14 Aralık 2005 23:00
'Kürt İsyanları' kitabı yargılanıyor
Yazar Ahmet Kahraman tarafından hazırlanan ve Evrensel Basım Yayın tarafından basılan "Kürt İsyanları" adlı kitabın yargılanmasına devam edildi.
TCK 312. maddeye isitinaden "halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçu işlendiği iddiasıyla DGM'de açılan dava, bu mahkemelerin kaldırılmasının ardından, Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti.
Dün devam eden duruşmada savunma yapan Evrensel Basım Yayın Sorumlu Müdürü Songül Özkan, söz konusu kitabın bir araştırma derleme kitabı olduğunu ve Kürt sorununun hemen hemen herkes tarafından tartışıldığı bir ortamda, söz konusu kitabı yayınlamaktan dolayı yargılandığı için bu durumu protesto ettiğini söyledi.
Sanık müdafii de Şeyh Sait İsyanı'nın ders kitaplarında dahi yer alırken, bugün burada bununla ilgili bir kitabın yargılanmasının düşünceyi ifade ve basın özgürlüğüne aykırı olduğunu söyledi.
Mahkeme, ara işlemlerin tamamlanması için davayı 25 Mayıs 2006 tarihine erteledi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Asgari ücret azami yoksulluk -2-
Asgari ücrete IMF müdahalesi HAZIRLAYAN: SULTAN ÖZER Halen uygulanan net asgari ücret belirlenirken, IMF Başkan Yardımcısı Anne Kruger'in, "Türkiye'de asgari ücretin yüksek olduğu, bu kadar yüksek asgari ücretle işsizliğin azaltılması ve istihdam artışının önüne set çekildiği, birçok insanın kayıtdışı sektörde bunun altında kazandığı ve kazancıyla geçimini sağladığı" yönünde sarf ettiği sözler, IMF'nin ülkedeki ücretlere müdahelesini açık şekilde ortaya koydu.
PazarlIk konusu
olmamalI Uluslararası sözleşmelerdeki tanımına göre asgari ücret, "işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuru ile bağdaşacak, bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir verilerle tespit edilen taban ücret"tir. Daha doğrusu olması gerekir. Dolayısıyla asgari ücret pazarlık ücreti değildir. Ancak rakam belirlenirken, bilimsel veriler hep gözardı edilerek, IMF programı ve sıkı para politikası ön plana çıkarıldı. İşsizler ordusu ve kayıtdışı ekonomi tehditleri de, ücretin mümkün olduğunca en alt düzeyde belirlenmesine neden oldu. Örneğin halen uygulanan asgari ücretin belirlenme çalışmaları sırasında, Devlet İstatistik Enstitüsü, ülkenin ekonomik durumu ve çalışanların geçim şartlarını dikkate alarak, net 422 milyon lira önerdi. Ancak komisyonun işveren ve hükümet kanadı birlikte hareket ederek, geçmişte olduğu gibi DİE'nin bilimsel verilerini gözardı edip, 350 milyon lira olarak belirledi. Yıllar itibariyle baktığımızda, asgari ücret hem pazarlık konusu yapıldı, hem de DİE'nin önerdiğinin bile altında rakamlar belirlendi.
İşsİzlİğİn nedenİ değİl Asgari ücretin her belirlenme döneminde Türkiye'deki işsizliğin nedeni olarak, asgari ücret başta olmak üzere, ücretlerin "yüksekliği" gösterildi. Türk-İş'in, 1988-2004 dönemi itibariyle Türkiye'deki işsizlik oranı ile reel asgari ücretteki değişimi incelediği raporuna göre ise, işsizlik oranı yüzde 6-10 arasında değişirken, reel asgari ücret dönem içinde yüzde 21 oranında gerilemeden yüzde 28 oranında artışa kadar dalgalı bir seyir izledi. Benzer bir durum da kayıtdışı istihdamda gözlendi. SSK verilerine göre Türkiye genelinde kayıtlı işçilerin ortalama brüt aylığı 2003 yılında 726 milyon lira düzeyinde. SSK'ya kayıtlı her üç işçiden ikisinin gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu belirtilen rapora göre, aynı yıl brüt asgari ücret 306 milyon lira.
Bütçe açığı asgari ücretliden kapatılıyor Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın "Gelir vergisi zaten yüksek değil, asgari ücretli 7.8 veyahut 8.7 vergi veriyor" diyerek, asgari ücretliden yapılan vergi kesintisini küçümserken, veriler hiç de öyle olmadığını ortaya koyuyor. Kurumlar vergisini düşürerek, başka şekilde teşviklerle sermayeye kaynak aktaran hükümet; işçi ve işveren kesimi hemfikir olmasına ve talepte bulunmasına rağmen asgari ücret üzerindeki vergiyi kaldırmadığı gibi, düşürmedi bile. Bu da yetmezmiş gibi, 1 Ocak 2005'den itibaren 30 milyon TL'lik özel indirim de uygulamadan kaldırılarak, asgari ücretli daha fazla vergi ödemek zorunda bırakıldı. 2005 yılı itibariyle, net 350.15 YTL olan asgari ücretin brütü 488.70 YTL. Asgari ücretten SSK primi, gelir vergisi, işsizlik sigortası gibi ödemeler için yüzde 28.4 oranında kesinti yapılıyor. Yani asgari ücretli ayda 62.31 YTL vergi, 68.42 YTL ise SSK primi ödemek durumunda.
AB ülkelerinden daha geri Asgari ücret Türkiye'de, girmeye çalıştığı AB ülkelerinin birçoğundan çok daha geri durumda. 2004 yılı verilerine göre (Türk-İş raporu) Türkiye'de asgari ücret 240 Euro iken, bu rakam Yunanistan'da 605, İspanya'da 537, Fransa'da 1173, Polonya'da ise 117 Euro düzeyinde.
Açlık sınırının bile altında Türk-İş'in kasım ayı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre insan onuruna yaraşır bir yaşam için yapılması gereken asgari aylık harcama tutarı 1 milyar 610 bin 300 lira (1,610,30 YTL). Sağlıklı ve dengeli beslenebilmek için ise 529 milyon 790 bin lira (529.79 YTL) harcanması gerekiyor. Net asgari ücretin 350.15 YTL olduğu dikkate alındığında, asgari ücretli sadece 6.5 gün insana yaraşır bir yaşam sürdürebiliyor.
Günlük 60 kuruşla mı asgari ücretli korunacak? Türk-İş adına Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na katılan uzmanlardan Enis Bağdadioğlu, hükümetin yüzde 5'lik enflasyon hedefine işaret ederek, yeni asgari ücrete yüzde 5'lik bir artışın günlük 60 kuruşa denk geleceğine dikkat çekti. Bağdadioğlu, "17.5 liralık bir artış, günde 60 kuruş. Şimdi, 60 kuruşla mı asgari ücretin satın alma gücünü korumuş, artırmış oluyoruz" diye sordu. Enis Bağdadioğlu, komisyonun yapısına, aldığı kararlara ve asgari ücretin önemine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Asgari ücret nedir, niye ilan edilir? Asgari ücretliler toplumun önemli bir kesimini oluştururlar. Bu bakımından da asgari ücretliler belirli bir düzeyin altında çalışmak isteseler bile -bakın çok önemli, çalışmak istese bile- çalıştırılmaması amacına yöneliktir. Asgari ücretin belirlenmesi çalışmalarındaki temel olay, ILO'nun 26 sayılı sözleşmesinde, işçilere kendilerine yetecek ücretin tanınmasıdır. Bu, aslında asgari ücret felsefesini de beraberinde getiriyor. Asgari ücret her türlü ekonomik kaygının ötesinde, salt insan olmanın gerektirdiği bir harcama düzeyinin sağlanmasıdır. Buradaki amaç işçinin insan onuruna yaraşır bir gelir elde etmesi. Zaten ILO Anayasası'nın girişinde de, işçi ve ailesinin, sadece geçimine yetecek ücret yeterli değildir, insan onurunun gerektirdiği harcama düzeyini sağlayacak bir gelir elde etmesi gerektiği belirtilir. Asgari ücretin felsefesi "sosyal koruma"dır. "Ben bu parayı ödeyemem" şeklindeki bir yaklaşım kabul edilemez. Bir işyeri açıyorsan en azından bu ücreti ödemek durumundasın. Eğer ödeyemiyorsan açmayacaksın. Bu bizi nereye götürüyor: Efendim bu işsizlik ortamında hiç geliri olmayacağına 200 liraya çalışıyor, kötü mü olur. Elbet kötü olur. Çünkü mevcut yapıyı bozan bir etkisi olur ve ister istemez rekabetin düşük ücretlerle olmasına yol açar. Bu bakımdan asgari ücret çok önemlidir; insan olmanın gerektirdiği harcamayı sağlayacak ücret demektir.
Peki Türkiye'deki uygulama böyle mi? Türk-İş olarak yaptığımız açlık, yoksulluk sınırı araştırmaları var. Açlık ve yoksulluk sınırını dört kişilik aile temelinde alıyoruz. Haneye girmesi gereken toplam paranın bu olması lazım. Ama Türkiye'de genellikle bir çalışan ailenin geçimini sürdürüyor. Kişi için belirlenmiş olsa bile, DİE geçen yılın sonunda tek işçi için 422 lira belirlemişti asgari ücreti. Komisyonda işveren ve hükümet temsilcisinin kararı ile 350 lira olarak ilan etti. Daha asgari ücret tespit edilirken, bilimsel, objektif veriler bir kenara itilip, 72 lira eksik ödenmeye başlandı. Eee, bir de 2005 yılının enflasyonunu katmak gerekirdi. Gelir dağılımından pay alınması gerekirdi, çünkü Türkiye'de gelir dağılımı bozuk, dengesiz; açlık ve yoksulluk var. Bu şartlarda da Türkiye'de asgari ücretin, asgari ücret felsefesine uygunluğunu söylemek mümkün değil. Özel kesimdeki ücret ortalaması 2004 itibariyle asgari ücretin sadece yüzde 60'ının üstündedir. Özel sektörde az da olsa sendikalı işçiler de dahil. Yani sınırlı sayıda da olsa sendikal örgütlülük de olmasa, Türkiye'de ücretler çok komik duruma gelecek. Onun için asgari ücret aslında tüm ücretlerin temeli olması açısından da önem kazanıyor.
Yani, doğrudan asgari ücret alınmazsa da asgari ücret baz alınıyor? Örneğin Sosyal Güvenlik Reformu Primsiz Ödemeler Yasa Taslağı'nda bir düzenleme yapılıyor. Yoksulluk sınırı, asgari ücretin üçte biri olarak kabul ediliyor. DİE'nin açıkladığı yoksulluk sınırının bile altında bir yaklaşım. "Ben devlet olarak yoksulluk sınırını bu şekilde belirledim" yaklaşımı doğru değil. Çünkü günlük hayat, günlük yaşam düzeyi var. Anayasa'nın öngördüğü -ki değiştirildi, günlük geçim şartları dikkate alınır dendi- ülkedeki geçim şartları da bu. Asgari ücret belirlenirken bütün bunların dikkate alınması lazım. Tabii asgari ücret ülkenin yürütülmekte olan ekonomik, sosyal, gelirler politikasının, mali politikanın bir izdüşümü, bir göstergesi. Asgari ücrete bakarak, oradaki kesintilere, ülkede uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikaların ne olduğu hakkında çok rahatlıkla yorumda bulunmak mümkün.
Asgari ücretin belirlenen süresi sürekli değiştiriliyor. Altı aylık iken bir yıllık, bir yıllık iken altı aylık belirlenebiliyor. Bu nasıl etkiliyor ücretliyi? Bu aslında çok önemli değil. Altı aylık ya da yıllık belirlensin, sonuçta asgari ücrette alabildiğin mal ve hizmet nedir? Eğer ben bir günlük çalışmanın karşılığı ancak bir kilo et alabiliyorsam, yıllık belirlenmiş, haftalık belirlenmiş çok önem taşımıyor. Önemli olan asgari ücretin satın alma gücüdür. Asgari ücretle insan onurunun gerektirdiği bir yaşam düzeyi sağlayabiliyor muyum, sağlayamıyor muyum. Çoğu Avrupa ülkesinde asgari ücretle çalışanlara dönük pozitif bir kaynak transferi söz konusu. Olay şu; belirli geliri elde edenlerden bırakın vergi almayı, tam tersine devlet sosyal yardım, aile yardımı yapıyor. Türkiye'nin bu transferi, -sanıyorum aile ödeneği- artık gündeme almasının zamanı geldi. Sadece vatandaş olmanın gerektirdiği bir tutarı ödemek durumunda. Bunlar söylendiğinde "peki kaynak" deniliyor. Aslında kaynak var. Sadece bu kaynağın rasyonel kullanılması sözkonusu. Siz tercihinizi bu şekilde yaparsanız kaynağı sağlarsınız.
Asgari ücrette yüzdelik artışlar önemli mi? Örneğin 'geçen yıl yüzde şu kadar artış yaptık, az mı' diyorlar... Bugün asgari ücret ne, 350 milyon. Enflasyon hedefi ne, yüzde 5. "Enflasyon kadar artırdım, enflasyon karşısında ezdirmedim." Artırsanız ne olur, 17.5 liralık bir artış olur. Bir hesaplarsanız günde 60 kuruş. Şimdi, 60 kuruşla mı asgari ücretin satın alma gücünü korumuş, artırmış oluyoruz. Öbür tarafta en düşük devlet memuruna ödenen bir ücret var. Onu da dikkate almak durumundayım. O da bir ölçüt. Yani devlet kamuda çalışana belirli bir düzeyde ücret tanırken, özel kesimde çalışana "hayır bunun altında alacaksın" diye bir şey diyemez. Bir ülkede asgari ücret belirlenir, bilimsel olarak ortaya konulur ve bunun altında kimse çalıştırılmaz. Bunun altında ödeme şartlarından dolayı bir şey varsa, aradaki fark sosyal devlet olmanın gereği olarak transfer harcamaları ile karşılanır. Türkiye'de 350 lira ile geçinilebileceğini söylemek mümkün değildir. Ama Türkiye o kadar ilginç bir ülke ki, yoğun işsizlik ön planda tutularak asgari ücretin altında ücret ödenmesini gerektiren bölgesel asgari ücret ileri sürülebiliyor. Bu da asgari ücretle ilgili ortaya konulan, asgari ücret felsefesinin günümüz şartlarında bile geçerliliğini gösterdiğinin bir göstergesi.
IMF devreye giriyor ve ne kadar zam yapılması gerektiğini söylüyor... Komisyon yasaya göre belirlenmiş, geçmişten beri üçlü yapı içerisinde çalışmasını sürdürüyor. İşçi-işveren-hükümet bir araya gelirken "ülkenin şartlarını dikkate alır" diyor. Ülkedeki ekonomik şartlar dikkate alınıyor, ama işçinin içinde bulunduğu geçim şartları dikkate alınmıyor. Bunun belirli bir denge içerisinde olması lazım. Bunun bir göstergesi gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Gelir dağılımını düzeltmeye yönelik olarak da bu mekanizmaları kullanmanız gerekiyor. IMF, DB gibi uluslararası kuruluşların müdahalesinin temelinde borcu ödeyebilme kapasitesi, borcu döndürme olayı vardır. İstihdam artışıymış, refah artışıymış bunlar çok ön planda değil onlar açısından. Örneğin bütçenin faiz dışı fazla vermesi, cari açığın sürdürülebilir olması daha önemli. Bu arada dış borcumuz artıyormuş çok önemli değil. Ücretlerden, eğitim ve sağlık harcamalarından kısacaksın ki bunları sağlayacaksın.
Yani komisyon kendi başına mı karar veriyor? Yani komisyonun açılış konuşmasında ki, "asgari ücretin tespitinde komisyon iradesi belirleyici olmalıdır" ifadesi ile neyi kastettiğimiz açıkça ortaya çıkıyor.
En düşük devlet memuru maaşı ne kadar? Sizin hesapladığınız ya da bu kadar olsun dediğiniz rakam... Tabii bu kadar olsun demiyoruz, ikisi arasında fark var. "Dikkate alınması gereken önemli unsurlardan biridir" diyoruz. Yani bu demek değildir ki, kamu çalışanlarının en düşük maaş alanı çok iyi durumdadır. Hiçbir zaman bunu söylemiyoruz, ama hesaplamalar yapılırken bu da dikkate alınmalı. Bir insan onururun gerektirdiği harcamayı sağlayacak gelir olmalı. Bu işçi için de aynıdır, kamu çalışanları için de... Bugün kamu çalışanlarının maaşı Maliye Bakanlığı verilerine göre, aile yardımı hariç 557 lira. Yılbaşından itibaren 610 lira 87 Yeni Kuruş, Temmuz'da da 665 lira 35 Yeni Kuruş oluyor. Şimdi en azından, başlangıç için bunu dikkate almak lazım.
BİTTİ
src=/resim/b1.gif width=5>



Asgari ücret azami yoksulluk -2-
Asgari ücrete IMF müdahalesi HAZIRLAYAN: SULTAN ÖZER Halen uygulanan net asgari ücret belirlenirken, IMF Başkan Yardımcısı Anne Kruger'in, "Türkiye'de asgari ücretin yüksek olduğu, bu kadar yüksek asgari ücretle işsizliğin azaltılması ve istihdam artışının önüne set çekildiği, birçok insanın kayıtdışı sektörde bunun altında kazandığı ve kazancıyla geçimini sağladığı" yönünde sarf ettiği sözler, IMF'nin ülkedeki ücretlere müdahelesini açık şekilde ortaya koydu.
PazarlIk konusu
olmamalI Uluslararası sözleşmelerdeki tanımına göre asgari ücret, "işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuru ile bağdaşacak, bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir verilerle tespit edilen taban ücret"tir. Daha doğrusu olması gerekir. Dolayısıyla asgari ücret pazarlık ücreti değildir. Ancak rakam belirlenirken, bilimsel veriler hep gözardı edilerek, IMF programı ve sıkı para politikası ön plana çıkarıldı. İşsizler ordusu ve kayıtdışı ekonomi tehditleri de, ücretin mümkün olduğunca en alt düzeyde belirlenmesine neden oldu. Örneğin halen uygulanan asgari ücretin belirlenme çalışmaları sırasında, Devlet İstatistik Enstitüsü, ülkenin ekonomik durumu ve çalışanların geçim şartlarını dikkate alarak, net 422 milyon lira önerdi. Ancak komisyonun işveren ve hükümet kanadı birlikte hareket ederek, geçmişte olduğu gibi DİE'nin bilimsel verilerini gözardı edip, 350 milyon lira olarak belirledi. Yıllar itibariyle baktığımızda, asgari ücret hem pazarlık konusu yapıldı, hem de DİE'nin önerdiğinin bile altında rakamlar belirlendi.
İşsİzlİğİn nedenİ değİl Asgari ücretin her belirlenme döneminde Türkiye'deki işsizliğin nedeni olarak, asgari ücret başta olmak üzere, ücretlerin "yüksekliği" gösterildi. Türk-İş'in, 1988-2004 dönemi itibariyle Türkiye'deki işsizlik oranı ile reel asgari ücretteki değişimi incelediği raporuna göre ise, işsizlik oranı yüzde 6-10 arasında değişirken, reel asgari ücret dönem içinde yüzde 21 oranında gerilemeden yüzde 28 oranında artışa kadar dalgalı bir seyir izledi. Benzer bir durum da kayıtdışı istihdamda gözlendi. SSK verilerine göre Türkiye genelinde kayıtlı işçilerin ortalama brüt aylığı 2003 yılında 726 milyon lira düzeyinde. SSK'ya kayıtlı her üç işçiden ikisinin gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu belirtilen rapora göre, aynı yıl brüt asgari ücret 306 milyon lira.
Bütçe açığı asgari ücretliden kapatılıyor Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın "Gelir vergisi zaten yüksek değil, asgari ücretli 7.8 veyahut 8.7 vergi veriyor" diyerek, asgari ücretliden yapılan vergi kesintisini küçümserken, veriler hiç de öyle olmadığını ortaya koyuyor. Kurumlar vergisini düşürerek, başka şekilde teşviklerle sermayeye kaynak aktaran hükümet; işçi ve işveren kesimi hemfikir olmasına ve talepte bulunmasına rağmen asgari ücret üzerindeki vergiyi kaldırmadığı gibi, düşürmedi bile. Bu da yetmezmiş gibi, 1 Ocak 2005'den itibaren 30 milyon TL'lik özel indirim de uygulamadan kaldırılarak, asgari ücretli daha fazla vergi ödemek zorunda bırakıldı. 2005 yılı itibariyle, net 350.15 YTL olan asgari ücretin brütü 488.70 YTL. Asgari ücretten SSK primi, gelir vergisi, işsizlik sigortası gibi ödemeler için yüzde 28.4 oranında kesinti yapılıyor. Yani asgari ücretli ayda 62.31 YTL vergi, 68.42 YTL ise SSK primi ödemek durumunda.
AB ülkelerinden daha geri Asgari ücret Türkiye'de, girmeye çalıştığı AB ülkelerinin birçoğundan çok daha geri durumda. 2004 yılı verilerine göre (Türk-İş raporu) Türkiye'de asgari ücret 240 Euro iken, bu rakam Yunanistan'da 605, İspanya'da 537, Fransa'da 1173, Polonya'da ise 117 Euro düzeyinde.
Açlık sınırının bile altında Türk-İş'in kasım ayı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre insan onuruna yaraşır bir yaşam için yapılması gereken asgari aylık harcama tutarı 1 milyar 610 bin 300 lira (1,610,30 YTL). Sağlıklı ve dengeli beslenebilmek için ise 529 milyon 790 bin lira (529.79 YTL) harcanması gerekiyor. Net asgari ücretin 350.15 YTL olduğu dikkate alındığında, asgari ücretli sadece 6.5 gün insana yaraşır bir yaşam sürdürebiliyor.
Günlük 60 kuruşla mı asgari ücretli korunacak? Türk-İş adına Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na katılan uzmanlardan Enis Bağdadioğlu, hükümetin yüzde 5'lik enflasyon hedefine işaret ederek, yeni asgari ücrete yüzde 5'lik bir artışın günlük 60 kuruşa denk geleceğine dikkat çekti. Bağdadioğlu, "17.5 liralık bir artış, günde 60 kuruş. Şimdi, 60 kuruşla mı asgari ücretin satın alma gücünü korumuş, artırmış oluyoruz" diye sordu. Enis Bağdadioğlu, komisyonun yapısına, aldığı kararlara ve asgari ücretin önemine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Asgari ücret nedir, niye ilan edilir? Asgari ücretliler toplumun önemli bir kesimini oluştururlar. Bu bakımından da asgari ücretliler belirli bir düzeyin altında çalışmak isteseler bile -bakın çok önemli, çalışmak istese bile- çalıştırılmaması amacına yöneliktir. Asgari ücretin belirlenmesi çalışmalarındaki temel olay, ILO'nun 26 sayılı sözleşmesinde, işçilere kendilerine yetecek ücretin tanınmasıdır. Bu, aslında asgari ücret felsefesini de beraberinde getiriyor. Asgari ücret her türlü ekonomik kaygının ötesinde, salt insan olmanın gerektirdiği bir harcama düzeyinin sağlanmasıdır. Buradaki amaç işçinin insan onuruna yaraşır bir gelir elde etmesi. Zaten ILO Anayasası'nın girişinde de, işçi ve ailesinin, sadece geçimine yetecek ücret yeterli değildir, insan onurunun gerektirdiği harcama düzeyini sağlayacak bir gelir elde etmesi gerektiği belirtilir. Asgari ücretin felsefesi "sosyal koruma"dır. "Ben bu parayı ödeyemem" şeklindeki bir yaklaşım kabul edilemez. Bir işyeri açıyorsan en azından bu ücreti ödemek durumundasın. Eğer ödeyemiyorsan açmayacaksın. Bu bizi nereye götürüyor: Efendim bu işsizlik ortamında hiç geliri olmayacağına 200 liraya çalışıyor, kötü mü olur. Elbet kötü olur. Çünkü mevcut yapıyı bozan bir etkisi olur ve ister istemez rekabetin düşük ücretlerle olmasına yol açar. Bu bakımdan asgari ücret çok önemlidir; insan olmanın gerektirdiği harcamayı sağlayacak ücret demektir.
Peki Türkiye'deki uygulama böyle mi? Türk-İş olarak yaptığımız açlık, yoksulluk sınırı araştırmaları var. Açlık ve yoksulluk sınırını dört kişilik aile temelinde alıyoruz. Haneye girmesi gereken toplam paranın bu olması lazım. Ama Türkiye'de genellikle bir çalışan ailenin geçimini sürdürüyor. Kişi için belirlenmiş olsa bile, DİE geçen yılın sonunda tek işçi için 422 lira belirlemişti asgari ücreti. Komisyonda işveren ve hükümet temsilcisinin kararı ile 350 lira olarak ilan etti. Daha asgari ücret tespit edilirken, bilimsel, objektif veriler bir kenara itilip, 72 lira eksik ödenmeye başlandı. Eee, bir de 2005 yılının enflasyonunu katmak gerekirdi. Gelir dağılımından pay alınması gerekirdi, çünkü Türkiye'de gelir dağılımı bozuk, dengesiz; açlık ve yoksulluk var. Bu şartlarda da Türkiye'de asgari ücretin, asgari ücret felsefesine uygunluğunu söylemek mümkün değil. Özel kesimdeki ücret ortalaması 2004 itibariyle asgari ücretin sadece yüzde 60'ının üstündedir. Özel sektörde az da olsa sendikalı işçiler de dahil. Yani sınırlı sayıda da olsa sendikal örgütlülük de olmasa, Türkiye'de ücretler çok komik duruma gelecek. Onun için asgari ücret aslında tüm ücretlerin temeli olması açısından da önem kazanıyor.
Yani, doğrudan asgari ücret alınmazsa da asgari ücret baz alınıyor? Örneğin Sosyal Güvenlik Reformu Primsiz Ödemeler Yasa Taslağı'nda bir düzenleme yapılıyor. Yoksulluk sınırı, asgari ücretin üçte biri olarak kabul ediliyor. DİE'nin açıkladığı yoksulluk sınırının bile altında bir yaklaşım. "Ben devlet olarak yoksulluk sınırını bu şekilde belirledim" yaklaşımı doğru değil. Çünkü günlük hayat, günlük yaşam düzeyi var. Anayasa'nın öngördüğü -ki değiştirildi, günlük geçim şartları dikkate alınır dendi- ülkedeki geçim şartları da bu. Asgari ücret belirlenirken bütün bunların dikkate alınması lazım. Tabii asgari ücret ülkenin yürütülmekte olan ekonomik, sosyal, gelirler politikasının, mali politikanın bir izdüşümü, bir göstergesi. Asgari ücrete bakarak, oradaki kesintilere, ülkede uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikaların ne olduğu hakkında çok rahatlıkla yorumda bulunmak mümkün.
Asgari ücretin belirlenen süresi sürekli değiştiriliyor. Altı aylık iken bir yıllık, bir yıllık iken altı aylık belirlenebiliyor. Bu nasıl etkiliyor ücretliyi? Bu aslında çok önemli değil. Altı aylık ya da yıllık belirlensin, sonuçta asgari ücrette alabildiğin mal ve hizmet nedir? Eğer ben bir günlük çalışmanın karşılığı ancak bir kilo et alabiliyorsam, yıllık belirlenmiş, haftalık belirlenmiş çok önem taşımıyor. Önemli olan asgari ücretin satın alma gücüdür. Asgari ücretle insan onurunun gerektirdiği bir yaşam düzeyi sağlayabiliyor muyum, sağlayamıyor muyum. Çoğu Avrupa ülkesinde asgari ücretle çalışanlara dönük pozitif bir kaynak transferi söz konusu. Olay şu; belirli geliri elde edenlerden bırakın vergi almayı, tam tersine devlet sosyal yardım, aile yardımı yapıyor. Türkiye'nin bu transferi, -sanıyorum aile ödeneği- artık gündeme almasının zamanı geldi. Sadece vatandaş olmanın gerektirdiği bir tutarı ödemek durumunda. Bunlar söylendiğinde "peki kaynak" deniliyor. Aslında kaynak var. Sadece bu kaynağın rasyonel kullanılması sözkonusu. Siz tercihinizi bu şekilde yaparsanız kaynağı sağlarsınız.
Asgari ücrette yüzdelik artışlar önemli mi? Örneğin 'geçen yıl yüzde şu kadar artış yaptık, az mı' diyorlar... Bugün asgari ücret ne, 350 milyon. Enflasyon hedefi ne, yüzde 5. "Enflasyon kadar artırdım, enflasyon karşısında ezdirmedim." Artırsanız ne olur, 17.5 liralık bir artış olur. Bir hesaplarsanız günde 60 kuruş. Şimdi, 60 kuruşla mı asgari ücretin satın alma gücünü korumuş, artırmış oluyoruz. Öbür tarafta en düşük devlet memuruna ödenen bir ücret var. Onu da dikkate almak durumundayım. O da bir ölçüt. Yani devlet kamuda çalışana belirli bir düzeyde ücret tanırken, özel kesimde çalışana "hayır bunun altında alacaksın" diye bir şey diyemez. Bir ülkede asgari ücret belirlenir, bilimsel olarak ortaya konulur ve bunun altında kimse çalıştırılmaz. Bunun altında ödeme şartlarından dolayı bir şey varsa, aradaki fark sosyal devlet olmanın gereği olarak transfer harcamaları ile karşılanır. Türkiye'de 350 lira ile geçinilebileceğini söylemek mümkün değildir. Ama Türkiye o kadar ilginç bir ülke ki, yoğun işsizlik ön planda tutularak asgari ücretin altında ücret ödenmesini gerektiren bölgesel asgari ücret ileri sürülebiliyor. Bu da asgari ücretle ilgili ortaya konulan, asgari ücret felsefesinin günümüz şartlarında bile geçerliliğini gösterdiğinin bir göstergesi.
IMF devreye giriyor ve ne kadar zam yapılması gerektiğini söylüyor... Komisyon yasaya göre belirlenmiş, geçmişten beri üçlü yapı içerisinde çalışmasını sürdürüyor. İşçi-işveren-hükümet bir araya gelirken "ülkenin şartlarını dikkate alır" diyor. Ülkedeki ekonomik şartlar dikkate alınıyor, ama işçinin içinde bulunduğu geçim şartları dikkate alınmıyor. Bunun belirli bir denge içerisinde olması lazım. Bunun bir göstergesi gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Gelir dağılımını düzeltmeye yönelik olarak da bu mekanizmaları kullanmanız gerekiyor. IMF, DB gibi uluslararası kuruluşların müdahalesinin temelinde borcu ödeyebilme kapasitesi, borcu döndürme olayı vardır. İstihdam artışıymış, refah artışıymış bunlar çok ön planda değil onlar açısından. Örneğin bütçenin faiz dışı fazla vermesi, cari açığın sürdürülebilir olması daha önemli. Bu arada dış borcumuz artıyormuş çok önemli değil. Ücretlerden, eğitim ve sağlık harcamalarından kısacaksın ki bunları sağlayacaksın.
Yani komisyon kendi başına mı karar veriyor? Yani komisyonun açılış konuşmasında ki, "asgari ücretin tespitinde komisyon iradesi belirleyici olmalıdır" ifadesi ile neyi kastettiğimiz açıkça ortaya çıkıyor.
En düşük devlet memuru maaşı ne kadar? Sizin hesapladığınız ya da bu kadar olsun dediğiniz rakam... Tabii bu kadar olsun demiyoruz, ikisi arasında fark var. "Dikkate alınması gereken önemli unsurlardan biridir" diyoruz. Yani bu demek değildir ki, kamu çalışanlarının en düşük maaş alanı çok iyi durumdadır. Hiçbir zaman bunu söylemiyoruz, ama hesaplamalar yapılırken bu da dikkate alınmalı. Bir insan onururun gerektirdiği harcamayı sağlayacak gelir olmalı. Bu işçi için de aynıdır, kamu çalışanları için de... Bugün kamu çalışanlarının maaşı Maliye Bakanlığı verilerine göre, aile yardımı hariç 557 lira. Yılbaşından itibaren 610 lira 87 Yeni Kuruş, Temmuz'da da 665 lira 35 Yeni Kuruş oluyor. Şimdi en azından, başlangıç için bunu dikkate almak lazım.
BİTTİ
Evrensel'i Takip Et