12 Ağustos 2009 00:00

Beyaz tülbent yere düşünce…

Kadınlar barış talebiyle cumartesiyi pazara bağlayan gece İstanbul’da Taksim meydanında, Hakkari’de Berçelan Yaylası’ndaydı. ‘Operasyonların durdurulması için kadınlar olarak barış için sözümüzü söylüyoruz’ dediler. Neler yapalım...

Paylaş

Kadınlar barış talebiyle cumartesiyi pazara bağlayan gece İstanbul’da Taksim meydanında, Hakkari’de Berçelan Yaylası’ndaydı. ‘Operasyonların durdurulması için kadınlar olarak barış için sözümüzü söylüyoruz’ dediler. Neler yapalım, nasıl söyleyelim? Elbette bu nöbetin talepleri için sadece bir adım olduğunun farkındaydılar. Ama kadınlar başka türlü düşünmek istediler, başka bir ses olmak istediler. Belki de en hissedilir olanı söylemek istediler, çünkü canları yanıyordu. Kadınlar dokunmaktan, birbirini anlamaktan, duyguların ifade edilmesinden yola çıktılar. Diyarbakır’dan yükselen ses bunu daha anlamlı kıldı. Asker aileleri ile PKK’lilerin aileleri bir araya geldi. Kadınlar yine önemli bir buluşma gerçekleştirmişti. Tıpkı Berçelan’daki gibi tıpkı İstanbul Taksim’deki gibi…
Barışa dair özlemleriyle, umutlarıyla, beklentileriyle İstanbul’da barış nöbeti tutan kadınlarla birlikteydik. Barış için bir araya gelen kadınlar kendi dilleriyle türküler söylediler Rumca, Arapça, Kürtçe, Türkçe… Bir araya geldiler barışı haykırmak, ‘Barış için buradayız, nöbetçiyiz’ demek için. ‘Barışı kazanacağız’ dediler. Sennur Sezer başındaki beyaz tülbentini attı. Peki, neydi bunun anlamı? Kürt kadınlar, aileler arasında bir kavga olduğunda beyaz tülbentlerini atarlar kavganın ortasına. Barış olsun, kavga dursun, ses durulsun diye. Barış nöbetinde atılan ilk tülbent ‘Barış kadınlığımızın, analığımızın, insanlığımızdan, gövdemizden utanmadığımız, utandırılmadığımız bir zaman dilimidir. Payımıza hiç düşmeyen barışı istiyoruz’ demekti. Nöbet boyunca görecektik ortaya atılan beyaz tülbentleri… O çığlıkları duyacaktık, feryat figan iki eliyle mikrofona yapışmış, bağırsa geçecek bağırsa sesi duyulacaktı, bağırırsa acısı sona erecekti. Hiç Kürtçe bilmiyordum ama biliyordum edi bese’nin anlamını, edi bese’nin defalarca haykırılmasının anlamını…Yeter artık...
Barış kelimesini düşününce herkes bir şey söyleyebilirdi. Hangisi yalandı? Hiç biri. Çünkü sıcaktı barış kelimesi, insanın yüreğini kıpır kıpır ederdi. Hele bir de yıllardır süren bir inkarın ardından inkar edilen için atılan bir adım varsa, hele bir de duracaksa o kan akışı, analar ağlamayacaksa. Nöbette Necmiye Alpay da söyledi barış demek varmak demek, farkında olmak demek ‘Barış istiyorum bunun için buradayım’ diyen Gülsüm Cengiz’den dili yasaklanmış Kürt analarının sesi ‘Kamber Ateş nasılsın’ı dinlemek… Hakkari’de Berçelan Yaylası’na barış için gidenlerle birlikte ses vermek için kadınlar, akşam saat yediden sabah dokuza kadar Taksim’delerdi. Kimi cümleler kurdu, kimi türküler söyledi, kimi şiirler okudu. Kadınlar savaşa direniyorlardı. Operasyonlar durdurulsun barışın yolu açılsın diyen bütün kadınlar beyaz tülbentleriyle, zılgıtlarıyla, halaylarıyla tüm umutlarını özlemlerini her yerde yüksek sesle haykıracaktır. Çünkü kadınlar hayatta var oldukları her yerde değiştiricidir, birleştiricidir. Barışa susayanların sesi de kadınlar olacaktır.
31 Mayıs’ta Diyarbakır’da, 28 Haziran’da Ankara’da bir araya gelen kadınlar, 23 Ağustos’ta, İstanbul’da Şişli Maçka parkında bir şenlikle barış eylemlerine devam edecekler. 3–4 Ekimde de İstanbul’da kadın örgütlerinden, sendikalardan, partilerden sanatçılar, yazarlar, feministler, akademisyenler, gazeteciler olarak buluşacaklar.
(İstanbul/EVRENSEL)
Sema Barbaros
ÖNCEKİ HABER

‘Barış elçisi’ Şanlı’yı binlerce kişi uğurladı

SONRAKİ HABER

Prof. Omay: Kürtlerin talepleri karşılanmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...