29 Mart 2004 22:00

Yaşadıklarımızın aynası bir öykücü:
   Oktay Akbal

Oktay Akbal'ın düşler, anılarla yüklü bir öykü dünyası vardır. Ama, bu dünya gerçek bir dünyadır. Acılarıyla, sevinçleriyle, mutlulukları, mutsuzluklarıyla yaşadığımız günlerin dünyası. Bir bakarsınız, çocukluğunuzun, daha doğrusu geçmişin bir daha geri gelmeyecek olan sevinçleri, hüzünleri içindesiniz. Bir bakarsınız günümüzün, çağımızın katı gerçekleriyle kaşı karşıyasınız. İnsanlık adına, dünya adına, çağımız adına acılar içindesiniz. Önce insan, sonra toplum olarak bu acıları çekmek zorundasınızdır. Çocukluk günlerinin özlemi, geçmişin hüzünleriyle sevinçleri artık kurtaramaz sizi. Oktay Akbal, öykülerinde gene de o günlere dönmeyi, geleceğimizi aydınlatacak olan kirlenmemiş, kirletilmemiş bir umut ışığı olarak seçer. Oktay Akbal, bir İstanbul öykücüsüdür. İstanbul'u, özellikle Fatih'in kenar mahallelerini, sur dibi insanlarını anlatmıştır. Surları, sur diplerinde yaşayan insanları konu edinmiş kaç öykücümüz var diye düşünüyorum. Aklıma, Osman Cemal Kaygılı, Sait Faik, Oktay Akbal, bir de benim yazdıklarım geliyor. "Hücrede Karmen" kitabındaki "Yaşam bir Karabasan"da yazar, öykü dünyasının ipuçlarını verecektir okura. Daha ilk sayfalarda: "Bilinç garip bir şey. Birden uyanıyor, sonra yok oluyor. Yerini hayaller alıyor. Kendi dışımda bir yerdeyim. Sokak, yağmurda yürüyorum. Şehzadebaşı sokaklarındayım. Vefa'ya inen sokak, leblebici dükkânları, ünlü bozacı. Konak yavrusu ev yıkılmamış. Yıkılmış ama bir anda eski biçimini almış. Düş mü, karabasan mı? Top oynuyoruz sokakta, bir şut çekiyorum, gidiyor karşı evin camını kırıyor. Kaçmak mı? Hayır. Gidip özür diliyorum teyzeden. Ama başka bir yer burası. Fatih'in bir sokağı, mezarlıkları geçip girilen. Bir balkon, asma dalları yüzüme değiyor. Uyanıyorum." Hemen aklıma "Garipler Sokağı" romanı geliyor. Bu sokak, o sokaktır. Varlıklı konaklarla yoksul evlerin yanyana bulundğu sokak. Hüznüyle sevinciyle bir cümbüşün yaşandığı, o sokakla mahalledeki öteki sokakların hepsi. Yenikapı, Kumkapı, Gedikpaşa yokuşu, Beyazıt Meydanı, Şehzadebaşı, Beyoğlu, arka sokaklarıyla Akbal'ın öykülerinde yer almıştır. Oktay Akbal'ın öyküleriyle romanlarında yaşamın acılarına direnmek için tutunduğu bir dal vardır: Sevda. Aynı öyküde, bunun da ipucunu verir: "Bilincimde bir aydınlık. Birden bir aşkı yaşıyorum. Bir Boğaz gazinosu. Bir şarap bardağı. Kırmızı. Sevdiğim karşıma geçmiş gülüyor. Niye gülüyor? Birlikte aşacağımız zamanlara mı? Çok yıl mı geçti? Sevdiğim burada. Gözlerimi açınca elini tutuyorum?". Oktay Akbal'ın öykülerinin temel taşı anılardır: "Anılar mı? Bir şairin yazdığı neydi? Konacak dal arayan anılar'ı elimde tutuyorum. Bir bir. Sen geri git. Sen biraz daha kal." Elinde tutamadığı anılardan biri sinemalar. Ne çok sinema anısı var Akbal'ın. Hemen bütün öykülerinde habersizce giriverir. Anılarla, düşler kadar, gözlem de Akbal'ın öykülerinin belkemiğini oluşturur: "Uzun süredir toplum yaşamından uzaktayım. Bir kazanın izleri kolay kolay silinmiyor. Eski günlerde banliyö trenleri, dolmuşlar, vapurlar, otobüsler benim içindi. Hemen birçok yazar arkadaşın özel arabaları vardı. İçlerinde sabah akşam halkın içinde yaşayanlardan biri bendim. Hoşuma da giderdi böylesi. Her insan bir romandır, derdim. Ahmet Oktay'ın bir şiirindeki gibi 'Her Yüz Bir Öykü Yazar'dı. Ama üç yıl odalara kapandım. Bir yazar için gezmek, dolaşmak, insanları tanımak, yeni duyarlılıklar, ilgiler duymak kaçınılmazdır. Yarım yüzyılı aşkın bir yaşam, bir yazarlık deneyimi de olsa!.." Oktay Akbal'ın öykülerine yaşarlık kazandıran, anılarla düşlerden güncel gerçeklere ulaşmasını sağlayan yaşamanın içinde olması, olmayı istemesidir. "Sefertası" öyküsünde gene bir çocukluk anısından kaynaklanarak, gittiği Fransız okulundaki yaşamsal bir çelişkiye değiniyor: Varlıklı-yoksul çelişkisine. Öykü, okulun yemekhanesindeki çelişik görünümle başlıyor. "Yoksul öğrencilere ayrı bir masa ayrılmıştı. O çocuklar, okulun verdiği yemeklerle yetinirlerdi. Oysa öğretmenler masasında başta şarap olmak üzere çok daha değişik şeyler yer alırdı. İki karşılıklı masa, birinin üstü beyaz örtüyle kaplı, peçeteli, sürahili, bardaklı. Yoksul çocukların masası ise muşambalı, kırık bardaklarla eğri çatallar, kaşıklarla dolu. Yemekler de birbirine hiç benzemez. Öğretmenlere sıcaklar getirilir, çocuklara ise soğumuş, bayat nesneler." Biraz hali vakti yerinde olan çocuklarsa, okula sefertasıyla yemek getirirdi. Yazar da, bunlardan biridir. Annesi onun sefertasına her seferinde bir parça börek, üç tane kuru köfte, bir elma, ya da portakal koyar. Nanemolla bir çocuk olan yazar, sefertasındakileri yemez, yoksul arkadaşları yer. En çok da Jozef ortak olur yemeğine. "Akşamüstü eve geldiğimde annem sefertasını boş bulunca sevinirdi. Ertesi sabah börekleri ikiye çıkarırdı, köfteleri dörde... Bu Jozef'in hoşuna giderdi." İster kurgu, ister yaşanmış olsun Oktay Akbal'ın gözlemlere dayanan düşler ve anılarla yüklü öykülerindeki gerçekçi bakış açısı bu öyküde açıkça görülüyor. Evrensel olarak bu durumun bir gün değişeceğine olan inancını "Diojen Kendini Arıyor" öyküsünün son bölümünde dile getiriyor: "Bugün elde fenerle 'insan' aramanın yararsızlığını düşünsem de, yola gelmez bir düşçü olarak, bir gün, dünyamızın, ülkemizin bilinçli insanlarla dopdolu olacağını, Anday'ın özlediği o 'mutlu insan'ın yer yüzüne er geç geleceğine inanmayı sürdüreceğim". Akbal'ın öykücüğü, dünden bugüne düşten gerçeğe yaşadıklarımızın bir aynasıdır.


Oktay Akbal Günü yapılacak Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) ile Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ), 30 Mart'ta üniversitenin Yıldız'daki yerleşkesinde "Oktay Akbal Günü" düzenleyecek. Akbal'ın üniversiteye kitaplarını bağışlaması nedeniyle düzenlenen etkinlik, saat 14.00'te başlayacak. Tiyatro sanatçısı Gülsen Tuncer'in sunuculuğunu yapacağı etkinlikte, TYS Başkanı Cengiz Bektaş, YTÜ Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış ve Yazar İlhan Selçuk birer açılış konuşması yapacak. Akbal'ın yaşamından kesitlerin yer aldığı belgesel sunumunun ardından, Sami Karaören ve Mehmet Başaran yazarla ilgili anılarını anlatacak. Hikmet Altınkaynak'ın yönettiği; Demirtaş Ceyhun, Demir Özlü ve Adnan Özyalçıner'in katıldığı "Edebiyatımızda Oktay Akbal" konulu panelin gerçekleştirileceği ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Topluluğu'nun Akbal'ın bir öyküsünü sahnede canlandıracağı etkinlikte, Akbal'a teşekkür plaketi de sunulacak.

Evrensel'i Takip Et