17 Haziran 2015 09:32

Düşmez kalkmaz bir Allah bir Demirel!..

Denizlerin arkadaşı Mustafa Yalçıner 'üçe üç.. üçe üç' tezahüratı ile Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamı için oy kullanan Demirel'i yazdı.

Paylaş

Mustafa YALÇINER

“Hacıyatmaz” deseydik de olurdu. Ölünün ardından kötü konuşulmaz diye biz de övelim dedik!

Demirel’in ünü devrilip devrilip doğrulmasını bilip becermesinden gelir.

Tayyip Beyefendi kendi kendisine “usta” payesi taktı; ancak bir ciddi sarsıntıda tuz-buz olmanın eşiğine geliverdi. Demirel ise gerçekten ustadır. Belki de ustaların ustası. Makyevelli’yi cebinden çıkarır dense yeridir.

Ne ustasıdırlar? Duvarcı ustası değil tabii. Marangoz ustası da değil. Tornacı? O da hayır!

Hacıyatmaz ustasıdır Demirel. Tayyip Beyefendi onu bile becerememiştir.

Tayyip Bey “delikanlılık” peşinde, aklına ilk geleni, hakaret olsa bile, pat diye söylemekle övünürken; Demirel şöhretini, “Kızıl Sultan” Abdülhamit Han gibi, dengeleri iyi kullanıp biraz oraya biraz buraya sektirip oynayabilmesiyle yapmıştı. Ona buna bağırıp çağırıp küfrederek bir daha yüz yüze bakamayacak hale gelmekten kaçınır, sert eleştirdiği örneğin Ecevit’le bile yakın ilişki kurabilmenin payını bırakırdı. En çok çekişen, hatta uzlaşmayıp çekişmeleriyle 12 Eylül’ün gelişini kolaylaştırdıkları kanısını yerleştiren Demirel’le Ecevit, Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde birbirlerine en çok güvenen ikiliyi oluşturup “kanka” olmuşlar, Başbakan dendiğinde, Demirel’in aklına ilk Ecevit’in adı gelmişti. Oysa çatışmaları bir döneme damgasını vurmuştu. Dengelerin adamıydı.

Şimdi gelin Tayyip Beyefendi ile Gülen ya da Kemal Beyefendileri bir araya getirin bakalım! Her taşın altından “Paralel”i çıkaran ya da Kemal Bey’le küfür ilişkisi kuran Tayyip Bey’in bir daha onlarla “olumlu” bir ilişki kurabilme olanağı kalmamıştır. Bu olanağı kendi elleriyle yok eden Tayyip Beyefendi’den başkası değildir.

Demirel, oysa, 27 Mayıs darbesinin ardından Em. Org. Ragıp Gümüşpala’nın başkanlığında kurulan Adalet Partisinin başına gelebilmek için gerekli manevraları başarıyla yaptıktan sonra.. Celal Bayar’ın kendisini kuşatma girişimlerinin de üstesinden gelmeyi, hem de genç yaşında onun “adamlarını” tatlı-sert yöntemlerle tasfiye ederek becermiş.. Bileğinin hakkıyla milliyetçi muhafazakar “merkez sağ”ın patronu olmuştu.

Sonra ilk darbeyi yedi, 12 Martçı generaller Demirel’i suçlayarak ama partisini ve parlamentoyu kapatmayıp onun parlamento çoğunluğuna dayalı olarak oluşturdukları darbe hükümetiyle yönettiler. CHP ve CHP ile AP’den ayrılmışların kurdukları Güven ve Demokratik Parti gibi muhalif partilerden de bakan aldılar, ama asıl olarak suçladıkları Demirel’e kendilerini desteklemeyi dayattılar. Destekledi, ardından ilk fırsatta bu yükten kurtulmayı bildi ve yeniden Başbakanlığa kuruldu.

Herkese “mavi boncuk” dağıtıp “nabza göre şerbet” vermeyi iyi bilirdi. Dengeleri iyi kullanan bir burjuva politikacıydı, o nedenle devrilse bile yine doğrulurdu. Bunda “iyi örgütçü” oluşunun payı kuşkusuzdu: Önceden soruşturur, miting için gittiği şu ya da bu ilçede bir köyün muhtarına adıyla hitap eder, kızının ameliyatını sorardı örneğin. Sonra o muhtarı kessen Demirel derdi!

“Ustalığı” tüm burjuva politikacılar türünden bu tür kandırmacalarla iyi üç kağıt açmalara dayanırdı. Ama zaten burjuvazi, tüm adamlarıyla yalanı gerçek göstermeyle işçilerden ayırt edilir; yalanı en iyi beceren en iyi politikacı olurdu. Pragmatizm ustasıydı, “Dün dündür, bugün bugün” lafı onundur.

Demirel’in “iyi politikacılığı”nın bir diğer kanıtı ya da görünümü de, sömürülen ve ezilen yığınlara ve sözcülerine yönelik bastırmacılığı, zorbalığın en sertinde bile sakınca görmeyen yaklaşım ve tutumuydu. “Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” demiş, faşist milislerin saldırganlığını savunup benimsemişti. Faşist MC hükümetlerinin Başbakanlığını yapmıştı. Ama ilk önce Denizlerin idamında asli fail olarak rol üstlenmişti.

12 Mart’ın darbe günleriydi ve Demirel Başbakan değildi, ancak ülke AP çoğunluğundaki hükümetle yönetilmekteydi. Parlamento çoğunluğu onun elindeydi. Unutamam: Demirel de içlerinde AP’li vekiller, parlamentoda idamlar oylanırken, Menderes’le iki arkadaşının idamına gönderme yaparak, avazları çıktığı kadar “üçe üç.. üçe üç” tezahüratı yaparak olumlu oy kullandılar.

Sonra sorulduğunda “O günkü şartlar öyleydi, yoksa ben idamlara karşıyım” diyebilmiştir. “Dün dündü bugün de bugün” ya! Nadim olmadığı kesindi, sadece Denizlerin Türkiye halkının bağrında yer tuttuklarını gördüğünden açıkça yalan söylüyordu!

Her burjuva gibi hem eli kanlı bir zorba ve hem de yalancı olarak öldü!

ÖNCEKİ HABER

Gül, danışmanının yazdığı kitapla ilgili açıklama yaptı

SONRAKİ HABER

YPG'nin zaferinin ardından siviller Til Ebyad'a dönüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa