Ana dilde sağlık hizmeti insan hakkıdır
Kendinizi şöyle düşünün, bir trafik kazası geçirmişsiniz, çocuğunuz yaralanmış çevrenizi dilini anlamadığınız insanlar sarıyor. Bir şeyler söylüyorsunuz anlamıyorlar, yardım etmeye çalışıyorlar ama ne dediklerini anlamıyorsunuz, canı yanıyor çocuğunuzun bir taraftan. Bir hastaneye kaldırılıyorsunuz, beyazl

ANA DİLDE SAĞLIK GÜVENLİK VE ASAYİŞ SORUNU OLARAK GÖRÜLÜYOR
Batıda bir işçi mahallesinde kadınlar ya da çocukları sağlık problemleri yaşadığında hastaneye gidemiyorsa bunun nedeni parasızlıktır. Ama doğuda bir kadın hastaneye gidemiyorsa bunun nedeni genellikle parasızlık, parası varsa da doktorun dilinden anlamamasıdır. Türkçe bilen bir kadın rahatlıkla doktora gidebilmekte, derdini anlatabilmekteyken Türkçe bilmeyen bir kadın doktora ya da herhangi bir sağlık kuruluşuna gittiğinde kocasına ya da Türkçe bilen çocuklarına ihtiyaç duymakta, kendi kendine derdini anlatamamaktadır.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan Vekili Hacı Haspolat Elazığ depreminde zarar görenlere yardım için gönderdikleri Zazaca konuşan psikolog ve sosyologların çadırının, Başbakanın ziyareti sırasında güvenlik gerekçesiyle kaldırıldığını anlatıyordu TTB ve SES’in düzenlediği Ana dil ve Sağlık Sempozyumunda. Ana dilde eğitim, ana dilde sağlık gibi meselelerin pedagojik ya da sosyal bir sorun olarak değil hâlâ bir “güvenlik ve asayiş” sorunu olarak görüldüğünü bundan daha iyi anlatan bir örnek olamaz herhalde. Devletin herkese eşit olarak ulaştırmak zorunda olduğu sağlık, eğitim gibi hakların kullanılmasındaki en önemli engellerden birisi kişilerin kendilerini bilmedikleri bir dilde ifade etmeye çalışmaları.
GSS BÖLGE HALKINI ÜCRETSİZ SAĞLIK HAKKINDAN MAHRUM BIRAKACAK
Sağlık toplumsal bir olgudur. WHO sağlık kavramını ‘Sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali’ olarak tanımlar.
Bir ülkenin sağlık politikalarının ne kadar iyi olduğu,sağlık hizmetlerinin ne kadar insancıl olduğu ancak ülkenin toplumsal sağlık ölçütleriyle ortaya konulabilir. Bu ölçütlerden başta gelenler anne ve bebek-çocuk sağlığını ilgilendiren ölçütlerdir. Çünkü anne ve çocuk sağlığı sağlık hizmetlerinin aksaklıklarından en çabuk etkilenen, en hassas olan toplumsal unsurlardır.
Bölge insanı, sağlık ortamındaki eşitsizliklerden savaş ve ayrımcılık ortamının derinleştirdiği yoksulluk nedeniyle daha fazla etkilenmektedir. Yıllarca sağlık hizmetlerinden sosyal güvence olmaksızın yararlanmaya çalışan bölge halkı, hükümetlerin rant alanı haline getirdiği Yeşil kart sistemiyle sağlık alanındaki ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır. Yeşil kart hakkı ancak yoksulluğunu ve ‘ülke için tehdit oluşturmadığını’ kanıtlayan vatandaşlara verilerek kimi zaman bir tahakküm aracı haline de getirilmiştir (Adana Valisinin taş atan çocukların ailelerini yeşil kartlarını iptal etmekle tehdit etmesi örneği). Tüm bu zorluklara rağmen günden güne pahalılaşan sağlık hizmetlerinden‘ücretsiz’ olarak yararlanmaya çalışan vatandaşlar bugünlerde ‘GSS’ yasasının yeni hayata geçen uygulamaları nedeniyle ücretsiz sağlık hizmeti hakkından yoksun bırakılmakla yüz yüze getirilmiştir. Bu durum milyonlarca Yeşil kartlı vatandaşı, özellikle kadın ve çocuk sağlığını, olumsuz etkileyecek gibi görünmektedir. Ancak en büyük etkisini depremin üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen barınma, temiz su problemini çözememiş -ki sağlık hizmetlerinden daha öncelikli koşullardır-psikososyal olarak da depremin etkisini atlatamamış Van halkı üzerinde gösterecektir.
DİLİNİ BİLMEDİĞİ BİR HALKA HİZMET ETMEYE ÇALIŞMAK...
Sağlık ya da eğitim gibi temel kamu hizmeti alanında çalışan emekçiler de ana dil sorunundan etkilenen taraflardandır. Bölge dışından gelen, Kürtçe bilmeyen kamu emekçilerinin yaşadığı sorunların en önemlilerinden biri dilini bilmediği bir halka hizmet etmeye çalışmak. Kendini başka bir dilde ifade etmek zorunda olan çocukları ‘eğitmeye’ çalışan öğretmenler, kendisine yabancı bir dilde konuşan hastalarını tedavi etmeye çalışan doktorlar ne yapmaları gerektiği gibi bir eğitim verebilmekte, ne de sağlık hizmetini etkin bir şekilde sunabilmektedir. Doktor karşısına gelen yarı Türkçe yar Kürtçe konuşan bir hastaya doğru teşhis koyabildiğinden hiçbir zaman emin olamaz aslında. Çünkü hastanın hikayesinin ne kadarını anlayabildiği, ne kadarını doğru tahmin edebildiği şüphelidir.
İthal hekim tartışmalarının yaşandığı dönemde Sağlık Bakanlığı gelen tepkiler üzerine ‘Hekimlerin Türkçe bilme zorunluluğu olduğu, yoksa halkla anlaşamayacağı’ açıklamasını yapmıştı. Peki sormak lazım Türkçe bilmeyenler ne yapacak? Onlara neden bir kolaylık sağlanmıyor? Çok mu zor hastanelerde çevirmenler bulundurmak, Kürtçe bilen personeli Kürtçenin ağırlıklı dil olduğu illerde istihdam etmek ya da bölgede çalışacak doktorlara Kürtçe öğretmek? Sağlık hakkı, en temel insan haklarından biridir ve devletin temel görevlerinden biri de tüm vatandaşlarına eşit koşullarda sağlık hizmeti verilmesini sağlamaktır. Eğer ‘kamu’nun bir kısmı dilini bilmediği doktorlara derdini anlatamıyor ve bu sebepten hastaneye gidemiyorsa, ‘kamu’nun geri kalanıyla eşit şartlarda hizmet aldığı söylenemez. İnsancıl sağlık hizmeti parasız, eşit,ulaşılabilir ve ana dilde olanıdır. Bu unsurlarının herhangi birinin eksikliği sağlık sisteminin adaletsiz, eşitlikten uzak olduğu anlamına gelir ki ülkemizde yaşanan durum budur. Sağlık hizmetlerini insancıl kılabilmek için ana dilde hizmetin koşulları sağlanmalı ve sağlığın parayla olan ilişkisi ortadan kaldırılmalıdır. Parasız sağlık hizmeti mümkündür ve örnekleri mevcuttur. Ancak bu koşullar sağlandığında toplumsal sağlık göstergeleri de insancıl hale gelebilecektir. (Van/EVRENSEL)
‘YEŞİL KARTLARIMIZI VERMEYİZ’
Sürecin Van’da nasıl algılandığına dair ve ufak çapta bir sağlık taraması yapmak amacıyla konteyner ve çadırların yoğun olduğu mahallelerden (Süphan Mahallesi) bir haneye konuk olduk, sohbet ettik. Bir kısmımız Kürtçe bilmediğimiz için tercümanlık yapan hane sakinleri ve arkadaşlarımızın desteğiyle ortak iletişimi oluşturabildik. Bizim bunun için zamanımız vardı, ancak Sağlık politikalarının yarattığı aksaklıklar nedeniyle iyice kalabalıklaşan hastanelerde aynı dili konuşan insanların bile iletişiminin ne kadar sınırlı olduğu düşünüldüğünde ana dilinde hizmet alamayan vatandaşların sıkıntıları anlatmakla bitmez herhalde… Ziyaretimize özellikle kadınların ilgisi büyüktü. Sıcacık ve misafirperverdiler. Sürece dair bilgi verdik, bundan böyle düzenli olarak gelir testi yaptırmaları gerektiğini, eş-dosttan alınan borcun bile bu testin kapsamında olup gelir gibi değerlendirileceğini, ilaçlardan kutu başına para alınacağını vs. anlattık. Aslında sağlık hizmetlerinin parasız olması gerektiğine değindik. İlk tepkileri ‘Yeşil kartlarımızı vermeyiz’ şeklinde oldu. Durumun tedirginlik yarattığı rahatlıkla gözlenebilmekteydi. Çünkü bu yeşil kartın yaygın kullanıldığı bölgede bir çok insanın acil durumlar dışında sağlık hizmetlerinden yararlanamayacağı anlamına geliyor. Bir çoğu gelir testi uygulamalarından bihaberdi yahut haberdardı ama herhangi bir başvuruda bulunmamıştı. Depremin etkisi evin manzarasıyla bile tüm ağırlığını devam ettiriyordu. Başka alternatifleri olmadığından olsa gerek hâlâ şiddetli bir depremde yıkılma tehlikesi olan evde kalmaya devam ediyorlardı. Birçok kadın ve çocuğun kronikleşmiş sağlık problemleri vardı. Büyüme gelişme geriliği, kadın hastalıklarıyla ilgili tedavisi yapılmamış ya da deprem nedeniyle tedavisi yarım kalmış sağlık sorunları vardı. Öncesinde ciddi sağlık problemi olup kontrolleri aksayanlar da vardı. Deprem sonrasında yaşatılanların herkes farkındaydı. “Yeşil kartımızı bıraksalar da oy vermeyiz” diyordu kimisi. Ufak çapta yaptığımız sağlık taramasında çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonları, kansızlık ve barsak parazitlerinin yaygın olduğunu gözlemledik. Aslında sağlık hizmetlerinden daha öncelikli gelen barınma ve beslenme koşullarıyla -zaten küçük olan evlerde depremden sonra yaşayan insan sayısı artmış bulunmaktadır- ilgili sıkıntıların daha ön planda olduğunu gözlemledik. Gerekli yönlendirmelerde bulunduk. Aslında sağlık hizmetleriyle ilgili geçmişten beri süre gelen aksaklıkların nereden kaynaklandığına, sağlıktaki olumsuz sonuçlar doğuran politikalara dair sohbet ettik. İmkanlarımız el verdiği ölçüde yaptığımız sağlık taramasının genel bir memnuniyet yarattığını gözlemledik.
Evrensel'i Takip Et