13 Ekim 2008 00:00

Elbistan Termik Santrali ölüm saçıyor

300 bine yakın nüfusuyla Elbistan Afşin bölgesine 23 yıl önce termik santrali kuruldu.

Paylaş

300 bine yakın nüfusuyla Elbistan Afşin bölgesine 23 yıl önce termik santrali kuruldu. Bölgedeki kömür havzalarının değerlendirildiği Afşin Termik Santrali A Ünitesine filtre takılmadı. Ogün bugündür filtresiz çalışmaya devam eden santral çevreye 23 yıldır zehir saçıyor.
Afşin Elbistan B Termik santralinin açılışını, dönemin Enerji ve Tabi kaynaklar bakanı AKP’li Hilmi Güler “Türkiye’nin altını üstüne getiriyoruz” sözleriyle yapmıştı. Ancak santral daha çok o bölgede yaşayan insanların yaşamlarının altını üstüne getirmiş oldu. Kuruluşundan bu yana baca gazı arıtma filtresi olmadan çalıştırılan A termik santralinden çevreye yayılan kimyasal ve radyoaktif gazlar, bölgede tarım ve hayvancılığın bitmesine neden oldu. 2000 yılında B ünitesinin de faaliyete geçmesiyle felaketin boyutları artırıldı. Termik santralin B ünitesini “çevre dostu” olarak tanıtan yetkililerin bu yalanı ise kısa sürede su yüzüne çıktı. B ünitesinden elde edilen tonlarca kül açıkta bırakılarak bölge insanının hayatı ve çevre hiçe sayılıyor.
Santralin çevresini kuşatan Yazıbelen, Alemdar, Çoğulhan, Kuşkayası ve Çamudüzü ve Karagöz köylerinde görüşmeler yaptık. Santralin en fazla etkilediği bu köylerde “hayat”ın normal akışı bozulmuş. Ölümler ve kirlenen toprakları, bugüne kadar olan ve bundan sonraki hayatlarının işleyişinin önünde bir engel. Her alan ölüm saçan taneciklerin kendi bedenlerine yayılması endişesiyle yaşıyor.

Kanserin yüzde 60’ı Elbistan’dan
B termik santralinin açılışına A termik santraline filtre takılması şartıyla ÇED raporu verilmesine karşın bugün hala filtresiz çalışmaya devam ediyor. Devletin insanların ölümüne seyirci kaldığı çarpıcı gerçeğinin kanıtı yaşanan kanser patlamaları… 23 yıllık süre içerisinde kanser ve solunum yolu hastalıklarının sayısında korkunç derecede artış gözlendi. Ankara Onkoloji Hastanesi’nin verileri, bu hastaneye gelen kanser hastalarının yüzde 60’ının Afşin ve Elbistan bölgesinden geldiğini gösteriyor.
Santrallerin yapımından bugüne birçok iktidar değişti, fakat halkın durumu değişmedi. Bunlar yetmezmiş gibi AKP Hükümeti ise ölüm yağdıran zehir makinelerini kapatmak yerine, bunların devamı olan C ve D ünitelerinin yapımı için çalışmalar başlattı. Bugün ihaleye çıkarılan A ve B santralleri özelleştirildikten sonra durumun daha tehlikeli boyutlar alacağı ise bir gerçek.
Yazıbelen köyü santralin çevresindeki köylerden. Kömür havzasının yanı başındaki köy, hem santralin çevreye yaydığı gazlardan hem de açık alan bırakılan küllerin üzerine yağmasından dolayı santralin zararlarından önemli oranda etkileniyor. Mezralarıyla 500’ü bulan nüfusuyla Yazıbelen köyünün muhtarı görüşmekten kaçınıyor. Köyün tarım alanları, verimliliğiyle öne çıkıyor. Buğday, fasulye ve mısır üretiminde verimlilik ve kalitesiyle öne çıkan toprakların kirlilikten dolayı bugün verimliliği yüzde 70 oranında düşmüş durumda. Ve birçok tarım ürünün yetiştiremez duruma gelmiş. Meyve ağaçları zehirden dolayı kurumuş. İnsanların durumu ise içler acısı. Birçoğu solunum yolları hastalıkları ile boğuşurken, ölüm nedenlerinin başında kanser geliyor.
‘Hayatımızı zindana çevirdiler’
Yazıbelen Köyü Kabakulak mezrasından Selver Koşar önce söz verip de yerine getirmeyen siyasetçileri yeriyor okuduğu şiirle. Sonra içinde biriktirdiği öfke, sıkıntılar bir çırpıda dökülüyor dudaklarından: “Fabrika kurulduktan sonra hayat değişti mahsul öldü. Önce dönümünden 10 ton aldığımız pancardan 3 ton almaya başladık. Yarı aç yarı tok geziyoruz. Elma bahçesiydi külden elmalar verim vermedi söktük mısır ektik. Bütün millet hasta. Bizim sözümüzü dinleyen yok. Ancak bacaları durduracak olanlar devlet büyüklerimiz.” Kış hazırlığı olarak kaynattıkları buğday, yaptıkları salçayı kirlilikten dolayı güneşe bırakamadıklarını ifade eden Koşar, “Her şey kül oluyor. A ünitesinde zaten filtre yok. B ünitesinde de gündüz açıyor gece kapatıyorlar filtreleri” diye konuştu. Koşar, taşınmak için de devletin kendilerine yer göstermediğini, ölüme terk edildiklerini dile getiriyor. Kabakulak mezrasından Ömer Özdemir ise “Mahsulden randıman almıyoruz” diyor ve ekliyor ardından: “Evimize 500 metre; şurada fabrika var. Ama çocuklarım İstanbul, Ankara, İzmir’de iş arıyor. 20 dönüm tarlam var benim. Fasulye mısır, buğday olmuyor artık. Artık şeker pancarı ekiyoruz. Onun da yapraklarında zehir var. 20 dönüme 10 milyar para aldım. Hayatımızı zindana çevirdiler.”
‘Ölümler kanserdenmiş’
Yazıbelen köy muhtarı önceden haber verilmesine karşın köyde değil. En çok da kadınlar öfkeli santrale ve kendilerine verdiği zarara. Erkekler susmayı tercih ederken kadınlar sözü alıyor: “Devamlı hastalanıyoruz. Çamaşır seriyoruz siyah salça seriyoruz simsiyah” diyor Gani Ayhan. Meryem Güzel ise hamileyken hastalanmış. Kızı doğmuş, gözleri kör. Santralden kaynaklandığını söyleyen Güzel, “Gündüz bakıyoruz güllük gülistanlık. Gece kapatıyorlar filtreyi. Yani köylüyü kandırmış oluyorlar” diyor. Zülfe Beyazıt yıllardır yaşadıkları topraklardan bugün tek kurtuluşun göç olduğunu düşünüyor. Çünkü artık yaşamlarını kurdukları bu topraklar ölüm saçıyor üzerlerine. Tek geçimleri olan toprakları ve kendilerini ayakta tutan sağlıkları her geçen gün daha fazla ‘yok’ oluyor. Beyazıt, “Burada doğduk, çocuklarımız burada doğdu. Ama bu santral kurulduğundan bu yana hayatımız bize zehir oldu. Seçimden önce milletvekilleri bize tıkır tıkır söz verdi, şimdi arkamızda durmuyorlar. Bizi ölüme terk ettiler” diye konuşuyor öfkeli. Ölümün karşısında durmayan AKP’ye verdiği oylara pişmanlar. Osman Beyazıt ise “300’ün üzerinde veren çekirdek yüz veriyor. Kuruyor. Elma bahçem, armut, şeftali var; dalları kurudu, meyve yok. İnsanlar hastalanıyor. Sonra öldüklerini duyuyoruz ki kanserdenmiş” diyor.
Yazıbelen köyü Tepebaşı mezrasındayız. Santral tam karşımızda... Yükselen ekinlerin arkasından bacalarından dumanlar yayılıyor. Duman yayıldıkça soluduğumuz hava daha da ağırlaşıyor. Santralin çevresindeki köyleri dolaşırken. Santrale 500 metrede ise bu daha yakından hissettiriyor kendisini. Genzimizi yakıyor, konuşmakta zorlanıyoruz. Mehmet Avcı, “Bacaların külü devamlı atıyor. En çok geceleri atıyor. Gündüz de atıyor bugün. Kül bantları çalışmıyor. Hava ortamı görüyorsunuz. Meyve sebze arazi, buğday hep öyle… Her türlü sağlık sorunuyla boğuşuyoruz” dişe konuşuyor.
Kanserden 52 kişi ölmüş
Alemdar Beldesindeyiz. Önümüzdeki dönem beldelikten çıkarılacak nüfusu 2 binin altına düştüğü için. Santralin bir bölümü Alemdar belediyesinin verimli arazileri üzerine kurulmuş. Beldede toprağı olan çok az insan kalmış. Ekonomik durumu iyi olan bir yolunu bulup başka bölgelere göçte çareyi bulmuş. Ancak ölümden kaçacak ekonomik olanakları olmayanlar sessize bekliyor.
Beldede santralin yaydığı kirlilikten kaynaklı 52 kişi kanserden ölmüş. Belde sakinlerinin tek isteği köy olarak devletin başka bir bölgeye taşıması... Ev ve toprak vermek şartıyla… BU talebe kulaklar tıkalı. Köyden toplu olarak başka bir bölgeye taşınma talebinde bulunmuş belde sakinleri. Ancak seçim zamanı kapılarını çalanları bir daha hiç görememişler kapılarında.
Alemdar Belediye Başkanı Erol Kara, “Afşin Elbistan termik santrali 1985 yılında medya ve tüm dünyanın gözleri önünde açıldı. ‘uyuyan dev uyandı’ diye başlık atmıştı gazeteler” diyor. Bu sözler santralin ilk açıldığı dönem yarattığı heyecanı yansıtıyor aslında. Kara sonrasını yaşananları özetliyor: “Tabi bizim yöredeki insanlarımızın hava su gibi temel ihtiyaçlarının kötüleşeceğini bilmiyorduk.” A ünitesi çalıştığından bu yana filitre sistemi olmadığı için yaz kış bölgelerinin kirlendiğini ifade eden Kara, “B termik santrali de kuruldu. Kül dağları oluşturarak havamızı iyice zehirlemiş oldu. B santraline kömür bantlarla taşınıyor ve kirliliğe bir de kömür tozları eklendi” diye konuştu. Cuma Polat babasını kaybetmiş 10 yıl önce akciğer kanserinden. Elindeki santralin ‘ölüm listesini’ gösteriyor. Yaşanan son 4 ölümle sayı 52’yi bulmuş. Polat, “Hava kirliliğinden ölüyor herkes. Yaşlılar hastaneye gitse yüzde yüz akciğer yok. Sağlık sorunu çok ilgilenen de yok. İmza kampanyası başlattım köyümüzün taşınması için. Ama kimse sesimizi duymuyor” diyor.
YARIN: Kanserli belde
Hazırlayan: Derya Karaçoban Feyzullah Çinpolat
ÖNCEKİ HABER

Şimdi reyting tabutlarda

SONRAKİ HABER

NABIZ

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa