26 Şubat 2008 00:00

RAMP IŞIKLARI


Kuruluşundan bu yana toplumsal, siyasal ve kültürel sorunlara duyarlı, birbirinden ilginç konularla örülü oyunları repertuarında değerlendirerek ulusal ve uluslararası, savaş, barış sorunsalı, savaşın tahribatı, kendine ve toplumsal yapıya yabancılaşmış bireyin içe dönüklüğü gibi sorunların yanında, etnik, dinsel ve inançlarından ötürü horlanarak dışlanan etnik kesimlerin yaşadığı sorunları, tiyatro sanatının görsel olanakları ölçüsünde estetik bir bütünlük içinde ramp ışıklarına taşıyan Tiyatro Pera, bu sezon ‘Profesör ve Hulahop’ adlı oyundan sonra bir W. Shakespeare klasiği olan ‘Venedik Taciri’ ile seyirci karşısına çıkıyor. Nesrin Kazankaya’nın hem çevirip hem de rejisini yaptığı oyunun dramaturjisi Şafak Eruyar’a, dekor tasarımı Şirin Dağtekin ışık Yüksel Aymaz’a, kostüm tasarımı ise Nilifer Moayeri’ne ait.
Ünlü İngiliz yazar W. Shakespeare’in 1590’lı yıllarda yazdığı tahmin edilen Venedik Taciri, ele aldığı konu bakımından yazarın en ilginç oyunları arsında yer alıyor. Venedik taciri Antonio (Can Başak) arkadaşı Bassanio’ya vermek üzere Yahudi tefeci Shyloc’tan (Mehmet Ali Kaptanlar) borç para alır, borcu ödemediği ya da ödeyemediği koşullarda Shyloc, Antonio’nun bedeninden yarım kilo et alacaktır. Bu koşul sözleşmede yazılmıştır. Ancak Antonio’nun gemileri denizde kaybolmuş, parasız kalmıştır. Ödeme günü geldiğinde Antonio zor duruma düşer ve mahkemede hesaplaşmaya başlarlar. Antonio, vücudundan et vermek yerine Shyloc’a yüklüce para teklif eder, ancak Yahudi tefeci para değil sözleşmede anlaştıkları gibi yarım kilo et istemektedir. Bu kararlılığını da şu sözlerle dile getirir mahkeme heyetine; “Sözleşmenin gereği neyse onu alacağım. Aksi takdirde anayasanıza ve şehrinizin her yurttaşa tanıdığı özgürlüğe gölge düşer. Bana ait olan o et ve ben de onu istiyorum. Eğer vermezseniz yazıklar olsun yasalarınıza, Venedik’te yasaların gücü yokmuş demek” diyerek sözleşmeye uyulmasını ister. Ancak yasalarda her zaman olduğu gibi bir boşluk vardır: Avukat olmadığı halde duruşmaya katılan Bayan Portia ve arkadaşı zekice bir çıkışla Yahudi tefeciye “Sözleşmede yalnızca yarım kilo et alacağının yazdığını, bunu da kan akıtmadan alması gerektiğini, eğer kan akıtırsa suçlu duruma düşeceğini” söyler. Bu yorumla Shyloc suçlu duruma düşürülür ve mağdur edilir.
Yasanın, Yahudi tefecinin haksız duruma düşürüldüğü bu yorumunda aslında taraflar arasında var olan dinsel farklılığın etkili olduğu yönetmenin sahne yorumunda da vurgulanır. Çünkü bütün mahkeme heyeti ve borçlu taraf Hıristiyan inancına sahip, Shyloc ise Yahudidir.
Yönetmen Nesrin Kazankaya Venedik Taciri’ni, yorumlarken dünyanın ve insanlığın geldiği bu çağda, yaşadığımız nesnel gerçekliği göz önünde bulunduruyor ve adına neoliberalizm denilen iktisadi faşizmin, dinsel ve etnik köken farklılıkları üzerinde oynadığı oyunları, metnin ve sahnenin olanakları ölçüsünde şeffaf bir anlatımla sorguluyor. Bir inancın başka bir inanca kurduğu tahakkümün birey ve toplum üzerindeki tahribatı üzerine odaklanan Kazankaya, tahakküm ve aşağılamanın sonuçlarını Shakespeare’in yaklaşık dört yüz yıl önce yazdığı Venedik Taciri’ ile hem tarihsel geçmişe hem de güncel gerçekliğe çarpıcı bir biçimde ışık tutuyor.
Yahudi tefeci Shyloc’u yorumlayan Mehmet Ali Kaptanlar, sahneye çıkardığı kompozisyonla seyirciyi büyülüyor. Kaptanlar, Shyloc’un aşağılanmışlık ve öteki konumuna düşürülmüşlükten yoğurduğu öfkesini oyun boyunca tutarlı bir biçimde seyircisiyle paylaşıyor ve göz dolduruyor, oyunculuğu ile anlayarak, anlatma ve anlamlandırma hünerini sesi ve tavırlarıyla ayrıntılandırarak bütünlüklü bir portre çıkarma başarısını yılların deneyiminden süzdüğü birikimiyle buluşturuyor. Kaptanlar performansı ile Shyloc’un düşünsel derinliği, duygusal gelgitleri, ahlaki tavrındaki değişimi ve genel olarak konumundaki değişimi oyun boyunca yetkin bir biçimde okunaklı ve süzülmüş bir titizlikle özel bir portre olarak rejinin konseptine sunuyor. Oyunda başta Nesrin Kazankaya ve Can Başak olmak üzere diğer oyuncular metnin canlılığı ve seyirciye sunumu konusunda içten ve samimi çabalarıyla seyircinin beğenisini kazanıyorlar.
Uzun yıllardır Türkiye’de sahnelerde görülmeyen Venedik Taciri, Tiyatro Pera’da iyi düşünülmüş bir sahne konseptiyle bugünün kapitalist dünyasının bütün ahlaksızlıkları ve çürümüşlüklerini tarihsel gerçekliği bağlamında yeniden sorgulayarak tartışmaya açan bir sanatsal tavırla seyirci karşısına çıkarılıyor. Nesrin Kazankaya ve Tiyatro Pera çalışanları duyarlı, sorgulayan ve tavır alan ve tutumlarıyla ‘bugünden’ ve ‘gelecekten’ tedirginliklerini sanatçı sorumluluğu ile haykırıyorlar. Yüreklerine sağlık.
Venedik Taciri Tiyatro Pera’da 7-8 Mart saat 20.00’de 9 Mart’ta ise 18.30’da izlenebilir.
Metin Boran

Evrensel'i Takip Et