25 Şubat 2007 01:00
mektup
Biliyorsunuz, geçen hafta Can Dündar tehdit edilmişti; Canın akıllı olması isteniyordu. Dündar, sonraki yazılarıyla düşüncelerini, tavrını okurlarına iletti. Gazeteci Can Dündarın duruşu, aynı onurlu duruş ama işin akıl bölümünü nasıl çözer bilemiyorum. Dolu testi su almaz!
Bilirsiniz, can sözcüğü Türkçede birçok anlamı çağrıştırır. Türkçe deyimler, atasözleri can ile ilgili birçok deyiş içerir. Üşenmedim baktım sevgili Ömer Asım Aksoyun hazırladığı Deyimler Sözlüğü ile Atasözleri Sözlüğüne. Bazı deyişleri alıyorum mektubuma:
Can, canın yoldaşıdır.
Can candan şirindir.
Canı cana ölçmeli.
Can bostanda bitmez.
Can cümleden azizidir.
Cana yakın.
Can acısı.
Can evi.
Can evinden vurmak.
Can tatlı.
Canını acıtmak.
Canının derdine düşmek.
Canını sokakta bulmamak.
Daha birçok deyim ve atasözü var Aksoyun derlemeleri arasında. Ben bunları seçtim, bunlar hoşuma gidenler. Hüzün çağrıştıran deyişler de var elbette, onları almadım buraya.
Peki bu değişleri neden aldım? Nereye varmak istiyorum?
Söyleyeceklerim var Cana; bir yazar olarak, gazeteci olarak, ille de insan olarak:
Sevgili kardeşim Can; ben dövüş filan bilmem, nedir,
belki bir merhabaya ihtiyaç vardır,
senin gibi düşünüyoruma,
veya
senin gibi düşünmüyorum,
ama
düşüncelerini söyleyebilmen için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırıma,
veya
bir duruşa ihtiyaç vardır;
öyle, kendiliğinden,
bir insan sıcaklığına,
belki Cana yakın olmaya ihtiyaç vardır...
İşte bunları, yapabileceğim şeyleri söylemek istedim mektubumda; hem Cana hem de okur Canlarıma!
Habib Bektaş
Evrensel'i Takip Et