31 Ocak 2007 01:00
Tehlike tribünlerde
GÜNÜN YAZILARI
İnsanlara, değerleri, kimlikleri, istekleri, beklentileri, aklın ve mantığın süzgecinden geçmemiş öfkeleri, hırsları maç aracı kullanılarak yeniden ürettirilirken, futbola daha fazla şeyler yükleniyor. Ve futbol sahası Gramscinin deyişiyle, büyük açık hava krallığına dönüştürülüyor.
Aslında futbol sahasının, sosyal-siyasal alanla örtüşmesini sağlayan yönler öteden beri kışkırtılıyor. Prof. Dr. Kurthan Fişekin yıllar önce yaptığı bir tespit hala geçerliliğini koruyor. O zaman gazeteler spor haberleri için arka sayfalarını ayırmıştı. Kurthan Fişek, Gazetelerin arka sayfalarını okuyup ülkenin siyasetini, birinci sayfalarını okuyup ülkenin sporunu anlayabiliriz anlamında bir tespit yapmıştı.
Anlaşılmaz bir sevda
Pazar günü Malatyada oynanan Malatyaspor-Elazığspor maçında, tribündeki Elazığsporlular Hrant Dinkin Malatya doğumlu olması nedeniyle Ermeni Malatya sloganı atıyor. Ardından üzerinde; Ne Ermeniyiz, ne Malatyalıyız. Biz Elazığlıyız. Türkiye sevdalısıyız yazılı pankart açılıyor. Ve iki kulübün taraftarları arasında küfürleşme ve arbede yaşanıyor.
Kendi iktidarlarını korumak için diktatörlerin zaman zaman uyku tulumu olarak kullandıkları stadyumlar yıllardır ırkçılığın, şovenizmin en yüksek perdeden seslendirildikleri alanlar oldu. Malatyada yaşanan da gazetelerin birinci sayfalarından futbol sahalarına sirayet eden ve Ermeni sözcüğünü küfür niyetine kullanabilecek kadar azgınlaşan ırkçılığın, şovenizmin dışa vurumudur.
Güç ilişkileri her yerde
Başta da söylediğimiz gibi, insanlar, aklın ve mantığın süzgecinden geçmemiş öfkelerini, hırslarını, ırkçılık ve şovenizm etkileriyle birleştirip futbol sahasında ve çevresinde tutkuyla dışa vuruyor, vurduruluyor. Ve insanlar, ait oldukları toplulukların veya toplumların, diğerlerinden üstün ve benzersiz oldukları gibi bir inanışa itiliyor. Çünkü futbol insanlara, felsefelerinin, politikalarının ve hatta umutlarının gerçek bir karışımı olarak sunuluyor. Ve artık, güç ve güç ilişkilerinin arenası haline getirilen stadyumlarda gücün dağılımı son düdükle birlikte düzene girmiyor. Daha da tehlikelisi bu ilişkiler sadece sahada da yaşanmıyor. Sokakta, kahvede vb. yerlerde de aynı ilişkilere tanıklık ediyoruz. Farklı kültürleri zenginlik olarak kullanmak yerine, düşmanlaşma aracı olarak kullanma ülkemizi çok tehlikeli bir yere doğru sürüklüyor. Irkçılığın, şovenizmin farklı kültürlere tahammülsüzlüğü apaçık ortadadır. Bu sadece ülkemizle sınırlı değildir. Dünya insanlığının yaşadığı acılarda bunu görmek mümkün olduğu gibi, bugünlere kadar sürüp gelen etkilerini de yaşıyoruz.
Şovenizme karşı kardeşlik
Almanya Solingende ırkçıların kundakladığı evde 5 Türkün yanarak yaşamlarını yitirmesi sonrası insan hak ve özgürlüklerinden yana Almanların Hepimiz Türküz diye yürüyüp, katledilen Türkler için mum yakma eylemi gerçekleştirdiklerinde, göğsümüz kabarmıştı.
Bu ülke yurttaşları, Irak işgaline karşı Hepimiz Iraklıyız sloganı da attı, İsrailin Filistinlilere yönelik saldırıları karşısında da Hepimiz Filistinliyiz diye de sesini yükseltti. Zulme uğrayanların yerine kendisini koyarak. Ama Hrant Dinkin öldürülmesinden sonra, neredeyse cinayete neden olanlar yerine cinayeti lanetleyenler suçlanmaya çalışıldı. Fenerbahçenin maçından sonra televizyon ekranlarına yansıyan bir görüntüde bir genç, Hepimiz Ogün Samastız diyordu.
Çocuklarımıza; ayıdan post, ermeniden dost olmaz atasözünü açıklayan kompozisyonlar yazdırdığımız sürece, sanırım tehlike önü alınamayacak boyutlara sıçrayacak. En büyük tehlike de bu
Özgür Bilge
Evrensel'i Takip Et