Doğal değil ‘yapay afetler
Çevre uzmanlarının yaptıkları araştırmalarda yüzde 90’ın üzerinde insan kaynaklı olan doğa tahribatları, sera gazları başlığında toplanan su buharı (H2O), metan (CH4), karbondioksit (CO2) gibi kimyasalların ölçüsünden fazla salınımı, Fosil Yakıtların (kömür, petrol) enerji üretiminde tercih edilmesi yeryüzünün daha fazla ısınmasına ve beraberinde iklimsel değişikliklere yol açıyor. Son günlerde Tayland’da yaşanan ve halen devam eden yoğun yağışlar ülkenin 77 kentinden 58’inin sular altında kalmasına, sonucunda da 269 kişinin hayatını kaybetmesine yol açarken, Somali’de yaşanan kuraklık sonucu ortaya çıkan açlık manzaraları hafızalara insanlık ayıbı diye yerleşti. Yine Türkiye’de Antalya’da beklenenin üzerindeki yağış sel felaketine yol açarken, yaşanan can kayıpları ülkeyi derinden sarstı. Bilim insanları yaptıkları araştırmalarda, doğal afet olarak tanımlanan bu manzaraların hiçte doğal afet olmadığını ve “yapay afet” olarak da tanımladıkları insan kaynaklı küresel ısınmanın sonucu yaşandığını ortaya çıkardı. Bilim insanları bu “yapay afetlere” yol açan küresel ısınmanın ise birçok nedeninin olduğunu ifade ederken, temelde insan kaynaklı normalden fazla sera gazı salınımının asıl neden olduğunu tespit etti. Sera gazlarının oluşumu, nedenleri ve etkisini ise aynı çevreler şu şekilde açıklıyor:
SERA GAZLARI OLUŞUMU
Güneş’ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar tarafından tutularak Dünya’yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de doğal sera etkisi olarak adlandırılır. Bu sera etkisi yaratan gazların temel etkeni ise enerji üretiminde kullanılan fosil yakıtlar olarak gösteriliyor.
FOSİL YAKITLAR
Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının önemli bir kısmını sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve hidrojen elementlerini bulunduran bu fosil yakıtlar, uzun süreçler içerisinde oluşmakta fakat çok çabuk tüketilmektedir. Dünyanın belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların günümüz teknolojisiyle yüzde 75’inin yarısının çıkarılması imkansız; diğer yarısının ise çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu da fosil yakıtları yenilenemeyen ve sınırlı yakıtlar sınıfına sokmaktadır.
KÜRESEL ISINMA NELERE YOL AÇIYOR, HAYATIMIZI NASIL ETKİLİYOR?
Bu soruya ise bilim insanlarının cevabı şu şekilde: “Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissediliyor. Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kesimlerde toprak kayıpları artıyor. Örneğin 1960’ların sonlarından bu yana Kuzey Yarıküre’de kar örtüsünde yüzde 10’luk bir azalma oldu. 20’inci yüzyıl boyunca deniz seviyelerinde de 10-25 cm arasında bir artış olduğu saptandı. Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor. Kışın sıcaklıklar artıyor, ilkbahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani iklimler değişiyor. İşte bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor.”
SERA GAZLARININ BİLİNEN VE OLASI ETKİLERİ
Kuraklık ve seller: Sera etkisi çeşitli iklim değişikliklerine yol açacaktır. Önlem alınmadığı takdirde bazı doğa olaylarının olumsuz etkileri çok büyük boyutlara ulaşacaktır.
Güç üretiminde azalma: Elektrik güç santrallerinin tamamı suya ihtiyaç duymaktadır. Sıcak geçen yıllarda elektrik istemi artacak fakat su miktarının azalmasından dolayı elektrik üretimi düşecektir. Bu da devlet ve halklara ekonomik sıkıntılar yaşatacak, çeşitli sorunlara neden olacaktır.
Nehir ulaşımında problemler: Sıcaklık artışına bağlı olarak nehir sularının alçalması, suyolu ticaretine engel oluşturup ulaşım giderlerini arttırmaktadır.
Bilim insanları, iklim değişikliklerinin kalp, solunum yolu, bulaşıcı, alerjik, akciğer ağrıları, hırıltı, öksürük, baş ağrısı, akciğer iltihapları ve bazı diğer hastalıkları tetikleyebileceğini belirtiyor. (Ankara/DİHA)
‘YAPAY AFETLER’
Son yaşanan “yapay afetlere” ilişkin Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Genel Sekreter Yardımcısı Ozan Çıtır, mevsimsel değişimlerin nedeninin küresel ısınmanın günümüzde ki yansımalarından biri olduğunu söylerken, Antalya ve Tayland’daki sel felaketleri ile Somali’deki kuraklığı, iklimsel değişimlerin sonucuna örnek olarak gösterdi. Küresel ısınmanın kaynağının sanayi devriminden sonra plansız bir şekilde artan sanayi ve bunların kontrolsüz havaya saldıkları sera gazları olduğunu açıklayan Çıtır, “Küresel üretimin gelişmesinin oluşturduğu küresel sermaye çevreleri büyük ekonomik çıkarlar elde ederken, daha az gelişmiş ülkeler bunun ağır faturalarını ödüyor. Mesela Somali ve Tayland’ı örnek verebiliriz. Küresel sermayenin yaydığı sera gazlarının neden olduğu iklimsel değişikler Somali’de kuraklığa, Tayland’da sel felaketine yol açabiliyor. Yani dünya nüfusunun yüzde 20’sine tekabül eden kuzeyliler daha fazla kazanma adına bir takım tedbirler almayarak, nüfusun yüzde 80’nini oluşturan güneylilerin ‘yapay felaketlere’ maruz kalmasına yol açıyor” şeklinde konuştu.
‘KATILIMCI YEREL YÖNETİMLERLE TEDBİRLER ALINABİLİR’
Türkiye’de Hidro Elektrik Santralleri (HES) ile yaşanan doğa tahribatı ve Antalya’da can kayıplarına neden olan sel afetine dikkat çeken Çıtır, şöyle devam etti: “HES’lerle ortaya çıkan doğa tahribatı, plansız kentleşme, çevre politikalarından yoksunluk küresel ısınmayı tetikliyor. Sonucunda da Antalya’da sel felaketi yaşanıyor. Kuraklık yaşanıyor. Bilmemiz gerekiyor ki bunlar doğal afetler değil, olsa olsa insan eliyle hazırlanmış ‘yapay afetlerdir’. Katılımcı bir yerel yönetimler politikası alınabilecek önemli tedbirlerden birisidir.”
Evrensel'i Takip Et