16 Aralık 2005 22:00

Ne alt ne üst kimlik
   Anayasal vatandaşlık

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Şemdinli'de yaptığı konuşma ile başlayan "alt kimlik", "üst kimlik" tartışmalarına Diyarbakırlılar farklı bir açıdan bakıyor. Diyarbakır, tartışmayı Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözümünde atılacak adımlar içinde görmek istiyor. Buna rağmen kafalarda cevap bulamayan birçok soru var. Bunun temel nedeni de tartışmaların ağırlıklı olarak "Türk üst kimliği" temelinde sürdürülmesi ve çözüm önerilerinin de buradan dayatılması. Tartışmaların bu yönde sürdürülmesine tepkili olan Diyarbakırlılar şu soruyu soruyorlar: "Üst kimliğe sahip olanlar hangi ölçülere göre üsttürler, bizim üstümüzde olmalarını belirleyecek hakları nereden alıyorlar?" Ayrıca şunu da ifade ediyorlar; "Şimdi, bizim dilimiz, neye göre diğer dillerin altında. Kim bunu açıklayabilir?"

Üstünlük olmamalı Kürtçe yayın yapmak için başvuruda bulunan Gün TV Genel Yayın Yönetmeni Cemal Doğan, hiçbir dilin, hiçbir kimliğin başka bir kimliğin altında tarif edilemeyeceğine dikkat çekiyor; "Biz Kürtçe yayın yapmak istiyoruz ve Kürtçe'yi alt kimliğin bir yayını olarak kabul görmek mümkün değil." Tartışmanın Kürt sorununun bir parçası olarak sürdürülmesinin olumlu olduğunu belirten Doğan, "Kimlik sorunu Kürt sorununu çözecek nitelikte değil. Ortada bir mesele var ve bunun çözülmesi gerekir. Artık bugün bundan kaçmanın mümkün olmadığı gerçeği de kendisini dayatmış durumda. Kimlik, Anayasal vatandaşlık kavramı üzerinde kurgulanmalı. Bugün kabul gören olgu bu" diye konuştu.

Ne alt ne üst kimlik DTP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Yurtdaş da kimlik tartışmasını, Kürt sorununun çözümü konusunda hayırlı bir iş olarak değerlendirdi. Yurtdaş, sorunun Anayasal eşitlik temelinde çözülmesi gerektiğini ifade etti. Kürtçe kitap ve çevirilerle adı duyulan Lîs Yayınevi'nin editörlerinden Lal Laleş, Kürtçe'nin ileri sürüldüğü gibi bir alt kimlik dili olarak tartışılmasının doğru olmadığını dile getiriyor. Laleş, eşitliğin esas alınması görüşünde.

'Oyalama maksatlı' Kürtçe Deyimler Sözlüğü'nü hazırlayan Dilawer Zeraq ise, yapılan kimlik ve vatandaşlık tartışmalarının oyalama maksatlı olduğu görüşünde. Bir kimliği "alt kimlik" ya da "üst kimlik" olarak tartışmanın anlamsız olduğunu ifade eden Zeraq, "Kimliği üstte olanın, diğer kimliği taşıyan insandan hangi farklı özellikleri var? O kişi üst kimliği taşırken neler hisseder. Ben bir insan olarak bunların bir kere sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, binlerce yıllık bir geçmişi olan bir dil ve kültür neye göre alt sayılabilir?" diyor. Zeraq, her iki dilin ve kimliğin eşit koşullarda kendisini ifade etmesi gerektiğini dile getiriyor.




"Alt" ve "üst" kimlik mi Kürt hakları mı?

Edîb Polat*

Meseleyi doğru ortaya koymak lazım. Kürt sorunu mu, "alt" ve "üst" kimlik sorunu mu tartışılıyor. Bunu netleştirmenin önemi şurada: Kürtlere hangi haklar verilecek, yapılacak yasal değişiklikler nasıl ve ne ölçülerde uygulanacak. Kimlik derken, cebimizdeki nüfus cüzdanlarının üzerine bir hane açılıp da, "alt kimliği: Kürt" mü denilecek? Yoksa devlet yetkililerinin resmi açıklaması mı yeterli olacak? Kürtlüğün bir alt kimlik olduğu kabul edilirse, bu "alt"ın da altında neler olacak? Bu tartışma bana göre altı ay önce yapılan "Kürtler asli unsur mu yoksa azınlık mı?" tartışmasından farksızdır. Sonunda birileri de çıktı dedi ki "Kürtler ne asli ne azınlık, Kürtler Türkiye'de hiçbir şeydir!" Kimse bu iddiaya yanıt bile veremedi. Öyleydi çünkü, Kürtler inkar ve imha siyasetine yüzyıllardır maruz kalmışlardı, hiç kimse Cumhuriyet kurulduğunda Kürtlerin temsilcileriyle Cumhuriyetin kurucularının "kurucu unsurluk için" oturup anlaştığını söyleyemedi. Tartışma, gündemi meşgul etmekten öteye gidemedi. Şimdi de benzer bir tartışma yapılmaktadır. Tartışmanın nereye varacağı önemli ve faydası nedir, ne yapılmak isteniyor, buna bakmak lazım. Bir kere "Türk"iye sözcüğü "Türklük"ten türemedir ve Irak veya Suriye gibi ülke adı yöneten ulusun adından farklı bir sözcük değildir. Birincisi burada Türk ulusunun üstünlüğü söz konusu. Ortak kimlik "Türkiyelilik" olmuyor. İkincisi, diyelim Türkiye coğrafyasının adı uygun görüldü, o zaman da sormak lazım 80 yıllık Türk üstünlüğü ve bu dominantlığın pratik etkisinin yarattığı Türk kökenli olanların avantajları, nasıl nötralize edilip de diğerlerinin seviyesine getirilecek? Yani eğer Türkiye kimliği kabul edilecekse, Türk de Kürt kadar onun bir bileşeni olacak ve eşit düzeyde olacaksa, Çerkez, Laz veya Arap gibi olacaksa, bu yüzlerce "Türk" sözcüklü kurum ne olacak? Türk Kızılayı, Türk Tabipler Birliği, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu vs. Türk sözcüğü sadece anayasada hakim değil, toplumun ve devlet bürokrasisinin her biriminde belirleyicidir. Son yüz yıllık hakimiyet sonucunda Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman, Erzurum, Sivas, Erzincan ve Gaziantep gibi illerde sağlanan Türkçe ve Türk anlayışının üstünlüğü nasıl geriletilip, buralarda eskiden olduğu gibi Kürt ve Kürtçenin hakimiyeti geri getirilecek? Saddam Hüseyin Kerkük'ü Araplaştırmaya çalıştı, 14 yıldır Federal Kürt Yönetimi bir türlü düzeltemiyor, tam düzeltmesi de mümkün değildir. Saydığım illerin hepsi Kerkük'ten beter edilmiş. Öyle Türkiyelilik üst kimliği altında Kürt, Arap, Laz ve Çerkez alt kimliği olsun demekle olmaz. Pratikte Kürtlere ne verilecek buna bakmak lazım. Eğer bu halk kendini yönetemeyecekse, barajlarla engellenip parlamentoya giremeyecekse, dilini ve kültürünü üniversiteye kadar eğitimin her aşamasında kullanmayacaksa, sen alt kimliksin Kürtlüğünle övünebilirsin demekle ne değişecek? Eğer tanımlama ille de "alt"ve "üst" kimlik şeklinde yapılacaksa ki ben buna karşıyım, bir kere hangi dil ve kültür hangi bölgede çoğunluk ise, o orada üst kimlik, diğerleri alt kimlik oluyor. Kürtler kendi topraklarında kendilerini yönetmek istiyorlar, buralarda kendi dillerinin egemen olması için çalışacaklar. Türkiye zaten varlığıyla bir üst kimliktir, kimse bunu engelleyemez ki. Türkiye'de denge Türklerden yanadır, onun için Türkiyelilik üst kimliği kabul edilse bile, pratikte Türk üstünlüğüne dönüşecektir. Eğer bu konuda adım atılacaksa, önce eskinin bittiği, lağvedildiği açıklanmalı: 1923'te Mustafa Kemal tarafından kurulan devlet bir Türk devleti idi, şimdi ise Türkiye'de yaşayan bütün ulus ve azınlıkların ortak devleti kurulmuştur denmeli. Bundan sonra da bütün yasalar taranmalı ve adlarında "Türk" sözcüğü geçenler değiştirilmeli, orduda, polis teşkilatında ve diğer bütün devlet kurumlarında "Türk" dominantlığı vardır. Bunlara son verilmelidir. Şunu unutmamak lazım: Ülkenin dokusuna işlenen bir Türk üstünlüğü vardır, bu devlet eliyle yıllarca geliştirilmiş ve yerleştirilmiş ve diğer kökenlerden gelen halklar üzerinde bir tahakküme neden olmuştur. Yasalarla siz bir üst bir de alt kimlik belirlemesi yapsanız ne çıkar, ne değişir. Böyle bir kimlik belirlemesi yasalarla olacak şey değildir. Bir millet ya vardır, ya yoktur, bir toprak parçasında yaşıyor ve kendi özelliklerini koruyorsa, onu yok etmek zordur, ama bu özellikleri yok olmuşsa, Malatya, Antep, Maraş, Elazığ ve Erzurum'u örnek verdim, siz ne yaparsanız yapın, eski özelliklerini geri getirmeniz mümkün olmaz. Bir halkın çoğunluk olduğu yerlerde kendi ulusal kimliğini bütün özellikleriyle yaşayıp yaşamaması söz konusu. Vatandaşlık bir üst kimlik değil, daha doğrusu bir ulusal kimlik sayılamaz. Tek dil, tek din, tek millet, tek bayrak, tek vatan yazılarının, söylevlerinin hâlâ geçerli olduğu bir ülkede, alt üst kimlik tartışması yapılsa bile faydasızdır. Eğer bu tartışmayı başlatanlar, bazı özgürlüklerin önünü açmak için bunu bir yol açıcı unsur olarak kullanacaklarsa, o zaman Kürt kimliğinin kabulü ve Türklere benimsetilmesi için resmen bir alt kimlik bile sayılması bir adım olur.

(*) Yazar

Evrensel'i Takip Et