1 Şubat 2004 23:00

Demokratikleşme değil piyasalaştırma

ODTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tarık Şengül, Başbakanlık'a gönderilen Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı ile "kentlerin neoliberalizmin kucağına itildiğini" belirtti. Tasarının sermayenin ihtiyaçlarına göre hazırlandığını vurgulayan Şengül, "yetki diye sunulanın aslında yerel yönetimlerin halkın taleplerine göre değil sermayenin taleplerine göre şekillendirilmesi" olduğunu söyledi. Şengül, "Buradan demokratikleşme çıkmayacağı gibi çalışan sınıflara yönelik bir saldırı olacağı çok açık. Dolayısıyla bu tasarıyı desteklemek bu saldırıya ortak olmak demektir" dedi.

Tasarı nasıl bir değişim getiriyor? Tasarının girişinde şöyle bir gerekçelendirme var. "Küresel sürece uyumlu bir yönetim yapısının oluşturulması". Küresel süreçlerin ne olduğunu, en azından ülkede yaşanan krizlerden dolayı biliyoruz. Bu sürecin yerel düzeye ilişkin önemli öngörüleri var. Yereliğin anlamı değişiyor. Küreselleşme süreci sermayeyi yerel birimlerle doğrudan karşı karşıya getirmek, kârlılık açısından en uygun yerel birime yönelmek oradaki insan ve doğal kaynakları kuralsızca kullanmak istiyor. Ulusal devletlerin aradan çekilmesini istiyor. Tasarı bu yönde bir uyumu sağlamak istiyor. Yerel birimleri sermayenin sömürüsüne fütursuzca açmak istiyor. Burada "yerel yönetimlere yetki" diye sundukları şey aslında yerel yönetim birimleri halkın taleplerine göre değil sermayenin taleplerine göre şekillendirilmesidir. Bu anlamda halkın katılımı, demokratikleşme ve benzer vurgular bir anlamda "minareyi çalanın kılıfı uydurması" gibi büyük bir kandırmacadır. Bugün Türkiye'de hem ulusal hem de kentsel düzeyde giderek toplumun büyük bir kesimini dışlayan politikalarla karşı karşıyayız. Gelir dağılımı giderek bozuluyor. Oysa yapılan araştırmalar gösteriyor ki; gelir dağılımının bozulduğu yerel topluluklarda bu dağılımdan kaybeden kesimin katılım istekleri giderek azalıyor. Dolayısıyla bir tarafta insanları fakirleştireceksiniz, öte taraftan sürece katacaksınız. Bu akılcı bir şey değil. Hem katılıp hem kaybeden olmak insan aklına uygun bir fikir değil. Burada yapılmaya çalışılan şey kentleri olabildiğince neoliberalizmin kucağına itmek.

Kamu hizmetlerinin yerel yönetimlere devredilmesiyle hükümet ne gibi bir kazanç elde edecek? Tasarı ile kamu hizmetlerinin önemli bir bölümü eğitim, sağlık gibi hizmetler merkezi yönetimden alınıp yerel yönetime veriliyor. Bu alanlar sürekli kısıntıya gidilen alanlar ve merkezi yönetim bu hizmetleri yerelleştirerek bu alanlarda ortaya çıkacak krizlerin de muhatabı olmaktan çıkıyor. Bundan sonra yerel yönetimler bu taleplerin odağı olacak ve kısıtlı bütçeleriyle bu taleplere yanıt veremeyecekler. Bunun sonuçlarına da katlanacaklar. Ayrıca söz konusu hizmetler kamu çalışanların büyük bir bölümünü içeriyor. Bakanlıklara bağlı kamu kurumları yerele devredilecek. Kadrolu olarak çalışanlar sözleşmeli olarak çalıştırılacak. Sözleşmeli uygulaması gelirse, çalışan sınıflar açısından büyük bir kayıp. İşgüvencesi zayıflıyor. IMF ve Dünya Bankası'na, kamu sektöründe personeli azaltacakları yönünde daha önce verilmiş sözler var. Bu sözü de bu çerçevede tutacaklar.

Tasarıya sadece sermayeden değil diğer kesimlerden de destek buluyor. Bunun nedeni nedir? Bu sürecin ulusal ve yerel düzeyde de destek görmesinin önemli nedenleri var. O da şu: Aslında AKP bu tasarı aracılığıyla kendi toplumsal damarlarına kaynak aktarmaya yönelik bir motivasyona sahip. Bu tür bir yerelleşme aslında kendi toplumsal tabanlarına kaynak aktarması için bir manevradır. Eğer Türkiye'de bir takım kesimler bu tasarılardan demokratikleşme yönünde medet umuyorlarsa, bu gerçekleşmeyeceği için hayal kırıklığına uğrayacaklar. Ama daha önemlisi bu tasarıyı destekleyenlerin de suça ortak olduklarını söylemek lazım. Buradan demokratikleşme çıkmayacağı gibi çalışan sınıflara yönelik bir saldırı olacağı çok açık. Dolayısıyla bu tasarıyı desteklemek çalışan sınıflara saldırıya ortak olmak demektir.

Evrensel'i Takip Et