27 Mayıs 2008 00:00
Yıl 1995. Newrozda yani 21 Martta Aksarayda kaçırıldı Hasan Ocak. Evine haber verilmedi. Kendisini bekleyen ailesi gece eve gelmeyince anladı gözaltına alındığını. Gözaltına daha önce alındığında da aramamışlardı çünkü. Önce Emniyet Müdürlüğüne başvurdu Ocak ailesi, sonra Terörle Mücadele Şubesine, sonra Valiliğe, Savcılığa, hastanelere Nereye gittilerse burada yok cevabını aldılar. Hasandan kısa süre önce kaçırılıp kaybedilen İsmail Bahçecinin ölümünden yola çıkarak Türkiyenin gözaltında kayıp politikasını biliyor ailesi. Bu yüzden Hasanın arkadaşları, yoldaşları ve İnsan Hakları Derneği ile birlikte uzun soluklu bir mücadeleyi başlatıyorlar. Hasan ilk değildi, son da olmayacaktı diyor kardeşi Maside Ocak ve Sağ aldınız sağ istiyoruz kampanyasını başlattıklarını anlatıyor. 1995te başlatılan kampanyanın bir ayağı İstanbulda çeşitli eylemlilikler, diğer ayağı da Ankarada milletvekilleri ve ilgili kurumlarla görüşülerek yürütülüyor.
58 günün ardından
Adli Tıp Morgunda buldukları Hasanın cesedinin Beykozda ormana atıldığını öğrenen Maside Ocak, fotoğraflardan teşhis ettikleri abisinin cesedini Altınşehir Kimsesizler Mezarlığında bulduklarını ve Gazi Mezarlığında toprağa verdiklerini anlatıyor sesi titreyerek. Abisinin gözaltına alındıktan 5 gün sonra öldürülüp atıldığını ve köylülerin bulduğunu öğrendiklerini belirten Ocak, Bulunduğunda ayakkabı bağcıkları, kemeri, saati yokmuş üzerinde. Köylüler bulmuşlar, bulunduğunda 2 saatlik ölüymüş, telle veya iple boğulma. Ama Adli Tıp raporlarında geçen kadarıyla da boğulmamış olsa bile yapılan işkencelerden iç organları tamamen parçalanmış. Ocak, Hasanın cenazesinin bile kendilerinden nasıl saklandığını şöyle anlatıyor: Taşları yerli yerine oturttuğumuz bir zaman oldu. Hasanı arıyorduk, herkesin gözü kulağı kampanyadaydı. Biz her yerde Hasanı ararken, her yerde fotoğraflarını taşırken Hasanın cesedi 6 gün Beykoz Savcılığında tutulmuş Adli Tıp Morgunda, 15 gün de Adli Tıp Kurumunda tutulmuş. Bekletildiği sırada da defalarca gidip kimsesizlerin cesetlerine baktık.
Ölüye bile saygı yok!
Kendilerine bir mezar numarası verilmediğini belirten Ocak, abisinden bir hafta sonra Rıdvan Karakoçun haberi geldiğini söylüyor ve 1 Martta gözaltına alınan Karakoçun Hasan Ocakla aynı yerde, aynı şekilde öldürülmüş olarak bulunduğunu ve aynı akıbete uğradığını anlatıyor. Mezarlıktaki cesetlerin üzerlerine sadece toprak örtüldüğünü, kefen giydirilmediğini ifade eden Ocak, Mezarlığa gittiğimizde cesetlerin kollarını, ceketlerin parçalarını görüyorduk. Şu bir lükstü belki, biz o lüksü aramıştık. Yaşayan insanına saygı göstermeyen bir devletten ölüsüne saygı göstermesini beklemiştik ve bunda da yanılmıştık diyor.
Sivil itaatsizlik eylemi
Karakoçun cenazesinden hemen sonra 27 Mayıs 1995te ilk defa Galatasarayda oturduklarını dile getiren Ocak, Arjantinde kayıplara karşı mücadele veren Plaza De Mayo Annelerinin mücadelelerinin her zaman bir örnek olduğunu, onlardan güç aldıklarını belirtiyor. Ocak, Galatasarayda oturdukları 200 hafta boyunca çok defa saldırıya uğradıklarını, saldırıların özellikle Habitat döneminde 600-700lere varan gözaltılarla yoğunlaştığını anlatıyor. Cumartesi günleri yapılan oturma eylemlerinin Türkiyedeki ilk sivil itaatsizlik eylemi olduğunu ifade eden Ocak, Orada oturduğumuz süre boyunca; 94-95 Martı arasında gözaltında kaybedilen insan sayısı 400ü bulurken 98-99a gelindiğinde yürütülen mücadeleyle bu sayı 4lere, 3lere 1lere kadar indi diyerek mücadelenin etkilerini belirtiyor.
Artık bilinmeyen bir yerde alıkoyma
Biz orada soluğumuza soluk eklemiştik kaybedilemeyen insanların sayesinde. Kaybedilmemeleri de verilen mücadelenin bir sonucuydu diyen Ocak, 1996da İstanbulda Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayını topladıklarını ve kurultaya katılan 32 ülkeden kayıp yakınları ve kurum temsilcilerinin katılımıyla Kayıplara Karşı Uluslararası Komiteyi (ICAD) kurduklarını dile getiriyor. 1999 Martından itibaren Galatasaraya gidemediklerinin mücadelenin bittiği ya da durulduğu anlamına gelmediğinin altını çizen Ocak, kayıpların bugün Diyarbakırın Kulp ilçesinde ortaya çıkan Örhanların toplu mezarları şeklinde ortaya çıktığını ifade ediyor. Bu ülkenin topraklarında dolaşırken acaba bir kaybın üzerinde mi dolaşıyorum diye hissetmek istemiyoruz diyen Ocak, ICAD çalışanı olduğunu belirterek ICADın bugüne kadar Kolombiya, Filipinler, Almanya, Diyarbakır gibi birçok yerde kurultaylar yaptıklarını söylüyor. ABDnin ve Birleşmiş Milletlerin uçaklarla insanları bir yerden bir yere kaçırdığını ifade eden Ocak, CIAnin açıklamalarına göre 800 uçuş yapılmış. Artık kayıplar gözaltında değil, bilinmeyen bir yerde insanları alıkoyma olarak şekillenmeye başladı. Bu 800 uçuşun nereye ve nasıl yapıldığını aslında bizler çok iyi biliyoruz, ama bunları açıklama da yine bir mücadelenin sonucunda olacak diye düşünüyorum diyor. Ocak, 31 Mayısta Galatasarayda yapılacak oturma eylemiyle Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası etkinliklerinin sonlandırılacağını sözlerine ekliyor. (İstanbul/EVRENSEL)
YARIN: Annesi hâlâ Kenan Bilgini bekliyor
Emine Ananın çaresizliği
Oğlu gözaltında kaybedilen Emine Ana, oğlunu bulmanın çarelerini arıyordu. Akın Birdalın duruşmasına katılan Emine Ana, ayağa kalkıyor ve haykırıyor: Hâkim bey benim oğlum kayıp, oğlumu arıyorum bana yardımcı olun! 60 yaşlarındaki Emine Ana ve eşi kaybedilen Birsen Gülünay, mahkemenin düzenini bozmak gerekçesiyle bir ay hapis cezasına çarptırılıyor. 19 yaşındaki Maside Ocak, abisi kayıp, 60 yaşındaki annesi de cezaevinde olduğu için çok zor durumda olduğunu söylüyor. Sesimiz ne kadar güçlü çıkarsa o kadar yaklaşacaktık, sadece Hasana değil tüm kayıplarımıza diyen Ocak; kayıpları dillendirdikleri işgaller, toplantılar ve mitinglerle geçen 58 günün sonunda abisinin izine rastladıklarını anlatıyor.
Rakamlarla kayıplara karşı mücadele
Gözaltındaki kayıplara karşı verilen mücadelenin sonuçları ve özellikle Arjantinli Plaza De Mayo Annelerinin de katıldığı cumartesi eylemlerinin etkileri, İnsan Hakları Derneğinin 1994-2000 yılları arasındaki yıllık insan hakları ihlalleri bilançolarındaki rakamlara yansıyor. Yıl sonu bilançolara göre 1994te 328 olan kayıp iddia vakası, 1995te 220ye, 1996da 194e ve 66, 29, 36, 7, şeklinde seyrederek 2000de 4e düştü. Diğer rakamlar ise şöyle:
*Yargısız infaz, işkence sonucu ve gözaltında ölüm vakası 1994te 298 iken, 1995te 112, 1996da 190, 1997de 114, 1998de 128, 1999da 205 ve 2000de 173e düşmüştür.
*İşkence görenler ve işkence savı 1994te 1000 iken, 1995te 1412ye çıkmıştır; ancak 1996da 346ya önemli bir düşüş kaydetmiştir. 1997de 366 iken 1998de 498e çıkmıştır, bu sayı 1999 ve 2000de 594tür.
Ceren Saran
Evrensel'i Takip Et