11 Ocak 2012 14:42

Şiir halkları kucaklamalıdır

Genç bir şair Aydın Uysal. İlk şiir kitabını biriktirdiği harçlıklarla ve toplayabildiği reklamlarla çıkarmıştı. Liseyi yeni bitirmişti. Kitap kapağında bir gemi vardı ve İsmi ise “Şiir Yüklü Gemi”ydi. Geminin karaya vurma ihtimali de vardı. Israrlı bir şiir yazıcısı olması bu ihtimali çok geçmeden ortadan kaldı

Paylaş
İsmail Afacan


O AŞK SİZİNLE BÜYÜYOR
Şiir yolculuğunuz nasıl başladı? İlk şiir yazdığınız dönemlerde çevrenizden ne gibi tepkiler alıyordunuz?
Şiir yolculuğum lise yıllarımın başında, İzmir’in küçük bir ilçesi olan Kiraz’dan ayrılmamla birlikte başladı. Liseyi iki yıl yatılı bir okulda okudum. İlk defa ailemden, çevremden ayrı kalıyordum. Yeni çevreye de o dönemlerde ayak uyduramadım. İçime kapanık dönemlerde aileye, çevreye özlemimi yazarak ifade etmeye başlamıştım. Yazdıklarımı ara ara lisedeki edebiyat öğretmenime gösterirdim. Bir gün liseler arası şiir yarışmasına edebiyat öğretmenim “Aydın, sen katılacaksın bizim okulumuz adına” dedi. Yazdığım bir şiirle o yarışmaya katılmıştım. Ve o yarışmadan sonra artık kendime güven duymaya başladım. Ve böylelikle şiir yolculuğumda ilk adımı atmış oldum. İki yıllık yatılı lise maceramdan sonra Kiraz’a, ailemin yanına döndüm ve Kiraz Lisesi’ne kayıt oldum, o dönem içinde Milli Eğitim’in açtığı şiir yarışmalarında ödül aldım. Yerel gazetelerde şiirlerim yayımlanmaya başladı. Zordur küçük yerlerde kendini geliştirmek, ifade edebilmek, bunun sıkıntılarını gerek yaşadığım çevrede gerek aile içinde hep yaşadım. Ama bir kere şiir aşkı alevlenmişse içinizde nerede olursanız olun mutlaka o aşk sizinle büyüyor. Ben bu aşkla büyümeye başladım…

“DUYGU PATLAMALARININ ŞİİR DİYE YAZILDIĞINI SANIYORDUM”
Bu kitaplarınızın son kitabınıza katkıları nelerdir?
İlk kitabımı, evet lise bittikten sonraki süreçte kendi imkânlarımla bastırmıştım… İkinci kitabım ise üniversite döneminde yayımlandı… Bazı yazarlar ve şairler ilk kitaplarını inkâr ederler. Ben böyle düşünmüyorum. İlk kitapların çoğu acemice alınan kararların doğrultusunda çıkmıştır. Kendimi düşündüğümde son kitabımda önceki iki kitabım bana kattığı çok şey olmuştur. Örneğin bir kere o kitaplardaki birçok şiirin, şiir olmadığını şiirin öyle olmayacağını öğrendim. Yıllar geçtikçe bunu daha iyi kavramaya başladım. Daha oturmamış duygu patlamalarının şiir diye yazıldığını sanıyordum, daha sonra şiir nedir ne değildir araştırmaya koyuldum. Bolca şiir okuyarak, özümseyerek, şiirin iç sesini, ironisini, poetikasını öğrenmeye başlamıştım ve artık yazdıklarıma gün geçtikçe şiir demeye ve bu yolda ilerlemeye başladım. Bu gelişimimi, son kitabımdan önce çıkardığım iki kitaba borçluyum ve iyi ki o kitaplar var olmuş ki ben yolumu görebilmişim.

Son kitabınızı nasıl hazırladınız?
Son kitabım olan “İzinli Pazartesi” yaklaşık bir yıllık çalışmanın eseridir. Son kitabımım, çıkmasından önce dosya halindeyken değerli birçok yazar ve yıllarını edebiyatın içinde geçirmiş insanların fikirlerini aldım. Dosya üzerinde oturduk, tartıştık. Yaklaşık dosyanın içinde ilk başta 100’e yakın şiir varken bunu önce 75’e sonra 50’ye ve en son olarak da 40’a indirdik. Çünkü iyi bir eleme yapmak gerekirdi. Bu eleme işinden sonra asıl önemli olan yayınevleriydi. Bu konuda yine değerli ustalarımın katkılarıyla dört yayınevine dosyamı yolladım ve bir tanesinde karar kıldım. Böylelikle kitabım Nisan ayında Kurgu Kültür Merkezi Yayınları’ndan çıkmış oldu. Kitap çıktıktan sonraki süreçte kitabım yankı bulmaya başladı. Bu yankılar gerek bazı edebiyat dergilerinde, gerek bazı gazetelerin kitap eklerinde yazılara dönüşerek bana ulaştı.

KELİMELERİ İNSANLARIN ARASINDA SEVİŞTİRMELİ
Şiirlerinizde aşk teması ön planda ama toplumsal sorunlara dair bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyorsunuz. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyim?
Şiirlerimde birçok yazar dostumun belirttiği gibi aşk teması ön planda ama bu demek olmuyor ki toplumsal sorunlarla ilgili şiirlerim yok. İzinli Pazartesi’de bazı şiirlerimde toplumsal tavırlarımı ön planda tuttum ama kitabımım geneline baktığınızda aşk teması hissedilir. Çünkü İzinli Pazartesi aşkla ve aşkın getirdiği o sıkıntılar, yalnızlıklar, ayrılıklar ile içe dönüşün kitabıdır. Şiir toplumun geneline inebiliyorsa o zaman şiir olma kavramını daha etkin hale getiriyor. Özellikle son zamanlarda popüler kültürün egemen olduğu buhranlı bir dönemden geçmekteyiz. Şiir sadece bir halkı değil halkları kucaklamalıdır. Şiir ayrıştırmadan yana değil, bütünleştirmeden yana olmalıdır. Şairin görevi -bana göre- kelimeleri insanların arasında seviştirmeli. Şiirin tavrı şairin duruşudur. Gerek edebiyatın içindeki tavrı gerekse toplumsal sorunlardaki tavrı. Bunu da birçok şiirimde dile getirmişimdir. Örnek verecek olursak; “İzinli Pazartesi” kitabımda bulunan “Seksen Birinci Öpüş” “Zırhı Yok Bu Şehirlerin” ve “Barış’a Özlem” adlı şiirlerimde toplumsal sorunlar üzerindeki tavrımı görmeniz mümkündür.

“say ki sarhoşluğumun ertesi günü
günlerden pazartesi
ben hala senin izinli kollarında”

İzinli Pazartesi kitabınızın ismi. Biraz bu konuyu açabilir miyiz?
İzinli Pazartesi adlı şiirimin bir kahramanı vardır. Adı Lara’dır. Bu Lara yasak bir aşkın kahramanıdır. Yasak ve kutlu bir aşktır bu, bazen kendini sarp kayalıklara vurası gelir insanın, aşkının şiddetinden, öyle bir sevidir bu da işte. Orada geçen üç dize şöyledir: saygı sarhoşluğumun ertesi günü/günlerden pazartesi /ben hala senin izinli kollarında/ Ben şiirlerimi genellikle yazdıktan sonra yazdığım şiirlerin karışımından isimler yaratırım. İzinli Pazartesi de yukarıdaki dizelerden çıkmış bir isimdir. Tabi kitabımım ismi bununla birlikte genellikle toplumda çalışan kesimin pazartesi sendromunu iyi biliriz. Yine mi iş, yine mi pazartesi diyen asık suratların ifadesini çevremizde görmek mümkün. Ben kitabımı işte bu sendromu yaşayanlara da en azından şiirin gücünü, etkisini gösterir belki diye “İzinli Pazartesi” de karar kıldım. Bununla ilgili olumlu, çok güzel şeyler de duydum. Kitabımın ismi de toplumsal tavrımın bir göstergesi diye düşünüyorum…

Son olarak neler söylemek istersiniz?
2012 yılına ait yine yoğun bir şekilde şiir üzerine söyleşilerim, konferanslarım, dinletilerim devam edecektir. Genellikle liselerden gelen yoğun bir etkinlik istediği var. 2012 yılım yine yollarda şiir büyütmekle geçeceğe benziyor. Yeni bir kitap çalışmam devam ediyor. Onu bu yılın içinde bitirmeyi düşünüyorum. Bu keyifli söyleşi için size ve emeği geçen Genç Hayat emekçilerine teşekkür ediyorum… 2012 yılı emeğin ve emekçilerin yılı olsun…

ÖNCEKİ HABER

Deri işçileri hem öğreniyor, hem öğretiyor!

SONRAKİ HABER

“Dünya Şairi” 110 yaşında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa