13 Mart 2008 00:00

Bir şair ve kitap kokulu çınar


Hüseyin Avni Dede’nin “Acıya Kurşun Geçmez” (Bilgi Dönüşüm Yayın 4. Basım 2005), “Tek Şekerli Çınaraltı” (Yeraltı Yayın 10. Basım 2004) ile “Sesim Çiviye Takıldı” (Sone Yayın 2006) adlı kitapları, elime ulaşalı epey zaman oldu.
Tiryakisi olanların çayı tek şekerli içmesi gibi, Çınaraltı’nın tiryakisi olan Dede’nin kitapları hakkında tam yazı yazacakken, Çınaraltı’ndan sürgün edildiğini duydumsa da, inanamadım. Ancak daha sonra elektronik posta ile “Şair Hüseyin Avni Dede, İstanbul Sahaflar Çarşısı’nda; 1980 yılının başlarından beri ‘Çınaraltı’nda’ kendi şiir kitaplarını satarak geçimini sağlamaktadır. ... Yabancı işportacıların, korsan kitap satıcılarının tezgah açmasına göz yuman ‘belediye’, Şair Hüseyin Avni Dede’nin, Çınaraltı’nda satış yapmasına artık izin vermemektedir. Hüseyin Avni Dede’ye Çınaraltı’nın tekrar geri verilmesini istiyoruz” diyerek belirtilen durum ve destek arayışı olayın doğruluğunu ortaya koydu.
“boğaz köprüsü bize ne kadar uzak / tarabya bize ne kadar yakınsa / ne olursa olsun yaşamı tanırız / biraz daha utanırız geceden / acıdan biraz daha utanırız / Mustafa hacı baba sen ben / çınaraltı biraz gökyüzü / yeni bir gökyüzü çınaraltı biraz / kirazlı mescit sokağında şen apartmanı bahçesinde iki kiraz” dizelerinden oluşan ve kitabının adını taşıyan şiirinde belirttiği gibi Çınaraltı, Dede’nin yalnızca eski para vb. eşyalarla kitaplarını sergilediği bir mekan değil, şiirlerini besleyen çok önemli bir kaynak olmuştur.
Ayrıca, Dede’nin acılarını, sevinçlerini kadehine arkadaşlık eden o koca çınara kitap kokusu sinmiştir. O nedenle Çınaraltı’nı “zengin bir şiir damarı” olarak gören ve “Asıl İşim Şairlik” adlı yazısında kendisini; “Ben Hüseyin Avni Dede... Beyazıt’ta, Çınaraltı’nda eski para alıp satıyorum. Esas işim şairlik. Nasıl mı başladım şiir yazmaya?.. Çocuktum... Bir akşamüştü içime bir sıkıntı düştü. Babam gibi, şiir yazmak geldi içimden... Bir şeyler karaladım, içimdeki sıkıntı hafifler gibi oldu; ama hiç dinmedi. Babam, devrik şair Durmuş Dede... İlk o tuttu elimden; ABC Extra, Ekspres Ana gibi dergilerde çıkan ilk şiirlerimi topladığım Şairler Üzülmesin isimli şiir kitabımı kaldırımlarda o sattı.
...Şairliği besleyen, geliştiren en önemli kaynak, yaşantıdır. Ben bu kaynaktan yana hep şanslıyım. Bu yüzden şiirlerimde yaşantı, hep öne geçmiştir diyebilirim. Daha cılız kalan kaynakları ezip geçerek ama... Onu dinliyorum. Kimi gün salaş bir meyhanede işportacılarla, torna işçileriyle, sepetçilerle, çiçekçilerle veya yoksul şairlerle ucuz şarap içerken; belki de aynı günün akşamı, Alman Kültür Merkezi’ne, bir sanat galerisine ya da caz konserine davet edebilirim” diyerek kendini tanıtan 1954 İstanbul doğumlu H. Avni Dede, girdiği her ortamda kendi atmosferini yaratan şair bir babanın oğludur.
“afişler pırıl pırıl afişlerde Beyoğlu / her köşesinde ağlayan ağlatan şiir / bir çok şeylerini bırakıp gelmiş doğul / ölüme geç kalan adamın / ölüler için yazdığı şiir bu / şair hüseyinin garip haliydi son / tren durdu göztepede indi baba-oğul / vakit çok geçti acı bir uykudaydı gece / ucuz içkilerle ıslandı uzun sakalım / yarın yeniden başlayacaktı idamlık bilmece / ölüme geç kalan adamın / ölüler için yazdığı için yazdığı şiir bu / şiirin şairin ihtilaliydi son” dizeleriyle, anlık görüntülediği babası Durmuş Dede, arkadaş sohbetlerinde, içkievi ya da çeşitli toplantılarda, doğaçlama okuduğu şiirler ve konuşmalarla hemen hayranlık kazanırdı. Durmuş Dede; “Şairlik / Babadan oğullara / Oğullardan torunlara / Hastır / Babanızın fani dünyada / Sizlere bırakıp gideceği / İnsanlığı ile şairliği / En büyük mirastır.” dediği gibi kalıtımın bir ölçüde etkili olduğunu kabul ederek, yüzümüzde de acılığını sürdüren olayların dolu olduğunu görüyoruz. Şair öylesine ileri gidiyor ki, insanların çektiği acıyı içselleştiribilmek için “beni öyle bir şair yapmalısın ki / acının ne olduğunu bilmeliyim / parası yoktur kuşların, benim de yoktur ama / bir şiir kitabına ekmek alabilmeliyim / ekmek alabilmeliyim tanrım ekmek alabilmeliyim / karnım çok zor doysa da / açlık diye bir şey var bu şehirde / gülüşlerimi alıp dudaklarına koysa da”; “ istersen arada sırada / taş taşıt bana / harç yaptır / toprak kazdır / tanrım şair olduğumu unutma” dizilerinde görüldüğü gibi, tanrıdan şairliğin acı ve zahmetle yoğrulmasını diliyor. İşte “giyotinsiz karanfillere” özlemli, yaklaşık otuz yıllık bir Çınaraltı şairi olan ve dostlarının “Sesim Çiviye Takıldı” adlı kitapta şiir, söyleyişi ve anlatılarla güzellediği Hüseyin Avni Dede, kendisine yapılan bu haksızlığı önceden sezinlemiş olmalı ki, bu duygusunu; “Geride kuşların hüznü kaldı sadece” dizesiyle dile getirmiş.
Çınar, yalnızca asırlık bir ağaç değil Dede için. Yaşamıyla bütünleşen şiirin özsuyu. O nedenle, yetkillilerin sürgün ettikleri Hüseyin Avni Dede’yi yeniden çınarıyla buluşturmalarını diliyorum. Yalnız ben değil, yazılarıyla, imzalarıyla destek veren yüzlerce sanatçı arkadaş da diliyor.
[email protected]
Güngör Gençay

Evrensel'i Takip Et