10 Mart 2009 01:00

Avrupa’da tarım ilaçlarında yeni düzenlemeler


Avrupa Parlamentosu 21 böcek ilacını kansere ve genetik bozulmalara yol açtığı gerekçesi ile yasaklamaya hazırlanıyor. Bazılarında geçiş için 10 yıllık bir süre tanınacak. Greenpeace örgütü ise 40 tehlikeli maddeden yalnızca 21’i seçildiği ve on yılı bulan uzun bir geçiş süreci nedeniyle eleştiriyor.
Peki, ülkemizde durum nedir? Avrupa Birliği’ne uyum gösteriyoruz söylemlerine rağmen durum ülkemizde daha tehlikelidir. Geçen hafta Ankara’da Ziraat Mühendisleri Odası’nca bir etkinlik düzenlendi. Burada bir uzman birçok üründe bir durum saptaması yaptı. Bunlardan sadece kirazı ele alalım. Ülkemizde kiraz üretiminde 41 ilaç etkin maddesi kullanılıyor. Bunlardan 26 adedi Avrupa Birliği ülkeleri veya Rusya’da şu anda yasak. Yasakladıklarına göre araştırmalar bu etkin maddelerin katlanılamayacak ölçüde zararlı olduğunu ortaya koymuş olmalı. Bunların oranı yüzde 63 ediyor. Bunun anlamı kiraz yerken zehirlendiğimiz anlamına geliyor.
1980 sonrası ülkemizde ilaçların ruhsatlanması sistemi değiştirildi. Bundan önce ilaç firmaları Zirai Mücadele Araştırma Enstitülerine başvuruyorlardı. Araştırmalar sonucu olumsuz ise istek geri çevriliyordu. Ayrıca doz saptanmasında etkili olabilecek en düşük doz öneriliyordu ve bu bilgi ilaç ambalajına yazılıyordu. 1980 sonrası ise artık ilaç firmaları bu araştırmaları kendileri yapabilir oldular. Bu konuda uzman hocalarımız bazı firmaların rakipleri çıktıktan sonra rekabet edebilmek amacıyla daha önce yüksek belirlemiş oldukları dozları yeni başvurular ile düşürdüklerini söylemişlerdi. Şüphesiz istisnalar olacaktır, ancak en yüksek kâr ilkesiyle çalışan firmaların en azından bir kısmının çiftçi ve toplum sağlığını mı yoksa yüksek kârı mı hedefleyeceklerini kendimize sorabiliriz.
Gene kirazdan örneklemeye devam edersek, hiç ilaç kullanmadan kiraz yetiştirmek mümkündür. Ege Üniversitesinde Öğretim Üyesi Serdar Tezcan yürüttüğü bir proje ile alanda bunu ispatlamıştır.
Yalnız kiraz değil birçok ürünü, örneğin en çok ilaç kullanılan pamuğu da ilaçsız veya çok az ilaçla üretmek mümkündür. Entegre (bütünleşmiş) zararlı yönetimi (İngilizce kısaca IPM) veya entegre ürün yönetimi (ICP) denilen yöntemlerle bu olanaklıdır. Ancak bunun kitlesel yayılımı için tepeden inme yöntemler değil, katılımcı eğitim yöntemlerini kullanmak gerekir. Örneğin Endonezya’da milyonlarca çiftçi, “çiftçi tarla okulu” denilen yaklaşımla bu yöntemleri öğrenmiş ve çeltiği ilaçsız yetiştirmiştir. Bunu da 15 dolayında çiftçi tarla kenarında grup çalışmaları ile öğrenmektedirler. Ancak yıllarca önce ülkemizde entegre zararlı yönetimi başlarken bu katılımcı yaklaşımlar ülkemize adapte edilmemiş ve gene klasik öğretim yöntemleri kullanılmıştır. Sonuçta başarılar çok kısıtlı kalmıştır. Yoksa bu konuda uzmanlarımızın bilgisi eksik değildir.
Özellikle 2000’lerden sonra devleti küçültme hastalığı Tarım Bakanlığı’na da bulaştığından emekli olan uzmanların yeri doldurulamamış her kesimde eleman sıkıntısı çekilmiştir. Bakanlık şimdi her şeyi özel sektörün çıkarlarına endekslemiştir. Şimdi tarım ilaçlarını tümden yasaklayalım demiyoruz ama her halde ilaç firmalarının da ilaç kullanımını düşürecek ve mümkünse sıfırlayacak yaklaşımlara hevesli olmasını bekleyemezsiniz değil mi? O halde kamu yayımı mutlaka olacaktır. Sorunları da çözeceksiniz.
Entegre zararlı yönetimi Afrika’da bile yaygınlaşıyor. Ancak ülkemizde gittikçe daraltılmakta. Çiftçimiz girdi masraflarından şikayet ediyor. İşte size bir yol. Çiftçi örgütleri girdi destekleri için baskı yapacaklarına (ki bunda başarısız olacakları açık, çünkü tekellere söz geçiremezler) üyelerine önderlik yaparak bu cehennemden çıkış yollarını gösterseler ya. Endüstriyel tarım sistemi içinde debelendikçe çiftçilere kurtuluş yok. Tüketiciler de zehirli ürünleri yemeğe devam ederler.
TAYFUN ÖZKAYA Prof. Dr. (Ege Üniv. Tarım Ekonomisi Bölümü)

Evrensel'i Takip Et