12 Mayıs 2007 00:00

ZEUS SUNAĞI

Troya savaşları sırasında Yunanistanlı orduların saflarında savaşan iki kahraman vardı: biri Küçük Ayas (Aias), öteki de Büyük Ayas... Büyük Ayas’a, Telamon’un oğlu Ayas da diyorlardı...

Paylaş

Troya savaşları sırasında Yunanistanlı orduların saflarında savaşan iki kahraman vardı: biri Küçük Ayas (Aias), öteki de Büyük Ayas... Büyük Ayas’a, Telamon’un oğlu Ayas da diyorlardı... Salamis kralıydı. O da bir zamanlar güzel Helena’yla evlenmek isteyen adaylardan biriydi. Ne var ki bu adaylar şöyle bir anlaşmaya varmışlardı aralarında: Helena kiminle evlenirse evlensin, gün olur başına birşey gelirse, hepsi de onun yardımına koşacaktı!... O yüzden Büyük Ayas, Helena’nın Troya’ya kaçırılması üzerine on iki gemisiyle Troya’ya gelip savaşa katılmıştı...
Savaş sırasında Ahilleus’tan sonra en kahraman ve en güçlü savaşçı olarak tanıttı kendini. Artık “Yunanlıların Kalesi” demeye başladılar ona! Zaten ondaki bu insanüstü gücü, Baştanrı Zeus bağışlamıştı... Yaygın söylenceye göre bir zamanlar Ayas’ın babası Telamon, ünlü Herakles’e çok iyilikler etmişti. Bunun karşılığında da Herakles; babası Zeus’un bu aileye çok güçlü bir çocuk bağışlamasını diledi. Zeus da bu dileği kabul ettiğini belirten bir kartal uçurdu hemen havada! Bu yüzden Herakles de, Yunanca kartal demek olan “aietos”tan türeme Ayas (Aias) diye bir ad verilmesini önerdi doğacak çocuğa...
İşte Troya savaşına on iki gemiyle katılan bu ünlü kral Ayas; Yunanlı ordular nerede bir sıkıntıya düşerlerse hemen oraya yetişiyor ve bütün gücüyle vuruşuyordu... Bilindiği gibi Ahilleus; kendi payına düşen ve savaş ganimeti güzel Beriseis’i, Başkral Agamemnon’un zorla elinden alması üzerine küsüp savaştan çekildi. Ahilleus’un anası tanrıça Tetis (Thetis) de, Olimpos’a gidip Yunanlıların Troyalılar önünde sürekli yenilgiye uğramasını diledi Zeus’tan. Bu yüzden Zeus’un sürekli yenilgiye uğrattığı Başkral Agamemnon da, sözde yaptığına pişman olup sırf savaşa katılsın diye Ahilleus’a elçi üzerine elçi göndermeye başladı... Ama gene de savaşa katılmayıp kendi yerine can dostu Patroklos’u gönderdi savaş alanına. Patroklos da Hektor’un kılıcıyla can verince, bu kez Büyük Ayas girdi araya... Gerçekten de yüreklilik yönünden birbirine denk olarak algılanan bu iki kahraman, hasım orduların gözleri önünde teke tek vuruşmaya başladılar... Ne var ki daha dövüşün başında Hektor’un fırlattığı ok; Ayas’ın yedi kat deriden yapılmış ünlü kalkanının altı katını delip yedinci katında bükülüverdi! Bunun üzerine yerden kaptıkları kaya parçalarını birbirlerine fırlataraktan dövüştüler akşama dek. Yenişemeyince de araya giren yaşlıların önerisiyle vuruşmaya son verdiler. İki hasım kahraman el sıkışıp birbirlerine armağanlar sundular. Hektor armağan olarak, herkesin hayran olduğu en etkin kılıcını sundu Ayas’a...
Daha sonraları savaşa katılan yarı ölümlü Ahilleus da, tek duyarlı yeri olan topuğundan vurulup ölünce, onun silahlarının kime verileceği konusu bir sorun oldu... Çünkü Ahilleus’un anası tanrıça Tetis; yağma amaçlı bütün savaşlar gibi bu lanetli Troya savaşında da oğlu Ahilleus’u yitireceğini iyi biliyordu. Ne var ki “oğlum hemen vurulup ölmesin” diye ta Olimpos’a çıkmış; işçilerin tanrısı demirci Hefaystos’a bir kılıçla kalkan dövdürmüştü. Savaş karşıtı iyi yürekli Hefaystos da; sırf tanrıçanın hatırı için işliğinde yaptığı kalkanın üstüne, barışı ve onun dünyamıza getirdiği huzuru simgeleyen olağanüstü sahneler işlemişti örs üstünde çekiciyle... O yüzden çok değerli ve anlamlıydı Ahilleus’un silahları... Gene o yüzden tanrıça Tetis de oğlu Ahilleus’un ölümünden sonra bu silahların en kahraman Yunanistanlı birine verilmesini istedi. Bu kahraman da Ayas’tan başkası olamazdı! Ne var ki araya Başkral Agamemnon girdi. Odisseus’u çok seven tanrıça Atena girdi... Ve bu benzersiz silahları tutup Odisseus’a verdiler!..
İşte ondan sonra olanlar oldu... Büyük Ayas; kahramanlık onuruna hakaret edildiğini düşünüp büyük bir bunalıma girdi. Ve bir gece yatağından fırladığı gibi önüne çıkanı kılıçtan geçirmeye başladı! Daha sonra aklı başına gelince, bir sığır sürüsünü kesip biçtiğinin ayırdına vardı! Bu da onu büsbütün üzdü; utandırdı...
Birden savaş sırasında kıyasıya vuruştuğu Troyalı Hektor geldi gözlerinin önüne... O sözde hasım yiğit; savaşı bırakıp karşılıklı dost olmanın onuruna, en değerli kılıcını armağan etmişti ona... Ama şu anda da, Ahilleus’un kendisine bile hayır getirmeyen tanrı yapısı silahların neden kendisine verilmesini istiyordu delice bir tutkuyla? Gerçekten de bu anlamsız tutkusundan utandı... Öldürdüğü sığırlardan utandı. Sırf Başkral Agamemnon’un talanlayacağı hazineler ve alıp götüreceği güzel kadın köleler uğruna kazandığı kahramanlık unvanından utandı. Kıydığı nice masum yiğitlerin ölürken attıkları çığlıklar yankılandı kulaklarında... Ve bütün silahlardan iğrendi... Kendisi de utancından çığlıklar atmaya başladı...
Ve Ayas; Hektor’un armağan ettiği kılıcı tersinden toprağa sapladı hemen ve göğsünü delip geçecek şekilde, bütün hışmıyla kendini bu kılıcın üstüne attı...
Yaşar Atan
ÖNCEKİ HABER

İşgal sonunu getirdi

SONRAKİ HABER

Müzik ve tiyatro öykümü daha iyi anlatmayı öğretti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...