25 Nisan 2010 00:00
Son yıllara dek, Tayland’da kralı eleştirmek olanaksızken, gösteri dalgalarıyla birlikte, bu konu tabu olmaktan çıkıyor. Hiçbir şey için olmasa bile, en azından bunun, genel olarak Tayland ve Tayland’ın yoksulları için olumlu bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz. Kral, 2006’daki darbeyle ilgili demeçlerinde darbeyi açıkça destekledi; darbecileri övdü ve onların törenlerine katıldı. Darbecilerse, kraldan destek aldıklarını duyurdular ve ona bağlılıklarını her keresinde yinelediler. Soru şu: Kral, başından beri darbeyi tasarlayıp darbe emri verdi mi, yoksa var olan darbe tasarılarına destek mi sundu? Bu soru, bir tek 2006 darbesi için geçerli değil; çünkü kralın 60 yılı aşkın yönetiminde çokça darbe oldu. Dünyada birçok ülkede de olduğu gibi, Tayland’da işçiler ve köylüler, diğer kesimlerle iş birliği yaptıklarında; bu diğerleri, önderlik konumuna geliyor ve işçilerle köylülerin istemleri, geri tasara atılmış oluyor. Örneğin, Taksin karşıtı ya da Taksin yanlısı gösteriler yapılıp rüşvetçiliğe tepki gösteriliyor; oysa karşı taraf da rüşvetçi. Gösteriler, yoksulların istemleriyle doğrudan örtüşmüyor. Tayland’ın seçkinleri, “Yoksullar, demokrasi için hazır değil” diyorlar; çünkü ayrıcalıklarını kısıtlayıcı sonuçlar çıkmasından korkuyorlar. Taksin karşıtları; Taksin’i iktidara taşıyanlar, yoksullar, özellikle de köylüler olduğu için yoksullara ve köylülere düşmanlar. Birçok yabancının sandığının tersine, Tayland’ın bol gösterili çalkantılı siyaseti bir anda ortaya çıkmadı. 1970’lerde bölgede, Vietnam, Laos ve Kamboçya’da toplumsalcı yönetimlerin başa gelişi ve Vietnam’ın ABD’yi alt etmesi, Avrupa ‘68’inden etkilenip ülkelerine dönen Tay öğrenci olgusuyla birlikte, toplumsal adalet kavgasına büyük bir ivme kazandırmıştı. 1973’te öğrencilerin gösterileri, Tayland’ın askeri yönetimini yenmişti ve böylece sivil yönetime geçilmişti. 1976’da birçok kitle gösterisi, Vietnam-Amerikan savaşı için cephe gerisi olarak kullanılmış Tayland’daki Amerikan üslerinin kapatılması gibi bir başarıya da imza atmıştı (bilindiği gibi, Türkiye’de Amerikan üsleri yerli yerinde duruyor). 6 Ekim 1976 ise Tayland tarihinde kara bir sayfa; ondan sonra kitle hareketleri, soldan akacak biçimde bellerini doğrultamadılar. Bu günde, polisler ve sivil faşistler (bunlar ‘izci’ örgütlenmesi olarak çalışıyorlardı), Thammasat Üniversitesi’nin tüm kapılarını tutup makinelilerle ateş açıyorlar. Kimi öğrencileri diri diri yakıyorlar, kimilerini ağaca asıyorlar. Ele geçirilenleri, ayaktopu sahasında, t-gömleksiz (tişört) olarak yere yatırıyor, dövüyorlar. Ondan sonra da darbe oluyor zaten. Bir sürü tutuklama oluyor, yüz binlerce kitap yakılıyor. 6 Ekim 1976, egemenlerin 14 Ekim 1973’te askeri yönetimi iktidardan düşürmüş gösterici öğrencilerden aldıkları öç. Kral, darbecilere ve kıyımcılara destek verdi. Birçok öğrenci, kentlerdeki vahşi baskıdan kaçıp köylere gitti; Tayland Komünist Partisi’ne katıldı. Egemenler, baskı düzeninin TKP’ye katılımları artırdığını görünce, 1979’da TKP’liler için af çıkarıyor. Bugün TKP dağılmış durumda. TKP’nin yerine yoksullar, zenginler zengini Taksin’den medet umuyor. Ungpakorn, 2009’da kaleme aldığı Kızıl/Kırmızı Siyam Bildirgesi’nde, ‘Kırmızılar’ olarak anılan Taksin yandaşı yoksulları, sınıf savaşımına ve partileşmeye çağırıyor. Tek sorun; yoksulları, Taksin’in, uzaklardaki bir ülkedeki villasından yönlendirmesi. Kimilerine göre Taksin, krallığı ortadan kaldırarak tarihe geçmek istiyor. Öyle ya da böyle, Tayland tarihinde bu kadar çok halk desteği alan bir parti pek yok. “Onların ordusu, mahkemeleri ve cezaevleri var” diyor Ungpakorn; “ama biz, sayıca çokuz...” Egemenlerin zayıflığının, krallık düşüncesine dayanmaları olduğunu belirtiyor; oysa kral, tanrı değil kazayla sarayda doğmuş herhangi bir ölümlü. Tayland’da güzel olan ne varsa, bunların kralın değil emekçilerin yapıtı olduğunu anımsatıyor. Kralı; askeri yönetimleri, 1976’daki toplukıyımcıları ve 2006’daki darbeyi desteklediği için suçlu buluyor ve dünyanın en zenginlerinden biri olan kralın, yoksullar için çalışamayacağını söylüyor (Taksin de öyle). Tayland’ın kralcı seçkinlerini ‘kan emici’ olarak adlandırıyor. Saray’ın siyasal ve tutumyapısal (ekonomik) olarak saydamlaştırılmasını istiyor. Kralın ve siyasetçilerin malvarlıklarını açıklamalarını ve ordunun etkisinin azaltılıp askeri harcamaların kısılmasını savunuyor. Yoksulların yük olmadığını; asıl varsılların, yoksulların sırtından geçindiğini belirtiyor. Öte yandan Kırmızılar, Taksin’in kuyruğundan gitmeyi sürdürüyor; ancak aynı zamanda, geçtiğimiz günlerde, “Sınıf savaşı ilan ediyoruz” diye açıklama yaptılar. Yandaşlarından kan toplayıp sonra kanı generk (devlet) yapılarının önlerine dökmeleri, tek başına, hareketin ne kadar yaratıcılaştığını gösteren bir örnek. Dünyada birçok gazete, bu eylemle ilgili olarak, “Dünyanın en kanlı eylemi” diye haber geçti. Kırmızılar, Ungpakorn’un sözünü dinler mi bilinmez; ancak, yoksullar için bir kurtuluş var ise o da Ungpakorn’un çağrısından geçiyor. (Bitti) İlgilisine Kaynak Ungpakorn, G.J. (2007). A coup for the rich: Thailand’s political crisis. Bangkok: Workers Democracy Publishing.
DR. Ulaş Başar Gezgin

Evrensel'i Takip Et