30 Eylül 2009 00:00

Emekçi aileleri yoksullaşıyor


Kriz ve krizle birlikte hayata geçen uygulamalar emekçi ailelerinin hayatını cehenneme çeviriyor. Patronlar işçilerin örgütsüzlüğünden faydalanarak tüm hakları gasp ederken, emekçiler ise açlığın pençesinde kıvranıyor. Buna itiraz edenler ya da en temel taleplerini dile getirenler ise hemen kapı önüne konuyor.
İzmir’in Bornova ilçesindeki Naldöken Mahallesi’nde krizin konu alındığı kahve toplantısında konuşulanlar oldukça çarpıcı. Mahalle sakinlerinden Deniz Zonguldak, 7 ay önceye kadar bir fabrikada çalışıyormuş. Daha önce yılda 4 ikramiye alırken, krizden sonra ikramiyeleri kesilmiş. Ücretler de geç ödenmeye başlanmış.
Müdürüyle ve patronuyla durumunu konuştuğunu anlatan Zonguldak, “Çocuğumun yeni doğduğunu, aldığım ücretin bizi aç bıraktığını söyledim. Bana cevap olarak ekonomik krizden kaynaklı işime son verildiğine dair belge verdiler. Şu an 300 TL işsizlik maaşı alıyorum ama bu para çocuğumun süt ve bez parasını karşılamıyor” diye konuştu.
ÜCRETİ DÜŞÜRÜLDÜ
Ali Alkan ise kendisinin de işten çıkarılmadan önce saat ücretlerinin düşürüldüğünü dava açmak istediği için 6 yıl çalıştığı işyerinden çıkarıldığını belirtti. 12 bin liralık tazminatın 9 bin lirasının verildiğini belirten Alkan, “İşten çıkarılmadan önce seni Aydın’a, Muğla’ya süreriz diyerek tehdit ediyorlardı” dedi.
GIDADAN KISILIYOR
Bu yaşananlar sadece Naldöken Mahallesi’ne özgü değil. Türkiye Refah İzleme Anketi’ne göre, ailelerin neredeyse dörtte üçünün Ekim 2008 ile Haziran 2009 arasında gelirleri düştü. Üstelik sadece gelirleri düşmedi yüklü bir borç altına da girdiler.
TEPAV, UNICEF ve Dünya Bankası tarafından Ankara, İstanbul, İzmir ve Kocaeli merkezinde 2 bin 100 aile ile görüşülerek hazırlanan anketin sonuçlarına göre yoksul aileler krizle baş edebilmek için daha ucuz gıda ve gıda dışı ürünlere yöneliyor. Bu da yetmediğinde çocukların gıda tüketimlerini kısıyorlar.
Yaygın olarak başvurulan diğer yollar ise sosyal etkinliklere yapılan harcamaların kısılması, gıda ürünlerini kendilerinin üretmesi ve ulaşım tercihlerinin değiştirilmesi. Aileler eğitim ve sağlık harcamalarını ise mümkün olduğunca korumaya çalışıyor.
Anketin gerçekleştirildiği dönemde, katılımcıların üçte biri elektrik-gaz-su faturalarını ödeyemez duruma düştü ve yüzde 9’unun geçici süreyle de olsa faturalarını ödeyemediklerinden dolayı bağlantıları kesildi.
DESTEK BULAMIYORLAR
Kentlerde yaşayan yoksul ailelerin çoğu gelirlerini ve giderlerini denkleştirebilmek için komşularından, dostlarından, ailelerinden, toplumlarından ve kamu programlarından destek alıyor. Özellikle yoksul aileler geçinebilmek için yüklü bir borçlanma altına girdiler. Yeni alınan borçlar toplam aylık gelirlerinin yarısına ulaştı. Bununla birlikte, bazı aileler ile yapılan derinlemesine görüşmeler, bu destek ağlarının da daralmakta olduğunu gösterdi ve en yoksul ailelerin yaklaşık beşte biri her türlü destekten yoksun kaldı.
ÇALIŞANLARIN DURUMU DA KÖTÜ
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Ulrich Zachau, “İş kaybı ekonomik krizin en görünür etkisidir, ancak özellikle kayıt dışı sektörde çalışanlar ve kendi işini yapanlar olmak üzere çalışanların da birçoğu işleri olmasına rağmen gelirlerinde düşüş olduğunu bildirdi” dedi
Zachau bu düşüşlerden en fazla yoksulların etkilendiğini ifade etti.
UNICEF Türkiye Daimi Temsilcisi Reza Hosseini yaptıkları araştırmanın sonuçlarıyla ilgili “Önemli bulgulardan birisi, yoksul ailelerin ebeveynlerinin neredeyse yarısının çocuklarının gıda tüketimlerini kısmak zorunda kaldıklarını bildirmesidir” diye konuştu.


BİRLİKTE MÜCADELE EDİLİRSE ÇÖZÜLECEK
Naldöken Mahallesi’nde yapılan toplantıya Karşıyaka Belediyesi’nden işten atılan Kent AŞ işçileri ile Genel-İş 3 No’lu Şube Sekreteri Can Bahadır da katıldı. Krizin faturasını işçi ve emekçilerin çektiğini dile getiren Can Bahadır, bunun büyük oranda, örgütlülük düzeyinin düşük olması ve dağınıklıktan kaynaklandığını belirtti. Patronların bu durumu fırsat bilerek emekçilerin birçok olanağını elinden aldığına dikkat çeken Bahadır, “Ne Türkiye’deki ne de dünyadaki krizin sorumlusu emekçilerdir. 20-30 yıl boyunca aynı fabrikada çalışan insanlar, hemen işinden çıkarılıyor. Mahallelerde halk, fabrikada işçiler örgütlü olsa bunların hepsi çözülecek. Sendikaların önemi böyle ortamlarda daha fazla ortaya çıkıyor. Tabi Türkiye’de bir sürü patron yanlısı işçi sendikası da var. Bu yüzden hep gözümüz açık olacak” diye konuştu.
Kent AŞ İşçisi İsmail Benler, sorgusuz sualsiz bir şekilde kapı dışarı edildiklerini belirterek, “Belediyenin planı örgütlü işçileri işten atmak, yerine İstanbul firmalarını örgütsüz taşerona bağlı bir şekilde işe almak. Bu direniş esnasında dostlarımızı ve düşmanlarımızı daha net tanıdık. Dost bildiğimiz partiler, sendikaların bir kısmı düşman çıktı” dedi. Şu an 300 kişinin işsiz olduğunu belirten Benler, şöyle devam etti: Direnişimizin bu safhasından sonra gecikmiş de olsa İzmir’de örgütlü örgütsüz olan bütün işçi arkadaşlarımızın birleşik bir mücadeleye girmesi gerekiyor.
Başka bir Kent AŞ İşçisi Osman Şentürk de, sendikaların bir an önce mücadeleyi örgütlemesi gerektiğini ifade ederek, “Bu mücadeleyi kazanırsak İzmir işçi sınıfının, emekçi halkının bir kazanımı olacaktır. Tek tek birçok belediyede çalışan ama aynı duruma düşme tehlikesi olan bütün işçi arkadaşlarımızın kazanımı olacaktır. O yüzden mahallelerde böyle toplantıların olması hepimiz için çok anlamlı” diye konuştu.
Daha önce çalıştığı çimento fabrikasında patronun kendisine işletme ve makine bölümünde 6 aylık taşeronluk teklif ettiğini söyleyen Ramazan Bozkurt ise hemen işçi arkadaşlarıyla toplantı yaptıklarını ve en iyisinin sendikalaşmak olduğunu düşündüklerini söyledi.
(İŞÇİ SENDİKA SERVİSİ)


SAĞLIKSIZ YAŞIYORLAR OKULA GİDEMİYORLAR
ANKARA’nın Beypazarı ilçesindeki tarlalarda çalışan 4 bin mevsimlik tarım işçisi ve aileleri sağlıksız koşullarda yaşamak zorunda kalıyor. Çocuklar ise eğitim hakkından mahrum bırakılıyor.
Çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden yaklaşık 4 bin tarım işçisi sebze tarlalarında çalışmak üzere nisan ayında Beypazarı’na geliyor. Kasım ayı sonuna kadar sebze tarlalarında çalışan tarım işçileri araziye kurdukları baraka türü çadırlarda barınıyor. Su ve elektrik gibi ihtiyaçlardan yoksun bir hayat süren tarım işçileri sağlıksız koşullardaki çadırlarda barınıyor.
Beypazarı Sağlık Grup Başkanlığı’nın 1 doktor 2 hemşire ve 3 sağlık memurundan oluşan mobilize ekibi, mevsimlik işçilerin yoğun olarak yaşadığı Kırbaşı nahiyesindeki çadır kentte sağlık taraması yaptı. Beypazarı Sağlık Grup Başkanı Doktor Özer Kasap, “Su, elektrik gibi temel gereksinimleri karşılanamadığı için bulundukları ortam hastalıklara davetiye çıkartıyor” dedi.
Tarlalarda çalışmaya gelen aileler çocuklarını da yanlarında getiriyorlar. Bu nedenle okul çağına gelen çocuklar okula zamanında başlayamıyor. Bazı öğrenciler ekim ayında memleketlerine geri dönüp okula başlayacağını söylerken, bir kısmı ise okula ne zaman gideceğini bile bilmediğini söylüyor. ANKARA

Evrensel'i Takip Et