Ayrımcılık kalkmadan kadın istihdamı artmaz
Prof. Dr. Gülay Toksöz, ataerkil kültürün kadın istihdamının önünde önemli bir engel olduğunu, kadına önerilen istihdam biçiminin de esnek ve güvencesiz işler olduğunu ifade etti.
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresinin “Çalışma Yaşamında Kadın” konulu oturumunda, kadının işgücü piyasasındaki konumunun toplumsal cinsiyet normlarıyla belirlendiğine vurgu yapıldı. TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Berna Vatan’ın yönetiminde gerçekleşen panelde, “Kadın İstihdamında Türkiye’deki Durum ve Ne Yapmalı?” başlıklı bir sunum yapan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Bölümünden Gülay Toksöz, Türkiye’de kadın istihdamındaki düşük rakamların nedenlerini irdeledi. Toksöz, kadının iş gücü piyasasına girmesini engelleyen faktörleri “Ataerkil yapı ve talep” olarak ifade etti. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının kadın istihdamı konusunda önemli bir belirleyen olduğuna dikkat çeken Toksöz, bu nedenle kadınların çalışma alanlarının belli meslek ve sektörlerle sınırlandırıldığını ifade etti.
KADIN İKİ KEZ SÖMÜRÜLÜYOR
Yeni esnek çalışma sürecinde kadının durumu ve ne yapılması gerektiği konusunda bir sunum yapan 19 Mayıs Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesinden Melda Yaman Öztürk, kadınların ücretli işler dışında ev içinde de ücretsiz çalışanlar olduklarına dikkat çekti. 12. ve 16. yüzyıllar arasında kadının “erkek işleri”nde de çalışabildiğini hatırlatan Öztürk, kapitalizmin emeği metalaştırma sürecinde kadın emeğinin esnek üretim için ideal görüldüğünü ifade etti. Öztürk, çalışma yaşamında esnek çalışma ve cinsiyet ayrımcılığıyla iki kez sömürülen kadınların taleplerini de şöyle dile getirdi: “Çalışma saatleri düşmesi, ev içi iş bölümünün gerçekleşmesi, kadın istihdamı kotasının uygulanması ve eşit işe eşit ücret”.
‘EV PİYASA İLİŞKİLERİNE AÇILDI’
“Ev eksenli çalışan kadınlar” konulu sunumu yapan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Bilişim Bölümünden Gamze Yücesan Özdemir, “muhafazakar ve liberal bir emek rejimi” bulunduğunu söyledi. Özdemir, “tüm belirleyen piyasa koşulları olduğu için liberal ve eve kapatılarak çalıştırıldığı için de muhafazakar” olduğunu belirttiği bu emek rejiminde “ev”in piyasa ilişkilerine açıldığının ve kadının tüm çıplaklığıyla piyasanın koşullarına bırakıldığının altını çizdi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünden Handan Çağlayan, 1950’lerden itibaren “kırdan kente” gerçekleşen göç hareketlerine dikkat çekerek, Diyarbakır ve İstanbul merkezli çalışmalarından örnekler verdi. Türkiye’de gerçekleşen bu göçün “zorunlu bir göç” olduğunu söyleyen Çağlayan, “Birdenbire olmuştur. Maddi ve manevi birikimlerini taşıma olanakları olmamıştır. Şiddet ortamında gerçekleşmiştir. Gözaltı, kaybolma veya öldürülme gibi nedenlerle aileler de parçalanmıştır” sözleriyle anlattı halkların mecbur bırakıldığı göç hareketini. Panelin son bölümünde “Kadın ve Sendikalar” konusuna değinildi. DİSK’ten Zeynep Ekin Çağlar ve SES’ten Bedriye Yorgun sendikal mücadelede kadını tartıştılar. Çağlar, sendikalarda kadının temsil sorunu olduğunu belirtti ve piyasada da “ucuz ve yedek iş gücü” olarak görülüyor dedi. (Ankara/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et