle üretemesin, her dakika ecelle aynı sokak köşesinde birbirlerine bir soluk kadar yakın bir şekilde yaşamaya zorlansın. Hayatımız ne yazık ki zor. Bu satırları yazarken bile ailem beni bilmiyor ve bilirse neler yaşayacağımı tahayyül edip duruyorum.
Din, devlet, patron, pezevenkler ekseninde hayatımız dar ediliyor. “Patronsuz, pezevenksiz bir dünya istiyoruz!” dedikçe sabahında bir saldırıyla uyanıyoruz. “LGBTİ hakları, sendikal haklardır!” dedikçe tehditler, işten çıkarmalar, polis baskınlarına maruz kalıyoruz. “Alışın, gitmiyoruz!” dedikçe sokaklarda ölüm fermanlarımız asılıyor, nefes almakta zorlanıyoruz. “İş, emek, özgürlük!” dedikçe yaşadığımız her güne şükrediyoruz.

RENKLERİMİZLE DOLDURDUK SOKAKLARI
Kadın olmanın bile suç olarak görüldüğü bu topraklarda, kendimiz olabilmek için paramparça ettiğimiz bedenimiz her dakika, bizleri yok etmek için bekleyen kurtlar sofrasına doğru sürükleniyor. Önceden bu kadar politik değilken bir tehdit unsuru olarak görülmüyorduk. Artık iktidarların korktuğu odaklardan biri haline geldik. Kendimiz de politikleştik. Daha çok sokağa döküldük. Zaten çoğumuz sokaktaydık ama renklerimizle doldurduk bu sefer sokakları. Daha çok çalıştık haklarımız için. Neticesinde bizi bir tehdit olarak gören iktidar yürümemizi engelledi. Gecenin en karanlık dakikalarına kadar çatıştık iktidar canavarıyla. Ama karanlık zaten bizimdi. Her gece herkes uyuyunca biz çıkardık sokağa bir sonraki günü görmek için, nefes alabilmek için çalışırdık. Bu yüzden kazandık.

İNSANCA YAŞAYABİLMEK...
Aslında bunları sadece biraz daha birbirimizin yüreğine dokunabilmek için yazıyorum. Size yabancı değil zaten yazdıklarım. Hepimizin az çok yaşadıkları. Sadece farklı olarak trans bireyler daha kötü durumda. Zorunlu seks işçiliğine (Kiminizin bu kelimeye alerjisi olabilir ama bu bizim gerçekliğimiz. Bunu yaşamak için yapmak zorundayız) mahkûm bırakılıyor, evlerinden çıkamıyor, evinden markete giderken bile yol boyunca onlarca tacize uğruyor, işlerinden dolayı potansiyel tecavüz objesi olarak görülüyor. Biraz onların psikolojisinden bakmanın önemli olduğunu düşüyorum. Yaşamak onlar için en büyük amaç. “İnsanca yaşamak”…
Bu yılki Onur Yürüyüşü’nden bir hafta önce trans yürüyüşü vardı. Bu yürüyüşte her şey gayet iyi bir şekilde gerçekleşti. Hiçbir saldırı ve taciz olmadan Onur Yürüyüşü’nün olduğu güne kadar her şey güzel geçti. Maalesef üç transın yaptığı (ki çoğumuz bunun bilinçli yapıldığını düşünüyoruz) yürüyüşün önüne geçti. Ne yazık ki, polis dehşetinden çok bu olay konuşuldu. Birkaç kişinin saçma tutumu LGBTİ’lerin üzerine yüklenmemeli. Yüz bin kişinin olduğu bir yürüyüşte –ki saldırılar altında olduğumuz bir yürüyüşte– istemediğimiz olaylar olabiliyor. Polis saldırısına uğradık, öldürülmek istendik bir çok arkadaşımız hastanelik oldu.

ARTIK ÖLMEK İSTEMİYORUZ!
Özgür ve eşit bir yaşam istiyoruz. Bunun da en azından şimdilik az olsa da bilinçli bir kitle olarak sosyalizmde olduğunu ve ancak sosyalizmle olacağını biliyoruz. Bu yüzden LGBTİ’nin de emek mücadelesinde ve sosyalizm mücadelesinde yer alabilmesi, örgütlenebilmesi gerekiyor. Bu politik bilincin aşılanması ve emekçilerin de LGBTİ’lere alan açması gerekiyor.
Örgütlerimiz her zaman emeğin yanında oldu; Tekel Direnişi’nde Pembe Hayat ve Kaos GL dernekleri emekçileri yalnız bırakmadı. Paralar toplandı, çadırlar açıldı, evlerimizi sofralarımızı açtık. Soma işçi katliamının olduğu yıl 17 Mayıs Ankara’da Homofobi ve Transfobi karşıtı yürüyüşü Soma’da ölenlerin anısına yaptık. Siyaha büründük. Gezi’nin olduğu yılki Onur Haftası temamız “direniş”ti. Gezi’de barikatlardaydık. Hatta seks işçileri evlerini, sofralarını açtı polis teröründen kaçanlara. Onlarca arkadaşımız gözaltında işkence gördü, gözünü kaybetti. Suruç’a gittik, elimizden gelen yardımı ulaştırmaya çalıştık. Kobane direnişi bitene kadar sınırdan ayrılmadık. Bu sürede birkaç arkadaşımız Kobane’de şehit düştü.

BİRLİKTE KARŞI ÇIKALIM ZALİMLERE
Biz 90’lardan bu yana emek hareketine yakın durduk. Ortak çalıştık. Emek hareketi ile aramızda sadece “Devrimci Ahlak” duvarları vardı. Bu duvarın yıkılmasını Gezi’ye kadar bekledik. Şimdi emek ve özgürlük isteğimizi hep birlikte haykırmamız gerekiyor. Ayrımın, homofobinin, transfobinin olmadığı, erkten ve erillikten uzak bir toplumun inşası için ortak çalışmalıyız. Artık LGBTİ hareketini emekten ayrı bırakmamak için çabalamalıyız. Çünkü artık politikleşen bir hareket var. LGBTİ’ler politikleşmek istiyor. SDP, HDP, SYKP, YSGP, ESP, KP, CHP vb. birçok örgütte örgütlenen onlarca LGBTİ arkadaşım var. Sayıları artık bini geçiyor. Her ilde örgütlerimiz çoğalıyor. En son LGBTİ örgütlenmesi 35 ili geçti, hızla büyüyen bir aile haline geldik. Bizler özgürlüğün emekten ayrı bir olgu olmadığını biliyoruz. Gelin birlikte karşı çıkalım tüm zalim iktidarlara. Erilliğe, patriyarkaya, ataerkilliğe. Mücadeleyi birlikte büyütelim. Tabii birbirimizi inkar etmeden ve kucaklayarak.
Ekmeğin, emeğin, özgürlüğün kadim savaşçısı değerli kadın yoldaşlarıma en içten dileklerimle sevgilerimi yolluyorum. Umarım LGBTİ ve mücadelemizin ortaklaşması gerektiği konusundaki düşüncelerimi iyi bir şekilde anlatabilmişimdir. Daha paylaşacak çok şeyimiz var. Emek’i örgütleyen tüm canlarımıza selam olsun…

ÖNCEKİ HABER

Kadınlar artık birleşmeli

SONRAKİ HABER

6 ayda 187 kişi biber gazından yaralandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa