23 Nisan 2008 00:00
Sözün bittiği yerdeyiz
Hepimizin hayatında sözün bittiği, fakat bir şeyler yapmanın gerektiği anlar olmuştur. Söyleyecek çok şey vardır, fakat sözler yetersizdir. Onları davranışlarımızla ve ortaya koyduğumuz işlerle söyleriz. İşte şu sıralar toplumca yaşadığımız anlar, öyle anlardır. Nasıl mı?.. Ülkemizde gelişen olaylar ve bizi yönetenlerin bizim için, bize rağmen aldıkları kararlara bakmamız yeterli olacaktır.
Yaşamımızı güvende hissettiren şeyler teker teker yok olmaktadır. Bunlara en temel haklarımız olan yaşama, barınma, çalışma, sağlık ve eğitim haklarımızı örnek gösterebiliriz. Bunların hangisi eksik olsa, bütün bir birey veya aile olabiliriz ki?
Ailelerin, kentsel dönüşüm gibi modern adlar altında evleri başlarına yıkılıyor. Buna karşı koymaya çalışan, direnen, yaşamına sahip çıkan insanlara suçlu muamelesi yapılıp eziyet ediliyor.
Özelleşme ve güzelleşme söylemleri içinde bütün fabrikalarımız ve doğal kaynaklarımız dünya sermayesine sunuluyor. Binlerce işçi işsiz bırakılarak, çocukları ile evlerinde sefil yaşama mahkum ediliyor. Herkes yaşadığını biliyor. Fabrikalardaki üretimsizlik doğruca esnafı ve çiftçiyi, sonuçta halkı etkiliyor.
Eğitim özelleştiriliyor. Geleceğimiz dediğimiz çocuklarımızın gelecek ümitleri ellerinden alınıyor. Kayıt ve katkı payı adı altında paralar toplanıp vermeyen çocuklar sınıfta, okulda rencide edilip aşağılanıyor ve tehdit ediliyor. LGS, SBS, ÖSS, KPSS gibi sınavlarla önlerine barikatlar kuruluyor. Bunları aşmanın ana aracı para. Paran varsa özel ders alırsın, dershaneye gider, gelişmiş ders araçlarını kullanırsın.
Sosyal devlet anlayışından hızla uzaklaşılıyor. Ne geçmişimize ne de geleceğimiz olan çocuklara ve gençlerimize sahip çıkılıyor. Binlerce çocuk ve yaşlı sokaklarda yaşıyor ve çöplerden besleniyor. 23 Nisan günü çocuklarımıza methiyeler düzülecek. Geleceğimizin garantileri denecek, bakanların, Başbakanın ve Cumhurbaşkanının koltukları sunulacak. Fakat o çocukların anne babalarından, kıyım yasalarına ses çıkarmamaları istenecek. Çıkaranlara da yalancı siyasi rantçı denecektir. Çocukların günleri ve bayramları var, ne yazık ki gelecekleri yok. Bu yokluğu, 20 yıl 30 yıl sonrasının kölelerini yaratarak derinleştirmek istiyorlar.
Evet, işte tam bunlardan dolayı diyorum ki; şimdi sözün bittiği yerdir. Artık hareket etme, davranış geliştirme ve iş yapma zamanı. Öfkemizi, tepkilerimizi ve taleplerimizi bugünden itibaren yaşama geçirelim. Yaşlılarımız için, çocuklarımız için, kendimiz için el ele vererek alanlara çıkma zamanı. Mahallelerimizden, fabrikalardan, tarlalardan, okullardan, hastanelerden, işyerlerimizden alanlara gelip üretmek istediğimizi, ürettiğimizi yönetmek istediğimizi söyleme; söyleme de değil, haykırma zamanı.
Biz kendimizi, bizi şimdiye kadar yönetenlerden çok daha insancıl, çok daha paylaşımcı, çok daha adil, çok daha iyi yönetiriz, deme zamanı.
1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını buna aracılık eden bir güne çevirmek, tam da işçi ve emekçilere yaraşır bir tavırdır.
Selam olsun hayatı var edenlere, selam olsun geleceğe sahip çıkanlara!..
Hülya Gürgör (Buca/İZMİR)
Evrensel'i Takip Et