21 Mart 2007 00:00

UZUN MESAFE

Sıtma, kimileri için ölüm kimileri içinse adını bulmacalardan hatırladığı bir hastalık. İkinci grup için kinin, anofel ve sivrisinek ezberi bulmacasever olarak işlerini hep kolaylaştıra gelmiştir.

Paylaş

Sıtma, kimileri için ölüm kimileri içinse adını bulmacalardan hatırladığı bir hastalık. İkinci grup için kinin, anofel ve sivrisinek ezberi bulmacasever olarak işlerini hep kolaylaştıra gelmiştir. Oysa yakın gelecekte küresel ısınma, savaşlar ve çatışma ortamlarının olası iç içeliği yakın tarihte görülmemiş ölçüde bu hastalığı salgın hastalıkların başına yerleştirebilir. Nasıl mı?
Gerek savaşlar gerek küresel ısınma sivrisineklerin yaşam alanı ve koşullarını geliştirerek sıtma salgınlarına zemin hazırlıyorlar. Örneğin henüz küresel ısınmadan söz edilmediği bir dönemde yaşanan Vietnam Savaşı’nda ABD tarafından kullanılan 14 milyon ton patlayıcıya bağlı oluşan 20 milyon yapay kratere sonradan yağmur sularının birikmesiyle sivrisineklere yeni yaşam alanları açıldığını ve daha önce sorun teşkil etmeyen sıtmanın salgınlara dönüştüğünü aktarıyor bilim insanları.
Küresel ısınma ise farklı bir yolla aynı amaca hizmet ediyor. Gerek sulak alanları bataklığa çevirerek gerekse belli bir derecenin altı sıcaklıkta hayatta kalmaları mümkün olmayan sivrisineklerin değişen iklimle daha yüksek rakımlarda yaşayabilmelerine olanak sağlıyor. Hava sıcaklığının mevsim normallerine göre sürekli bir derece artması bile öncesinde bırakalım sıtmayı hiç sivrisinek görülmemiş yüksek yerleşim yerlerinde salgın hastalık anlamına geliyor.
Anlaşılacağı üzere Vietnam'daki gerçeklik o yıllarda var olmayan küresel ısınmanın da eklenmesiyle yakın dönem savaşlarının sıtma riskini geçmişe oranla daha fazla artıracağını gösteriyor. Yine bilimsel veriler komşusunda da savaş yaşanan ülkelerin salgın hastalıklarının daha da arttığını, tedavilerinin uzadığını, daha fazla yaşam yılı kayıplarına yol açtığını vurguluyor.
Ülkemize dönüp baktığımızda ise çatışmaların yoğunlaştığı dönemlerde sıtma oranlarının o bölgelerden başlayarak arttığını ve tedavilerinin aksadığını, satış izni olmayan ve resmi kurumlar tarafından temin edilmesi gereken ilaçların ilgili bölgelere gönderilmesinde özellikle doksanlı yıllarda sıkıntılar yaşandığını biliyoruz. Günümüzde ise ülkemiz adına sıtma gerek küresel ısınmadan fazla etkilenecek olmamız gerekse ABD tarafından komşumuz Irak'ın savaş alanına çevrilmesi hatta diğer komşularımız İran ve Suriye'ye yayılma olasılığı ile ciddi bir tehlike olarak karşımızda duruyor.
Bir hekim olarak savaşa karşı çıkmak için sonsuz nedenlerim olabilirdi. Bugün bunlardan bir tanesini, sıtmayı sizlerle paylaşırken Türkiye Barışını Arıyor Konferansı'nın önemini ve komşumuzdaki dramı sağlık ve savaş boyutuyla yeniden hissettim. Irak'taki savaşın yıldönümünde güncel rakamları ise aktarmadım. Duyunca insanın dili tutuluyor.
...
Sıtma
"İnsanlığın sadece üç büyük düşmanı vardır: ateş, kıtlık ve savaş; bunların en büyüğü, en korkuncu ateştir" demiş yıllar öncesinde William Osler. Ateş deyince de akla sıtma geliyor. Türkçedeki "sıtma tutmak" deyimini sanırım hatırladınız.
Sıtma hasta bir insandan emdiği kanla enfekte olmuş Anofel sivrisineklerinin ısırığıyla sağlıklı bireylere bulaşan paraziter bir hastalık. 103 ülkede 1 milyardan fazla insanı etkileyen bulaşma ile her yıl 1-3 milyon ölüme sebebiyet vermesiyle insan paraziter hastalıklarının en önemlisi. Bazı bölgelerde, örneğin Kuzey Amerika, Avrupa ve Rusya'da şimdilik kısmen kontrol altına alınmış görünse de tropikal bölgeler için ciddi anlamda tehdit oluşturuyor.
Günümüzde ise sıtma tropikal ülkelere ağır bir yük, yaygın olmadığı ülkeler için küresel ısınma ve savaşlarla ciddi bir tehdit ve seyahat edenler için tehlike olmaya devam ediyor.
Ülkemizde ise Sıtma Savaş Merkezleri’nin çabası sağlıkta özelleştirmeler ve aile hekimliğine geçişle sorunu çözmede yetersiz kalacağa benziyor. Unutmayalım ki ülkemizde geçmişe oranla kısmen kontrol altına alınmış sıtmanın başarı öyküsünde ücretsiz tanı ve tedavi yaklaşımı belirleyici olmuştu. Sağlıkta dönüşüm yutturmacası bu boyutuyla da daha fazla sıtma ve ölüm anlamına geliyor. Bu nedenle küreselleşmenin siyasi ayağı olan savaşlara ve iktisadi ayağını oluşturan çok uluslu şirketlerin kâr hırsına hizmet eden sağlıkta özelleştirmelere bir arada itiraz etmek gerekiyor.
...
Savaş ve çevre
14 Mart’la başlayan Sağlık Haftası, Irak savasının yıldönümü ve küresel ısınma ile daha da anlam kazanan 22 Mart Dünya Su Günü bu yıl da birçok etkinliğe konu oluyor. Bunlardan bir tanesi geçen hafta Barış Panayırı adıyla Küresel BAK tarafından İzmir Konak Meydanı'nda kurulan bir çadırda gerçekleştirildi. Savaş ve Sağlık konulu söyleşide konuşurken konuya duyarlı dinleyenlerin bile tahminlerinin çok ötesinde çevresel yıkımı geleceğe miras bıraktığımızı hep beraber hissettik.
Kara mayınlarından bahsederken maliyetinin 3 $ yani söyleşiye iki aktarmayla gelen bir dinleyicinin otobüs bileti fiyatından daha ucuz olduğunu fark ettik. Yine temizlenmesinin mayın başına 1000 $ olduğunu, bunun maliyetinin ise dört asgari ücrete denk geldiğini hesapladık.
Afganistan'da Birleşmiş Milletler’in kurduğu 112 mayın temizleme ekibinin bu ülke topraklarının % 20'sini temizlemesi için öngörülen süre ne kadar diye sorduğumda ise tahminler 100 yıla ulaşamadı. İnanılmaz gibi ama bu süre Unicef tarafından 4285 yıl olarak belirtiliyor. Söyleşiyi yaptığımız İzmir'in tarihine yakın bir süreydi bu.
Bir başka inanılması güç bilimsel veri Irak'tan bildiriliyor. Birinci Körfez Savaşı’nda savaşa bağlı kirlenen toprağın 10 santimetreküpünün temizlenmesi için 400 litre su gerektiğini biliyor muydunuz? Savaşta sulama altyapısı yıkılan ve su kaynakları da kirletilen Irak'ta o kadar su ne gezer dediğinizi duyar gibi oluyorum. Üstelik Birici Körfez Savaşı’nda "15 bin km2 yi aşkın verimli tarım alanı sülfirik asit, petrol, askeri araçlara ait mineral yağ ve diğer atıklar, radyoaktif maddeler, katı atık maddeler, uçucu küller ve tuzlarla kalıcı zarara uğramıştı." Ve Irak toprakları temizlenemeden yeniden savaş alanına çevrildi. Yine 2004 yılında Dünya Bankası "Irak’ta tarımsal faaliyete geçilebilmesi için 1.2 milyar ABD doları gerektiğini, 2007'e kadar faturanın 11 milyar doları bulacağını öngörüyordu".
Bu ve daha nice veriye ulaşmak için TTB tarafından yayınlanan İzmir Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu’nca kaleme alınan "Irak'ta Savaş ve Sağlık" isimli kitabı okumanızı önerirken emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum.
Sağlıcakla kalın, barışla daim olun!
Dr. Zeki Gül
ÖNCEKİ HABER

Sakatlar çoğalıyor

SONRAKİ HABER

Kadının ayağındaki düşman

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...