30 Nisan 2010 01:00

Çok çalışan az kazanıyor!


1 Mayıs’ın doğuşuna da vesile olan 8 saatlik iş günü mücadelesi, 19. yüzyıldan beri işçi sınıfının ortak taleplerinden biri olmayı sürdürüyor. Özellikle Sovyet Devrimi’nin ardından işçilerin kazandığı hakların baskısıyla bütün dünyada ve Avrupa’da uzun bir süre daha iyi çalışma koşulları yaratılmıştı. Ancak Sovyetlerin çöküşünün ardından önünde bir engel kalmadığını düşünen sermaye, işçileri yine ortaçağ koşullarında, süresiz, güvencesiz, azami kâr elde edebileceği bir şekilde çalıştırmanın yollarını aradı. Son yıllarda gündemde olan esnek çalışma da sermaye sınıfının yeni ‘icatlarından’ biri olarak işçi sınıfının haklarına saldırmanın vesilesi oldu.
Türkiye’de de Mecelle’den bu yana, çalışma sürelerine ilişkin düzenlemeler gündeme geldi.
TÜRKİYE’DE FİİLİ ÇALIŞMA SÜRELERİ
Türkiye’de emekçilerin fiili çalışma süreleri son 20 yıldır artıyor. Yasalara göre 45 saatle sınırlandırılan haftalık çalışma süresi, hem çeşitli istisnalar yüzünden hem de patronların dayatmalarıyla artıyor. Türkiye’de fiili çalışma süreleri, özellikle de özel sektör işçileri açısından yasal üst sınırın çok daha üstünde gerçekleşebiliyor. Son 20 yılda 50 saatten fazla çalışanların ücretliler içindeki payı da giderek arttı. 1988 yılında haftada ortalama 50 saatten fazla çalışanların tüm ücretliler içindeki payı yüzde 28.9 iken, bu oran 1999 yılına gelindiğinde yüzde 37.6’ya, 2008 yılına gelindiğinde ise yüzde 46.6’ya yükseldi. Bugün itibariyle Türkiye’de yaklaşık olarak her iki emekçiden biri, yasal üst sınırın üzerinde haftalık çalışma süreleriyle çalıştırılıyor.
1989 yılından 2008 yılına gelindiğinde; haftada 50 ila 59 saat arasında çalışanların oranı yüzde 13.4’ten yüzde 17.7’ye, haftada 60 ila 71 saat arasında çalışanların oranı yüzde 10.5’ten yüzde 19.3’e, haftada 72 saatten fazla çalışanların oranı ise yüzde 5’ten yüzde 9.6’ya yükseldi.
PATRONLAR DÜŞÜK ÜCRETLE YETİNMİYOR
Rapora göre bu süreçte çalışma sürelerindeki artışa paralel olarak artması gereken emekçilerin geliri de reel olarak düşmüş durumda. 2006 yılında brüt asgari ücret 531 YTL iken emekçilerin yüzde 50’sinin aylık brüt ücretinin 698 YTL’nin altında olması, Türkiye’de ücretlerin ne kadar düşük olduğunun en açık göstergesi. Öte yandan, Türkiye’de genellikle fazla mesailer ya ücretlendirilmemekte ya da fazla mesai ücretinin yüzde 50 zamlı ödenmesi gerekirken standart saatlik ücret üzerinden ödeme yapılması, patronların sadece ücretlerin düşüklüğüyle yetinmediğini de gösteriyor. Sosyal-İş raporunda, emekçilerin bu koşullara yeterince tepki göstermemelerinin nedeni olarak ise işten atılma korkusu gösteriliyor. Fazla mesai ücretlerinin standart saat ücreti üzerinden ödenmesine ses çıkarılmamasının altında yatan gerekçe de, emekçilerin, aldıkları düşük ücretle geçinemedikleri için ücretlerini biraz olsun iyileştirme isteği yatıyor.
İŞSİZLİĞE YOL AÇIYOR
Raporda, çalışma süresinin uzatılmasının bir sonucu olarak da işsizliğin artışına dikkat çekiliyor. Yasal üst sınırın üzerinde kalan süreler için fazla çalışmalar yaptırılmaması, bunun yerine tam zamanlı işçi istihdam edilmesi durumunda, 1 milyon 778 bin 444 işçinin daha istihdam edilebileceği vurgulanıyor. Raporda, uzun sürelerle çalışmanın emekçiler üzerindeki etkileri arasında işçilerin çalışma dışı yaşama ve dinlenmeye daha az vakit ayırması, işçilerin sağlığının olumsuz etkilenmesi ve iş kazası ve meslek hastalığı riskinin artmasına dikkat çekiliyor. (HABER MERKEZİ)

NEDEN ARTIYOR?
Sosyal-İş Sendikası tarafından yayınlanan rapora göre Türkiye’de fiili çalışma sürelerinde yaşanan artışın temel nedeni olan yeni-liberal politikalarla birlikte gündeme gelen özelleştirmeler, kamunun işçi istihdamındaki payının gerilemesi, taşeronlaştırma uygulamaları, özel sektördeki hukuka aykırı çalışma düzenlemelerine göz yumulması, çalışma yaşamının fiilen kuralsızlaştırılması, esnek çalışma ve istihdamın hızla yaygınlaşması, işsizlik ve yoksullukta yaşanan artış, gerçek ücretlerin gerilemesi, özel sektörde çalışan her 3 işçiden birinin hâlâ kayıt dışı olması, sendikalaşma oranının yüzde 5.8’e kadar düşmesi, iş denetim ve teftiş sisteminin yeterli, etkili ve caydırıcı olmaması, filli çalışma sürelerinde yaşanan artışın belli başlı nedenleri olarak sıralanıyor. Bu süreçte esnek çalışma uygulamaları İş Yasası’ndaki sınırların ötesinde yaşama geçirilmiş durumda.

Evrensel'i Takip Et