10 Şubat 2009 00:00

Şirketin için her şeyi yaparsın, buna karşılık şirketin senin için her şeyi düşünür. Ama sen kendin için bir şey isteme ve düşünme hakkına sahip değilsin. Eğer istersen işten atılırsın.
Şirketine ne kadar çok para kazandırırsan o kadar kıymetlisin, arkadaşlarını geçersen değerlisin ve primi hak edersin. Ama yine kendin için bir şey isteyemezsin. Çünkü her şey planlanır, hedefler bellidir ve ona ulaşmak için yapman gereken tek şey çalışmak, daha çok çalışmaktır.
IBM Türk çalışanlarının başlattığı sendikalaşma mücadelesi ile tartışılmaya başlanan bilişim sektöründeki çalışma koşullarının özeti böyle.
Lüks binalarda, rahat ortamlarda, iyi şartlarda çalıştıkları sanılan bilişim emekçilerinin koşulları aslında hiç de böyle değil.
KAZANDIRDIĞIN KADAR DEĞERLİSİN
IBM Türk internet sitesinde, ‘IBM’de çalışmak’ başlığı altında yer alan yazı bilişim çalışanlarının şirketin daha çok kâra ulaşması için nasıl birbirleriyle yarıştırılacaklarını da anlatıyor. ‘IBM çalışanlarının değerini bilir ve karşılığını verir’ ifadelerinin yer aldığı yazıda toplam değer yaklaşımı başlığı altında IBM’in ücret ve personel yararları konusunda lider olduğu belirtiliyor. Toplam değer yaklaşımının da ücret ve personel yararlarından oluşan değer paketi Yüksek Performans Kültürü’nü sağlamayı amaçladığı yer alıyor. Hemen ardından da IBM’in yüksek performans gösteren çalışanlarına ‘pazarın en iyi ücretini’ ödediği belirtiliyor.
Aslında burada özetlenen çalışanın şirkete kattığı değer kadar ödüllendirildiği. IBM çalışanları bu durumu şu şekilde anlatıyorlar: “Ufak tefek ödüller uğruna çalışanların, milyon dolar değerindeki yazılım ve donanımları kısa sürelerde satması hedeflenir. Her satış şirketinde olduğu gibi ulaşılması zor kotalar vardır. Çalışanlar maaş artı prim üzerinde çalışırlar ve primler dönemlik kotalarına ulaşanlara verilir. Bu yüzden de maaşlar hep düşüktür. Zamlar hep hedeflere göre belirlenir. Ve hedeflerin hep gerisinde kalınır nedense.”
Çalışanların ‘kişisel katkılarına göre ödüllendirilmesi’ aynı şartlarda beraber çalıştığı arkadaşından ya da sorumlu olduğun ekibinin diğer ekiplerden daha fazla satış yapmış olmasına bağlı. Çalışanlar belirlenen hedefe ulaşmak için canla başla çalışırken karşılığında aldıkları ödüllerin verilen emeğin yanında komik olduğunu söylüyorlar. Buna birde tüm firmaların söylediği bir kandırmacayı ekliyorlar: “Firmalar diğer firmalara göre daha fazla ücret vermekle övünürler. Pazarın en iyi ücreti en önemli övünç kaynağıdır.”
KÂRI ARTIRMAK İÇİN FİKİR SERBEST
Sitedeki yazıyı okumaya devam ederken, IBM’in, ekonomik faydaların yanında, ekonomik olmayan, işi zevkli ve tatmin edici hale getiren şeyler sunduğunu öğreniyoruz. “Aile hayatını düzenlemekte daha fazla esneklik, kariyer gelişimi planınızda daha fazla özgürlük, IBM’in ürünlerinde ve kültüründe daha fazla söz hakkı” bunlardan bazıları.
Bunun anlamı ise şu: “IBM’in satış stratejilerini geliştirme adına her türlü fikir geliştirme, söz söyleme hakkına sahipsiniz ancak kendi haklarınız ve örgütlenme talebiniz hakkında her türlü fikir yasak.”
Tez Koop-İş Sendikası’nda örgütlenen IBM çalışanlarının başına gelen bunun kanıtı. 20 yıl çalıştığı IBM’den sendikalaştığı için atılan Elvan Demircioğlu da çalışanların anlattıklarını doğruluyor. “Yıllarca şirketimiz için her şeyi yaptık. İlk defa kendimiz için bir şey istedik, işten atıldık” diyen Demircioğlu, sitede yer alan yazının çalışanların nasıl yarıştırılacağının, daha çok çalıştırılacağının özeti olduğunu anlatıyor.
ARKADAŞINA MAAŞINI SÖYLEMEN YASAK
Sitedeki yazıyı okumaya devam ediyoruz. Ücret politikası başlığı altında yer alan yazıyı okuyunca IBM çalışanlarının çok iyi ücretler aldığı zannediliyor. Oysa IBM emekçileri 5 yıldır zamsız çalıştırılıyorlar. Ücret politikası, ücret paketi, temel ücret, performans primi, özendirme ödemeleri, ödüller başlıklarıyla anlatılmış. Çalışanlar bu politikanın yarış anlamına geldiğini anlatıyorlar.
Pirim alabilmek için ne kadar mesaiye kaldığın, yöneticinin her dediğini yapıp yapmadığın, gibi kriterlerin arandığını anlatan çalışanlar, primde yöneticinin vereceği notun belirleyici olduğunu anlatıyorlar. Kendilerinin hiçbir zaman hangi not kaç lira prime karşılık geldiğini bilmediklerini anlatan çalışanlar, arkadaşlarına maaşlarını, ne kadar prim aldıklarını sormalarının öğrenmelerinin de yasak olduğunu, açıklayanların işten atıldığını söylüyorlar.
Vaat edilen ödüller tatile göndermeden müzik çalara kadar değişiyor. Ancak bunları kim neye göre hak ediyor belli değil, zaten yüzlerce çalışan arasında bunları hak edenlerin sayısı ise bir elin parmaklarını geçmiyor.
Amaç çalışanların birbirlerini rakip görmelerini sağlamak, daha çok çalıştırmak. (İstanbul/EVRENSEL)
Ercan Karakaya

Evrensel'i Takip Et