Obama’nın biber gazı sıkan polisleri
Barış yanlısı göstericilere; göz yaşartıcı gaz bombaları ve topuzlardan, hedef şaşmayan kısa mesafeli saçmalara, plastik mermilere hatta her daim hazır ve nazır olan yumruk ve coplara kadar her şeyle saldıran Darth Vader benzeri polis görüntüleri giderek artarken Amerika’nın özgürlükler ülkesi veya mertliğin anavatanı olduğu iddiaları artık kötü bir şaka olmalı.
Scott Olson, göz yaşartıcı gaz kutularına ateş eden Oakland’daki polis memuru tarafından sıkılan kurşun başına isabet eden, beyni ölümcül şekilde yaralanan ve o kurşun yüzünden konuşma zorluğuyla kalakalan Amerika’nın Irak Savaşı gazisi. Olsen, şu an yaşadığı için çok şanslı ve umut ediyorum zamanla daha iyi olacak. Aynı gece kendine doğru gelen polisten kaçan ve elleri ceplerinde diye başka cani bir polis tarafından kovalanan ve vahşice dövülen bir arkadaş, yine bir gazi Kayvan Sabehgi, dayaktan sonra dalak yırtılmasından dolayı hastanede tedavi görmek zorunda kaldı, buna rağmen polisler, acı içinde kıvranırken onu hastaneye göndermeden saatlerce hücrede tuttular.
Washington dışında New York, Seattle, Portland, San Francisco, Sacramento, Dallas, Chicago ve Boston’da polis tarafından yaşlı kadınlara, hamilelere hatta çocuklara biber gazı, göz yaşartıcı gaz sıkılması ve onları korkutarak yıldırma çabaları, Washington’ın dışındaki İşgal Hareketine karşı kesinlikle koordineli bir saldırı niteliğindedir. Amerikalılar, polislerin barışçıl göstericilere saldırdığı görüntülerini şok içerisinde izlediler. Onlar bu tarz görüntüleri Latin Amerika’da, Ortadoğu ya da Asya’da izlemeye ve hükümetimizin bunun karşısında ses çıkardığına alışmışlardı. Şimdiyse bunlar burada, ülkemizde oluyor.
Başkan Obama bu sırada, İç Güvenlik yardımlarıyla silahlandırılmış ve zırhlandırılmış, federal fonla desteklenmiş Kaynaştırma Merkezleri’nden ve federal olarak yürütülen Terörizmle Ortak Görev Güçleri’nden toplanan ‘zeka’ bazında çalışan yerel polislerin sebep olduğu polis-devlet davranışlarına utanmadan sessiz kalıyor.
Bu öyle bir an ki bir yıldan daha az bir zamanın kaldığı seçimle karşı karşıya kalan Başkan Obama’nın, ilk kampanyasını cömertçe destekleyen ve hala yeni seçim kampanyası için para akıtan ve şu anki protestoların kaynağını oluşturan bankaların mı başkanı olduğunu yoksa onu şu anki pozisyonuna getirmek için çok çalışan insanların özellikle de gençlerin mi başkanı olduğunu ilan etmesi gerekiyor.
İşgal Hareketi’nin barışçıl protestocuları üzerindeki canice saldırılar 1950’ler ve 60’lardaki İnsan Hakları Hareketi yürüyüşlerine yapılan birçok saldırıdan daha acımasızca. Bugünün, o karanlık günlerden tek eksiği ölümler ve köpekler. Ama işgal hareketi, yüzde 99 için ekonomik adalet ve yüzde 1 için de ceza istemeye devam ederken yakında bunları da göreceğimize şüphe yok.
1950’lere dönecek olursak, Arkansas’taki yerel polisin ve diğer yetkililerin zulmüne tanık olan daha önceki başkan, eski General Dwight D. Eisenhower doğru olanı yaptı. Devlet okulu ve üniversitelere gitmek isteyen genç siyahilerin vatandaşlık haklarını korumak için Milli Muhafızları kovdu ve haftasonu askerleri halkı ve Anayasa’yı koruyup polisleri ve onların köpeklerini uzaklaştırdılar.
Şimdi Başkan Obama da aynı şeyi yapmalı. Onun İç Güvenlik Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı, İşgal Hareketi işgalcileri üzerine yapılan saldırıları planlasın ya da planlamasın, Obama Muhafızları göreve çağırmalı, protestocuları ve Anayasa’yı korumakla görevlendirmeli. Bu, geçtiğimiz on yıl içinde Irak ve Afganistan’da süren emperyalist savaşa yardım etmek için ülkeden haksızca gönderilen muhafızlar için hoş karşılanacak yeni bir görev olur.
Eğer bunu yaparsa, 2008’deki tarihi seçimi için yorulmaksızın çalışan genç orduyu anında geri kazanır. Eğer yapmazsa ve bu acımasız ve canice saldırıların artarak devam etmesine izin verirse, yeniden seçilme umutları da hak ettiği gibi yanar.
Seçimler için adaylığını koyarken Anayasa’ya yeni bir yön getirme ve değişim sözü veren ama neredeyse selefinin bıraktığı yerden devralarak ülkenin yasadışı savaşlarını arttıran, gizli istihbarat servisine ve Pentagon’a giden gelir payını büyüten, en büyük bankalara kepçelerle para akıtan, Guantanamo’daki işkenceleri ve dünya çapındaki CIA karanlığını destekleyen, Amerikan vatandaşlarını yurtdışında özetle infazını denetleyen ve başgösteren iklim değişikliğini görmezden gelen Obama’nın başkanlığı modern tarihin ilerlemesinde en büyük felaketlerden biridir.
Biraz zaman aldı ama bu yıkıntı ve ihanetin dışında önderliğini gençlerin yaptığı bir hareket yükselmeye başladı, çoğu da Obama için yorulmaksızın çalışmış olan gençler. Şimdi cesaretle, güçlüler ve zenginler adına değil, çoğunluk adına çalışan bir hükümet talep ediyorlar.
Bu çabaları yüzünden, sahtekarlığın son on yılda, terör üzerinden uydurulan bir ‘savaş’la dönüşen polis güçleri tarafından saldırıya uğradılar. Saldırı silahlarıyla donatılan bu polis topluluğu, evlere baskın yapan, maske takan, insanları döven ve gaz sıkan hatta tutuklamaktan çekinmeyen, ceza almaksızın silahsız vatandaşları öldüren, saldırı ve/ veya tutuklamayı marifet gören bir tür Amerikan Gestapo’su oldu.
Obama birçok felaketin denetleyeni hatta sahibidir ancak şu noktada hala şansı var: ya bu zulme çabucak bir son verir, Milli Muhafızları mavili ya da siyahlı canilerle insanlar arasına sokar ve İşgal Hareketi eylemcilerini dinlemeye, onların taleplerine cevap verir ya da Amerikan demokrasisi ve özgürlüğünü gömmüş bir adam olarak gelecek Kasım’da yenilgiye uğrar.
Çeviren: Ceren Uca
Evrensel'i Takip Et