4 Mart 2006 23:00
Belgesel: Yüzleşmenin aracı
Belgesel Sinemacılar Birliği'nin düzenlediği "1001 Atölye" kapsamında Türk ve Fransız yönetmenler Fransız Kültür Merkezi'nde "Belgesel sinema" üzerine bir söyleşi gerçekleştirdiler. Söyleşiye Türkiye'den Sezgin Türk, Mustafa Ünlü ve Enis Rıza Fransa'dan ise Stephane Mercurio, Kamel Regaya, Christiane Rorato katıldı.
"1001 Atölye" etkinliğine "Tesadüfen, Şans eseri" isimli filmiyle katılan Kamel Regaya, "Fransa'da bundan on yıl öncesine kadar genel kanı seyircinin belgesel sinemayı sevmediğiydi. Bu on yıl içinde hava değişti ve artık televizyonlar belgesel sinemaya yer vermek istiyorlar. Çünkü halktan bu yönde talep geliyor. Her zaman için seyirciyi bilinçlendirmek gerekiyor. Bu da bize düşüyor. Fransa'da yapılan festivallerde seyircinin eğitilmesi ön plana çıkıyor. Böyle gelecek nesil belgesel sinema izleyicisini hazırlıyorsunuz. Ben bu atölyede de belgesel sinema seyircisini, belgesel sinemaya hazırlamak için çaba sarfedildiğini görüyorum. Bu karşılaşma, seyirciyle buluşma da bu anlayışa hizmet ediyor. Eğer televizyonun kurduğu güç ilişkisini kırmak istiyorsak yapabileceğimiz tek şey daha çok biraraya gelmektir. Televizyon hiç bir zaman belgeseli önemsediği için onu göstermeyecek. Televizyon ancak belgesel sinemaya çıkarları doğrultusunda yer verecek" diye konuştu.
Türkiye'deki belgesel sinemayla Fransa'da yapılan belgesel sinemanın karşılaştırılamayacağını ifade eden Regaya, Fransa'da televizyonda belgeselin yayınlanmasının bir gelenek olduğunu fakat bu geleneğin Türkiye'de olmadığını dile getirdi. Fransa'da bir diğer geleneğin de dönüp kendine bakmak olduğunu söyleyen Regaya konuşmasını şöyle sürdürdü, "Benim burada gözlemlediğim şey insanların dönüp kendi kendilerine bakmıyor olmalarıdır. Ya kendi kendimizi efsaneleştiriyoruz ya da kendi kendimizi yeriyoruz. Fakat kendi kendimize doğrudan bakmıyoruz. Bu iki ülkede de belgesel sinemacıysanız diğer belgesel sinemacılarla ortak noktalarınız da vardır. Bu ortak nokta da iktidarla kurduğunuz ilişkidir. Çünkü burada iktidarın karar verdiği şey şudur, 'Sen yaşayacaksın fakat sen yaşamayacaksın.' Tam da bu nedenle bir çok iktidar ölüm cezasını kaldırmamaktadır. Ölüm cezasını kaldırabilirsiniz fakat yerine ölüm cezası kadar vahşi başka bir şey koyarsınız. Bu da şu kararı vermektir: Görünür olanla görünür olmayan arasında bir seçim yapmak. Şu anda yaşama hakkı olan kişiler medyada var olanlardır. Benim için televizyonda belgesel sinema göstermek bu görünmezlik baskısına karşı koymaktır. Benim televizyonu kullanarak yapmak istediğim şey gözden kaçırılmak istenen yaşamı televizyona kazandırmak ve yaşama döndürmek. Belgesel sinema, 'ben varım' demenin bir biçimidir."
Belgesel hayatın aynası "1001 Atölye" etkinliğine, "Bir Yurt Edinmek" isimli filmiyle katılan ve aynı zamanda Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı olan Enis Rıza, belgeseli kendimizi anlamanın, yaşadıklarımızla hesaplaşmanın, yüzleşmenin bir aracı olarak gördüğünü belirterek, "Türkiye toplumunun medyadaki, televizyonlardaki rezalete dur demesi ve belgesel ve güncel programları seyretmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizi, 'rayting almıyor', 'insanlar belgeseli sevmiyor' diye kandırıyorlar. Bunlar uydurma! Ama bunun böyle olmadığını, konuşmasını bilenlerin dile getirmesi ve talep etmesi gerekir. Ancak maalesef, Türkiye'de ne ulusal sinema durumu, ne ulusal arşiv ne de kültürel çabaları destekleyen fonlar var" dedi. Etkinliğe, "Eski Şehirden Son Havadis" isimli belgeseliyle katılan Mustafa Ünlü ise, Türkiye'de belgesel sinemanın varolma değil saklama aracı olarak kullanıldığını dile getirirken, "Louise, babası, anneleri, erkek kardeşi ve kız kardeşi" filmiyle katılan Stephane Mercurio, Fransa'da televizyonların, yayınladıkları belgesellerin içini boşaltmaya, "depolitize" etmeye çalıştıklarını ifade etti. Belgesel sinemacı Sezgin Türk ve Christiane Rorato, "1001 Atölye" etkinliğinin çok anlamlı bir buluşma olduğunu dile getirdiler.
"Kaf Dağı Düşü" Yönetmenliği Sezgin Türk'ün yaptığı "Kaf Dağı Düşü" isimli filmin promiyeri de "1001 Atölye" etkinliği kapsamında gerçekleşti. Yoğun ilgi gösterilen belgesel filmde yönetmen Sezgin Türk'ün Çerkes kökenli annesi Pakize Türk'ün ulaşılamaz gördüğü fakat 'Kaf Dağı Düşü' ülkesi gibi belleğinde olan anayurdu Kafkasya'ya yaptığı yolculuk öyküsü anlatılıyor. Gösterimin ardından yönetmen Sezgin Türk'ün katılımıyla film üzerine bir söyleşi de yapıldı.
Belgesel hayatın aynası "1001 Atölye" etkinliğine, "Bir Yurt Edinmek" isimli filmiyle katılan ve aynı zamanda Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı olan Enis Rıza, belgeseli kendimizi anlamanın, yaşadıklarımızla hesaplaşmanın, yüzleşmenin bir aracı olarak gördüğünü belirterek, "Türkiye toplumunun medyadaki, televizyonlardaki rezalete dur demesi ve belgesel ve güncel programları seyretmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizi, 'rayting almıyor', 'insanlar belgeseli sevmiyor' diye kandırıyorlar. Bunlar uydurma! Ama bunun böyle olmadığını, konuşmasını bilenlerin dile getirmesi ve talep etmesi gerekir. Ancak maalesef, Türkiye'de ne ulusal sinema durumu, ne ulusal arşiv ne de kültürel çabaları destekleyen fonlar var" dedi. Etkinliğe, "Eski Şehirden Son Havadis" isimli belgeseliyle katılan Mustafa Ünlü ise, Türkiye'de belgesel sinemanın varolma değil saklama aracı olarak kullanıldığını dile getirirken, "Louise, babası, anneleri, erkek kardeşi ve kız kardeşi" filmiyle katılan Stephane Mercurio, Fransa'da televizyonların, yayınladıkları belgesellerin içini boşaltmaya, "depolitize" etmeye çalıştıklarını ifade etti. Belgesel sinemacı Sezgin Türk ve Christiane Rorato, "1001 Atölye" etkinliğinin çok anlamlı bir buluşma olduğunu dile getirdiler.
"Kaf Dağı Düşü" Yönetmenliği Sezgin Türk'ün yaptığı "Kaf Dağı Düşü" isimli filmin promiyeri de "1001 Atölye" etkinliği kapsamında gerçekleşti. Yoğun ilgi gösterilen belgesel filmde yönetmen Sezgin Türk'ün Çerkes kökenli annesi Pakize Türk'ün ulaşılamaz gördüğü fakat 'Kaf Dağı Düşü' ülkesi gibi belleğinde olan anayurdu Kafkasya'ya yaptığı yolculuk öyküsü anlatılıyor. Gösterimin ardından yönetmen Sezgin Türk'ün katılımıyla film üzerine bir söyleşi de yapıldı.
Evrensel'i Takip Et