5 Aralık 2010 00:00
Bakalım ölüm yayını kim kuracaktı
Troya savaşına katılan Kral Odisseus, yirmi yıl sonra bir dilenci kılığında sarayına döndü. Sarayı; karısı Kraliçe Penelopeyayla evlenmek isteyen, soyguncu damat adayı egemenlerle doluydu... Sarayının ve halkının ürettiklerini ve birikimlerini yiyip içen ve sözde kendisiyle evlenme kararını bekleyen egemenler arasında bir ok atma yarışı düzenledi Penelopeya. Sonra da elinde bir yayla yanlarına gidip;
İçinizden kim bu yayı en iyi gerer ve fırlattığı oku şurada dizili on iki baltanın arasından geçirirse, ben onunla evleneceğim... dedi mahzun mahzun.
****
Bu konuşmadan sonra dilenci kılığındaki Yaşlı Odisseus ve iki eski çobanı, sarayın dışına çıktılar. Yaşlı dilenci, gerçek Odisseus olduğunu söyledi sadık çoban dostlarına...
Çobanlar onun Odisseus olduğuna inandıktan sonra, uzun uzun gözyaşları dökerekten birbirlerine sarılıp sarılıp öpüştüler. Odisseus birden toparlanıp; Bakın size ne diyeceğim, dostlarım? diye söze başladı. Şimdi içeriye girip o azgın taliplerin yanına gideceğiz. Onlar yayı kurup germeye çalışacaklar. Bu işi beceremeyince de bir bahane uydurup bu ok atma yarışını ertelemeye kalkacaklar. Ben de oku baltaların arasından geçirmek istediğimde, onlar bana yayı vermeyecekler. Eumayos, o sırada sen ne edip edip yayla oku getirip bana vereceksin!
Bunları söyledikten sonra kapıyı açıp sarayın avlusuna girdi Odisseus. Onu izleyen çoban yoldaşlar da, avlu kapısını arkadan süngüleyip zincirlediler...
İçeride talipler şarap taslarını kaldırıp kaldırıp içiyorlar, bir yandan da aralarında usul usul konuşuyorlardı. Bir ara taliplerin en şımarığı Antinoos ayağa kalkıp; Ey talip arkadaşlar, diye bağıra bağıra söze başladı , Madem kraliçemiz böyle bir ok atma yarışı düzenledi; biz de kabul ediyoruz... Ve bu yarışa, şu en son masada oturan Eupeytos arkadaşımızla başlıyoruz. Kendisini buraya çağırıyorum! deyip yerine oturdu. Eupeytos gönülsüzce ve ağır ağır yürüyerekten gidip masanın üstündeki yayı eline aldı... Onu masanın yanındaki ateşte biraz ısıttı, sonra da bütün gücüyle gerip kurmak istedi. Yay kurulmuyor, öylece duruyordu! Yeniden ateş üstünde, orasını burasını ısıttığı yayı bir daha kurmaya çalıştı... Utançtan kıpkırmızı kesilen Damat Adayı Eupeytos, öfkeyle masanın üstüne çarptı yayı! Yalnız benim değil, hepimizin başına gelenlere vay! diye ağzından tükürükler saçaraktan konuşmaya başladı: Bizimle evlenmeye can atan nice kadın var bu ülkede!... Yalnız burada değil, komşu ülkelerde, adalarda, her yerde!... Ne diyecekler bizim için o kadınlar? Tanrıların yakınları olan o soylu adamların hiçbiri, anlı şanlı Odisseusun yayını kuramadı! diyecekler. Soyumuz sopumuzla alay edecekler!..
Bunları söyledikten sonra doğruca masasına gidip büyük bir öfkeyle yığılıverdi...
Sahanlıktaki koltuğunda olup bitenleri ilgiyle ve gülümseyerekten izleyen Kraliçe Penelopeyanın yüreğinde, aniden rengarenk güvercinler uçuşmaya başladı... O görünmez güvercinler, kanatlarıyla Penelopeyanın öfkeli yüreğini, okşayıp okşayıp geçerekten serinletiyorlar, onu dile gelmez bir sevinçle ürpertiyorlardı. Kendini göstermeyen Tanrıça Atena da, öylece gülümseyerekten, alaylı alaylı taliplerin şaşkınlıklarını hazla izliyordu ...
Yayı geremediği için yıkılmışçasına masasına yığılan Eupeytostan sonra sırası gelen aday, yerinden kalkmadı. Kimse ne diyeceğini bilemiyordu... Antinoos yeniden ayağa kalktı:
Dostlarım, beni iyi dinleyin! diye ağır ağır konuşmaya başladı. Arkadaşımız yayı geremedim diye üzüldü. Ama söyledikleri doğru değil! Bugün tanrıların bayramı olduğunu hepimiz unuttuk! Oysa tanrıların şöleniyle ilgilenmemiz gerekirdi... Onlara kurbanlar sunmalıydık. Hata ettik; bizlere gücendiler, sonuç da böyle oldu. Bugünkü yarışı burada kesiyoruz. Şimdi tanrıların bayramı için bir şölen düzenleyelim. Yarın da düzenleyeceğimiz bir şölenle ok atma yarışını başlatalım. Bu iş de artık böylece bitsin...
Bu sözler üzerine bütün adaylar bir oh be! çekip rahatladılar... Hemen önlerindeki şarap taslarını ağızlarına diktiler. Antinoos yeniden ayağa kalkıp sarayın hizmetlilerine buyruklar yağdırmaya başladı: Siz, koyun sığır çobanları, en besili hayvanlarınızı seçip hemen buraya getirin... Saraydaki en eski şarapları da masalara koyun... Tanrılara ve kendimize sunacağımız şölen için her şeyi iyice hazırlayın...
Bunları duyan Penelopeya, aniden yerinden kalkıp önündeki iskemleyi Antinoosun kafasına fırflatacakken, Tanrıça Atena gizlice iskemleyi tuttu...
Ama bu arada uşaklar, damat adaylarının önlerindeki taslara şarap doldurmaya başladılar... Dilenci kılığındaki Odisseus da büyük bir rahatlık ve sevinç içindeydi... Çok geçmeden yayın bulunduğu masaya doğru gitti.
Artık soylulukları iyice törpülenen arsız taliplere bir şeyler söyleyecekti...
Yaşar Atan
Evrensel'i Takip Et