14 Eylül 2009 00:00

12 Eylül Darbesi 3

Serap ve Utku Çakmak, 12 Eylül darbesinin vahşetiyle, daha küçük yaşlarında tanışan iki kardeş.

Paylaş

Küçücük bedenleri cezaevine tanıklık etti
Serap ve Utku Çakmak, 12 Eylül darbesinin vahşetiyle, daha küçük yaşlarında tanışan iki kardeş.
12 Eylül’de Serap 4-5 yaşlarında, kardeşi Utku ise henüz anne karnındaydı.
Teyzeleri Selma Şengül (EMEP Ankara İl Başkanı Selma Gürkan) darbeyi Mamak Askeri Cezaevi’nde karşıladı. Babaları Ali Çakmak ise darbeyi takip eden aylarda gözaltı ve işkencenin ardından Mamak Askeri Cezaevi’ne gönderildi.
Serap daha küçücük yaşında annesiyle defalarca Mamak’ta teyzesini ve babasını ziyarete gitti. Utku ise babasının tutukluluğunda henüz anne karnında, dünyaya gelmeyi bekliyordu. Ancak Utku da tıpkı ablası Serap gibi sonraki yıllarda, önce tahliye edilip, dava sonuçlanınca ceza alan babasının “kaçak” yaşamına tanıklık etti, baba hasreti yaşadı.
30’lu yaşlarının ortasında olan Serap Çakmak Polattaş ile darbeyle yaşıt olan Utku Çakmak o dönemde yaşadıklarını, küçücük kalplerinde hissettiklerini gazetemize anlattılar:

12 Eylül’de kaç yaşındaydın ve o dönemi hatırlıyor musun?
Serap Çakmak Polattaş, 12 Eylül’de 5 yaşındaydım… Görüntüler çok net değil. 12 Eylül öncesinde taşlı sopalı kavgaları ve evdeki ne olduğunu anlamadığım (politik) tartışmaları hayal meyal hatırlıyorum. Bir süre sonra da teyzem (Selma Gürkan) ardından babamın tutuklandığını hatırlıyorum.
Cezaevinde teyzeni ve babanı ziyaret ettiğinize ilişkin neler hatırlıyorsun, neler hissediyordun, nereye gittiğini biliyor muydun?
Onları özlüyordum. Cezaevine gittiğimi, Onların cezaevinde sürekli kaldıklarını biliyordum ama cezaevinin neden var olduğunu bilmiyordum. Neden orada kaldıklarına anlam veremiyordum. Büyüklere sorduğumda ‘düşünce suçlusu’ diyorlardı, ama ‘düşünce suçu’nun ne olduğunu anlayamıyordum.
Teyzemi açık görüşte gördüğüm için çok tuhaf gelmiyordu. Hatta benim için cezaevinde bir bebek örmüştü, o bebek benim için çok özeldi. Ama babamı daha güç koşullarda görebiliyorduk. Saatlerce bekleme, aramalardan sonra tel örgüler akasından görmek üzücüydü…

O günden bugüne sende kalan hissiyat nedir?
Bende bıraktığı hissiyat, polise karşı korku ve politikaya hep soğuk ve uzak durmamdır. Galiba bazı hoş olmayan olayları da bilinçaltıma attığım için hatırlayamıyorum.

Seni en çok etkileyen anı ne?
Beş yaşındaydım. Her zamanki gibi babam işe gitmişti. Biz de annemle komşuya oturmaya gitmiştik. Annemle eve döndüğümüzde ev darmadağınıktı ve masanın üstünde bir kağıt duruyordu. Annem kağıdı okuyunca ağlamaya başladı. ‘Ne oldu’ diyorum, ‘başım ağrıyor’ diyor. Bir süre sonra anneannem, dedem, komşular eve geldi herkes üzgün. Meğer babam tutuklanmış, götürmüşler.
Babam tutuklandıktan sonra uzun süredir emniyette gözaltındaydı, haber alamıyorduk. Aynı zamanda annem kardeşime hamileydi. Annem Mamak Cezaevi’ne Ali Çakmak adında birinin geldiğini duymuştu. Annem babama gideceğimizi söyledi. Ertesi gün babamı görmek için yola çıktık. Mamak Cezaevi’ne geldik, her tarafta askerler ve yanlarında kurt köpekleri vardı. Bu arada kontroller yapıldı ve askeri otobüslere binerek koğuşların bulunduğu yere doğru yola çıktık. Vardığımızda babamın ismi okundu, aylardır göremediğimiz babamın gelmesini bekliyoruz. Fakat büyük bir hayal kırıklığı… Gelen Ali Çakmak babam değildi. Daha sonra babamın hâlâ emniyette olduğunu öğrendik.


BABAMLA GİZLİCE BULUŞURDUK
Utku Çakmak: Aslında çok şey var anlatılacak. Şöyle bir geriye dönüp baktığımda nereden başlayacağımı bilemiyorum.
En iyisi en çok iz bırakanlardan başlamak olacak. Yıllarca babamı hafta sonları görmek zorunda kaldım.
Bazen iki hafta, bazen üç hafta hatta bazen aylarca göremediğim oldu.
Ama gördüğüm zamanlar hep hafta sonuydu. Teyzemlerde gizlice buluşurduk, ama ben gizlice olduğunu anlamazdım. Annem bana babamın İzmir’de çalıştığını söylemişti, halbuki babam İstanbul’daymış.
İzmir’de çalışıp tatillerde teyzemde buluştuğumuzu zannediyordum. Ama neden eve gelmediğini bir türlü anlayamıyordum.
Çevremde tuhaf bir şeyler olduğunu seziyordum ama ne olduğunu anlayamıyordum.
Mesela sünnetim çok tuhaftı. Birkaç günlük sünnet düğünü sürecinde babamı sadece yarım saat kadar görebilmiştim. O da arabayla Ankara turu sırasında. Tur attığımız arabanın şoförü birdenbire o oluvermişti. Ve tur sonunda kayboluverdi. Bu tuhaflıklar nedeni ile babamı böyle durumlarda ortaya çıkan bir kahraman gibi düşünüyordum.
Mesela oturduğumuz mahallede de bir takım tuhaflıklar oluyordu. Bazı arkadaşlarımın annesi bana bulaşıcı hastalık taşıyıcısı muamelesi yapıyordu. Ya da çocuklarının uzak durması gereken pireli bir hayvan...
Tabi o zaman bu davranışları anlayamıyordum. Allah’tan iyi top oynuyordum da mahallede daha fazla problem yaşamıyordum. Bir defasında eve geç saatte polisin geldiğini hatırlıyorum. Herkesin yeni yattığı sırada arama yapmak için gelmişler. Tabi ben yine anlam veremedim. Anlamadım ama yine de çok korktum.
Bir de ben polisi hep polis kıyafeti giyer sanıyordum. Bu adamların normal kıyafetleri de beni şaşırtmıştı. Şaşkınlıklarla ve tuhaflıklarla tam dört yıl geçti. Bir gün, garip bir şekilde kaybolan ve hafta sonlarına sıkışan babam, yine aynı gariplikle geri döndü. Ve bir daha gitmedi...”


TUTUKLULUK VE KAÇAKLIK GÜNLERİ
Serap ve Utku Çakmak’ın, yıllarca neden uzakta olduğunu anlayamadıkları babaları Ali Çakmak TKP davasından, TCK’nın 141-142. maddelerinden ceza aldı. Bu maddeler yürürlükten kalkana kadar kaçak olan baba Çakmak, 4-5 yıl eşi ve çocuklarından farklı şehirlerde yaşadı, öncesindeki tutukluluk günleri dışında… Bu kaçaklık günleri elbette çocuklarının küçük yüreklerinde derin etkiler bıraktı…
YARIN: Diyarbakır Cezaevi’nde ölüme tanık oldu
Sultan Özer
ÖNCEKİ HABER

Darbecilere ABD vizesi yok

SONRAKİ HABER

YAZILAMA

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...