09 Mart 2009 00:00

Aman Hababam’a benzeyeceksiniz!

Bursa, yedinci kez kitap fuarıyla buluştu. Krizin teğet geçmediği yerlerden Bursa.

Paylaş

Bursa, yedinci kez kitap fuarıyla buluştu. Krizin teğet geçmediği yerlerden Bursa.
Öyle söylüyorlar…
Bu sözü bir öğrenci söyledi:
“Kriz bizi teğet geçmedi ki amca, nasıl kitap alalım?”
Fuar alanı kalabalıktı…
Kalabalıklığıyla da kaldı gibi…
Açılış, konuşmalar derken çocukların çoğunlukta olduğu bir kalabalık doldu koridorlara…
Yine çocukların seçimlerini özgürce yapamadıklarına tanık oldum… Abarttığımı sanmayın lütfen… Fuar gezileri, turistik gezilere benziyor. Öğretmenlerinin arkasında, sıralarını bozmadan, sağa sola bakmadan yürüyorlar.
ÖĞRENCİLER VE ÖĞRETMENLERİ
Fuarın üçüncü gününün sabahı, dışarısı soğuk… Öğretmenin biri, 30 kadar öğrencisini fuar alanının girişine sokmuş. Duvar dibinde sessizce duruyorlar. Tam yanlarından geçerken, öğretmen kükrüyor: “…………………………………”
Yanımda bulunan arkadaşım Hasan’la donup kalıyoruz. Bir an duruyoruz. İkimiz de aynı şeyi, öğretmene dersini vermeyi düşünmüşüz meğer… Konuşarak tabii…
Konuşsan bir türlü, dönüp gitsen başka bir türlü…
Ziyaretçi girişi başladığında, o öğretmen sıraya girmiş öğrencileriyle göründü tekrar…
Sıkıysa sağa sola baksınlar…
Fuarın kapanış saatine yakın ise başka bir öğretmene rastlıyorum. Daha doğrusu tanışıyorum. Sınıfında bulunan 27 öğrencisine kitap almak istediğini söylüyor. Alacağı kitapları tespit ediyor. Öğrencisine hakaret eden bir öğretmen ve öğrencileri için kendi parasıyla kitap almak isteyen bir öğretmen…
Ne demeli bilmem ki?
HABABAM MI OLACAKSINIZ?
Dört beş öğrenci, Hababam Sınıfı’nı inceliyorlar, neşeli bir şekilde… Öğretmenlerinin sözleriyle hem öğrenciler hem de bizler irkiliyoruz: “Bırakın o kitabı… Sonra o kitaptaki tipler gibi olmak istiyorsunuz…”
Hemen arkamı dönüyorum. O öğretmenimize, Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı’nı yazarken neyi amaçladığını söylemek gelmiyor içimden…
Standımızda, torunu Anıl’la birlikte gülümseyen bir fotoğrafı bulunan öğretmen Rıfat Ilgaz’ın gülüşü bile soluyor birden…
“Hababam Sınıfı bir eğitim yergisidir. Mizah hep beyazdır, olumludur. Mizahta gülme ana öge değildir. İsteyen ağlar, isteyen güler. Ben yergi yapıyorum, komedi bile düşünmüyorum. Hababam Sınıfı’nda üç şeyin yergisi yapılmıştır. Kopyanın, ezberin, uydurma saygının… Benim mizahım düşündürmeye dayanır, Hababam Sınıfı’nda bize yakışmayan eğitimsel şeylerin yergisini yapıyorum.” Rıfat Ilgaz’ın, Hababam Sınıfı adlı romanıyla ilgili bu düşüncelerini söylemek istiyorum, ama söyleyemiyorum bir türlü…
O sırada Nilgün Ilgaz “Hababam Sınıfı’nı yalnızca filmlerine göre değerlendiriyorsunuz. Sağlıklı bir yorum için Hababam Sınıfı romanını mutlaka okumalısınız. Öğrencilerinizi yanlış yönlendiriyorsunuz. Eğitim sistemiyle ilgili bu kitabı bugüne kadar okumadan, eleştirmek hoş olmuyor hocam” diyerek bir Hababam Sınıfı romanı hediye ediyor… Öğretmen de büyük bir pot kırdığını kabul ediyor…
Size ilginç bir olay daha… Bir ilköğretim okulunda yapılan şiir yarışmasına, akıllı bir öğrenci Rıfat Ilgaz’ın şiiriyle katılıyor. Ve birinci oluyor. Öğretmenler durumu fark etmiyor. Toplanan kurul, “Bu şiiri yazdıysa ya dahi ya deli…” diye bir karar alıyor. Şiirin Rıfat Ilgaz’a ait olduğu anlaşılınca da ödülü geri alınıyor…
Sabah fuar alanına gelirken, kırmızı ışıkta bekliyoruz. Motosikletli bir sürücü kırmızı ışığa rağmen yoluna devam ediyor. O sırada karşıdan karşıya geçmekte olan yaşlı bir Bursalı amca, arkasında söyleniyor: “Aferin oğlum, aferin…”
Yasak olmasına rağmen stantlarında sigara içen katılımcılara da Bursalı amcanın sözleriyle seslenmek istiyorum: “Aferin!..”
Öğretmenin birisi tam da standımızın yanında öğrencilerine şöyle bir akıl veriyordu: “Çocuklar, sakın kitap imzalatmayın. Kitabı okuyun, beğenmedik diyerek hafta sonu getirin değiştirin. Böylece iki kitap okumuş olursunuz.”
Öğretmene söyleyecek söz bulamadık…
Uzun yolculukları sevmem. Ama işim gereği sık sık seyahat etmem gerekiyor. Seyahatlerin olumlu bir yönünü buldum sonunda: Sessizlik… Evet yanlış okumadınız, sessizlik…
Üst katımızda iki çocuk, alt katımızda bir çocuk; gece bire kadar bağırıyorlar, çığlık atıyorlar, koşuyorlar, ellerindeki cisimlerle yere vuruyorlar. Uyku da haram oluyor. Defalarca uyarmam bile sonucu değiştirmedi… Şehir dışında kaldığımız yerler de sesiz sakin oluyor. Hayatımın en rahat uykusunu uyuyorum. Tüyap yetkililerine sesleniyorum: Lütfen daha fazla şehirde kitap fuarı düzenleyin!..
Kadir İncesu
ÖNCEKİ HABER

MEDBAKIŞ

SONRAKİ HABER

yabancı dil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...